Mensur Akgün
ABD Dışişleri Bakanı Rex Wayne Tillerson’un Ankara ziyareti, kopma noktasına gelen Amerika-Türkiye ilişkilerine yeni bir soluk verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Tillerson arasında baş-başa sayılabilecek olan ilk görüşmede sorunlar belli ki samimi bir şekilde masaya yatırıldı, her iki taraf da beklentilerini muhatabına en açık biçimde aktarma fırsatı buldu. Ertesi günkü görüşmede de iki Bakan ve heyetleri kararlaştırılan çözüm ilkelerinin hayata nasıl geçirileceği üstünde çalıştı.
Umarız oluşturulacak olan ortak komisyonlar gerçekten çözüm odaklı olur, mutabakata varılan ilkelerin hayata geçmesi sağlanır. Ben umutlu ve iyimserim. Çünkü müzakereler sırasında sadece varılacak hedeflerin değil, bu hedeflere varmak için yol haritalarının da benimsenmiş olduğunu düşünüyorum. Ve sanıyorum ki ABD karşı karşıya kalınan durumun vehametini bu kez gördü, Türkiye’nin çıkarlarını ve beklentilerini tatmin edecek adımlar atmaya karar verdi. Türkiye’nin de karşılığında atacağı adımların olması kaçınılmaz.
***
Her iki tarafın da henüz somut ne gibi adımlar atacağını bilmiyoruz. Fakat Tillerson’un konuşmasına ve yapılan ortak açıklamanın içeriğine baktığımızda Türkiye’den beklentinin insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi alanlarda olduğunu, bu da zaten Türkiye’nin kendisi için iyi bir şey olduğundan pazarlıkta kazanan tarafın, istediklerini genel anlamıyla karşısındaki kabul ettirenin Ankara olduğunu söyleyebiliriz.
Tillerson’un ziyaretiyle ortaya çıkan durum henüz bir başlangıç. Somut konu alanlarında tescil edilebilecek bir gelişme yok. Ama kabul edelim ki iyi bir başlangıç ve Türkiye’nin Afrin operasyonunun siyasi hedeflerinden birine ulaştığını, ABD yönetimini etkilemeyi başardığını gösteriyor. Amerikalılar artık Türkiye’yi ciddiye alıyor, kendi çıkarlarıyla Türkiye’nin çıkarlarını dengeleyecek bir politika benimsemeleri gerektiğini görüyor.
Her ne kadar kesin bir kanaate varmak için elimizde yeterli veri yoksa da ABD yönetiminin parçalı yapısını, farklı bakanlıkların ve hatta farklı birimlerin farklı politikalar benimseyebilme potansiyelini göz önünde bulundurduğumuzda ortak komisyonların Dışişleri Bakanlıkları aracılığıyla yapılacak klasik diplomasi ve yazışma trafiğinden daha etkili olacağını söyleyebiliriz.
Anlaşılan o ki sorunların doğrudan muhatapları kurulacak mekanizmalar çerçevesinde aracısız temas halinde olacak, sorunları çözmeye ve çıkarları dengelemeye çalışacak. Yine de önümüzde zorlu bir pazarlık süreci var. Tek sorun ABD’nin PYD/PKK’ya verdiği destek de değil. Gündemde iki taraf için de çözüm bekleyen başka sorunlar da var.
Ayrıca ABD için için kaynıyor. Mueller soruşturmasının iktidar cephesinde ne gibi sonuçlar doğuracağını, ABD-Rusya geriliminden ve paradoksal bir şekilde belki de yakınlaşmasından nasıl etkileneceğimizi kestirmek güç. Türkiye ABD ile sorunlarını çözerse Rusya’nın Suriye’de ne gibi tepkiler üreteceği de düşünmemiz gereken bir başka konu. Suriye ve İran’ı da unutmamak gerek.
Her şeye rağmen Amerika için de, Türkiye için de normalleşme yolunda atılan bu adımlar önemli ve değerli. ABD’nin yeni bir idrak içinde olmasıysa hepsinden önemli. ABD bariz bir şekilde Türkiye’nin kendisine karşı olan genel pozisyonunda ve özellikle de Suriye konusunda haksız olduğu anlayışını terk ediyor.
Sadece karar verme konumunda olanlar değil düşünce kuruluşlarında çalışanalar da daha fazla ve daha yüksek sesle Türkiye’ye verilen sözlerin tutulmadığını vurguluyor. Bu bağlamda ABD’nin en etkili düşünce kuruluşlarından bir olan Brookings’den Amanda Sloat’ın yazdığı makale dikkate değer.
14 Şubat’ta foreignpolicy.com’da çıkan yazısında Sloat, Türkiye ile ABD’nin çok geç olmadan ilişkilerini düzeltmeleri gerektiği belirtmiş, Türkiye’ye verilen sözlerin tutulmadığını hatırlatmış. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Daniel Coats’un PYD’nin aslında PKK’dan farklı olmadığını tam bu günlerde vurgulamış olması da tesadüf olamaz. Belli başlı gazetelerin de üslup değiştirmeye başladığı görülüyor.
***
Tarih ve dünya politikası üstüne yapılan çalışmalar bize kriz tırmandırmanın, muhatabınızı karar vermeye, seçim yapmaya zorlamanın riskli ama aynı zamanda etkili bir yöntem olduğunu ortaya koyuyor. Uluslararası ilişkiler öğretisinde bu konuda yapılmış pek çok araştırma mevcut. “Brinkmanship” ve kriz yönetimi daha fazla risk alabileni, alabileceğini göstereni mükafatlandırıyor, başarıya ulaşmasına, istek ve beklentilerini kabul ettirmesine yardımcı oluyor.
Türkiye de bunu yaptı ve esasen iki yıldan fazla bir süredir sorunlu olan ilişkilerini normalleştirmesi için muhatabına baskı uyguladı. Baskının içeriğini, yöntemini beğensek de beğenmesek de başarı kazandı. Şimdi sıra başarının pekiştirilmesinde, kalıcı hale gelmesinde. Bu da başka bir yöntemin denenmesini, gönüllerin kazanılmasını, Türkiye’nin yumuşak gücünün kullanılabilir hale getirilmesini gerektiriyor. Almanya ile geliştirilen “modus operandi” Amerika olan ilişkilere de örnek olabilir…
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.09.2025
7.09.2025
27.08.2025
24.08.2025
20.08.2025
17.08.2025
13.08.2025
27.07.2025
23.07.2025
13.07.2025