M.Şükrü HANİOĞLU
Soğuk Savaş sonrasında farklı bir boyuta taşınan, 2003 "Tezkere Krizi" ile darbe alan Türkiye-ABD ilişkileri, yetkili ağızlarca dile getirilen "karşılıklı güven kaybı" ifadesinin de yansıttığı gibi "ortaklık ve işbirliği"nin sorgulandığı bir döneme girmiştir.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir PEW araştırması "ABD gücü ve etkisi ülkemize yönelik önemli bir tehdittir" yaklaşımının en fazla revaç bulduğu toplumun, % 72 ile Türkiye olduğunu göstermektedir. 2013'te % 44 olan bu orandaki hızlı yükseliş, Türkiye'de "müttefik" bir ülkeyi "kapsamlı tehdit" olarak görenlerin Rusya'dakinin takriben iki katına ulaşması, söz konusu "güven kaybı"nın toplumsal derinliğini yansıtmaktadır.
Buna karşılık, ABD açısından toplumsal bir eğilimden ziyade siyaset yapımını şekillendiren değişik kurumlarda Türkiye'ye yönelik "güven kaybı"nın güçlenmesi söz konusudur. Bu açıdan değerlendirildiğinde "güven"in yeniden tesisi için alınması gereken yolun Türkiye'de daha uzun olduğu yorumu yapılabilir.
Gelinen nokta, geçmiş ve güncel değişik uluslararası ortaklık örneklerinin de ortaya koyduğu türde, izalesi oldukça güç bir "ittifak yorgunluğu"nun oluştuğunu göstermektedir.
Fazlasıyla kırılgan, büyük krizlere direnci zayıf bu "yorgunluk"un aşılabilmesi ortaklığın yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Diğer bir ifade ile sorun lider ve iktidar değişimiyle çözülemeyecek niteliktedir. Nitekim Türkiye'de Başkan Obama'nın tercihlerinin doğurduğu varsayılan sorunlar, ABD'deki iktidar değişimi sonrasında da çözülememiştir.
Değişik ABD kurumlarında Ankara'da iktidar değişimine ümit bağlanması da benzer bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Farklılaşan koşullar ve Soğuk Savaş sonrası gerçeklik, ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan kronik "ittifak yorgunluğu"nu "yönetilemez" hale getirmiştir; bu da ancak ilişkinin yeniden tanımlanmasıyla aşılabilir.
Dağları olan Finliler
Amerikan deniz piyadelerinin marşında yer alan "Trablusgarb kıyıları" ifadesi ülkenin on dokuzuncu yüzyıl başında Ortadoğu'ya gösterdiği yoğun ilgiden ziyade Doğu Akdeniz korsanlığına karşı yürütülen kapsamlı mücadeleye gönderme yapar.
ABD, Birinci Dünya Savaşı'nda merkezî devletler ittifakında yer alan Osmanlı İmparatorluğu ile fiilî çatışmaya girmemiş, Ortadoğu'nun yeni "status quo"su belirlenirken kendi kabuğuna çekilmeyi tercih etmiş, Lausanne Barış Konferansı'na ise gözlemci göndermekle yetinmiştir.
Bu konferansta Musul petrolünün İngiliz kontrolüne girmesini önleme amacıyla Türkiye'ye destek veren ABD istediğini elde etmiş, böylece bölgedeki ekonomik çıkarlarını koruma altına almıştır. ABD'nin Ortadoğu ve Türkiye'ye bakışı ancak iki kutuplu dünyada küresel lider haline geldiği 1945 sonrasında farklılaşacaktır.
Savaş sonrasında Sovyet tehdidi karşısında tek seçeneğin Batı'ya yönelme olduğunu düşünen Ankara da bloğun yeni lideri ile daha sonra NATO şemsiyesi altında geliştirilecek ortaklık tesisini temel dış siyaset hedefi haline getirmiştir. Bu süreçte şekillenen Türkiye- ABD ilişkisi, kültür ve toplumsal değerleri farklı toplumların "ortak tehdit" karşısında ittifak oluşturmasına verilebilecek güzel örneklerden birisidir. "Hür dünya üyeliği," "demokrasi savunuculuğu" benzeri söylemler, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın, son tahlilde, "ortak tehdit" temelli bir "düşmanımın düşmanı dostumdur" uzlaşması olduğu gerçeğinin üzerini örtmemektedir.
Time dergisinin Türkleri "dağları olan Finliler" şeklinde tanımlaması, Başkan Eisenhower'ın "Avrupa medeniyetinin en güçlü ve güvenilir koruyucusunun Türk ordusu olduğu"nu dile getirmesi, gerçekte, "Öteki" sınıflamasındaki bir ülke ile ortaklığı Amerikan kamuoyuna sunmakta kullanılan abartılı söylemdi. Türkiye ise buna ABD'nin "hür dünya liderliği"ni tartışmadan kabul ederek ve dış siyasetini NATO çıkarları çerçevesinde düzenleyerek cevap veriyordu. İlişki, ortak tehdit altında işbirliği yürüten ülkelerden oluşan bir kampın yöneticisi ile onun ikincil ehemmiyeti haiz üyelerinden birisi arasında ve "hiyerarşik" karakterdeydi.
Bölgesel güç iddiası
"Johnson Mektubu (1964)" sonrasında gerginleşen ve Amerikan askerî ambargosu (1975-78) ile önemli bir darbe alan bu ilişkide taraflar tedricen beklentilerinin gerçekçi olmadığını görmüştür. Süreç içinde, Washington, Türkiye'nin her koşul altında sözünü dinleyecek bir aktör olmadığını, Ankara ise ABD'nin küresel bir güç olarak değişik ülke ve örgütlerle çalışabileceğini, bölgesel sorunlarda Türkiye'ye açık çek vermeyeceği gibi onun rakiplerini bile destekleyebileceğini tecrübe ile öğrenmiştir.
Soğuk Savaş sonlandığında ABD-Türkiye ilişkisinde her iki tarafın da mevcut "hiyerarşi"yi sorguladığı bir noktaya gelinmiştir. ABD ortağının yeterince "itaatkâr" davranmadığı ve kendisine sağlanan koruma şemsiyesi ile "sorunlu demokrasi"sine rağmen "Batı" bloğuna kabul edilmesine yeterli karşılık vermediğini, Türkiye ise ittifakın liderinin "dayatmacı" olduğunu, kendisinin katlandığı fedakârlığın gerekli takdiri görmediğini savunuyordu. Karşılıklı memnuniyetsizliğe karşın "ilişki"nin devamını sağlayan "ortak tehdit"in varlığını sürdürmesiydi. "Soğuk Savaş sonrası" dünyasında ortaklığın ciddî bir sınavdan geçeceği açıktı.
Oluşan yeni düzen Türkiye'nin, Washington'ın "Batı" ittifakının "patron"u ile "demokrasisi sorunlu ama ordusu güçlü ikincil önemdeki güvenilmez üyesi arasındaki ilişki" biçiminde tanımladığı "hiyerarşik" ortaklığı ciddî biçimde sorgulamasına yol açmıştır.
Türkiye, Soğuk Savaş sonrası dünyasında bölgesel güç olma iddiasını güçlendirmiş, coğrafyasına açılmış, çok yönlü dış siyaset geliştirmeye başlamış ve ABD ile ilişkilerini farklı bir eksende yönetme, geçmiş dönemdeki hiyerarşiyi yumuşatma girişiminde bulunmuştur.
Buna karşılık ABD de "Batı'nın Doğu ucundaki kale" olarak adlandırılan Türkiye'nin, Soğuk Savaş süresince göz ardı ettiği demokrasi, insan hakları, azınlıkların statüleri benzeri sorunlarını mercek altına almış ve bu konularda Ankara'ya baskı uygulamaya başlamıştır.
Tezkere Krizi, Irak, Suriye ve Ortadoğu'nun geleceği üzerine geliştirilen farklı projeler, alanda süren rekabet ve Türk demokrasisine yönelik kapsamlı eleştiriler "yönetilmesi" gittikçe zorlaşan bir ilişkinin şekillenmesine yol açmıştır. Bu, lider ve iktidarlardan bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken bir gelişmedir. Türkiye-ABD ortaklığının bu yeni dönemde canlandırılabilmesi tarafların onun tanım ve niteliği üzerinde uzlaşabilmelerine bağlıdır.
Bunun nasıl gerçekleştirilebileceği ise başka bir yazının konusudur.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018