Oya BAYDAR
Uzayda ya da zamanda çok uzaklarda geçen bir kara ütopyadan (distopya) alınmış replikler değil bunlar. Gözümüzün, kulağımızın, yüreğimizin dibinde avaz avaz haykırılan, kulaklarımızı değil vicdanlarımızı kapatarak rahatlamaya çalıştığımız emirler. Büyüyen Türkiye’nin yeni muktedirlerinin zihin dünyalarının ve özlemlerinin yansıması; mevcut iktidarın vahşi kapitalist kalkınmacılığının, ikiyüzlü ilkel ahlakçılığının veciz ifadeleri.
Soma’da 301 maden işçisinin ölümünden sonra, Şirket’in kapanan ocakların 2.831 işçisini telefon mesajıyla işten çıkardığı gün Van’da, İzmir’de, Diyarbakır’da üç kadın ayrı yaşadıkları kocaları tarafından öldürüldü. O gün öldürülen kadın sayısı da, işten çıkarılan ya da iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı da belki çok daha fazlaydı. Bunlar sadece medyaya yansıyan olaylardı.
Kapitalizmin vahşisi bile değil, pespayesi
Vahşi kapitalizm, sermayenin emeği kural ve vicdan tanımayan kâr hırsıyla sömürdüğü erken sanayileşme dönemine verilen ad. En az 500 yıl geride kalmış. 21. yüzyıl Türkiye kapitalizmi vahşi falan değil; ahlâksız, pespaye, kapkaççı, rüşvetçi, talan-dolancı. En azından elli- altmış yıllık bir sanayi birikimi, çarpık ve bağımlı da olsa küçümsenmeyecek bir kapitalizm deneyimi üzerine oturan, büyük şirketleri/ sermaye grupları, globalleşen dünyada ilk yüzler içinde sayılan Türkiye’de AKP iktidarıyla birlikte kuralsız, denetimsiz, pespaye bir tefeci-bezirgân ekonomisi egemen olmuş görünüyor.
Konunun uzmanı değilim; ama uzmanların 21. yüzyılda ortaçağa, Arap yarımadasına, siyasal islama takılıp kalmış iktidarların ideolojik yönlendirmelerinin ekonomi üzerindeki etkilerini araştırmaları gerektiğini düşünüyorum. Benden söylemesi: En iyi araştırma laboratuvarı AKP Türkiyesi olurdu.
Pespaye kapitalizmde, iktidarın etekleri altında, siyasetçilere yedirdiği rüşvetle ya da yandaşlıkla-talan ortaklığıyla semiren sermaye; toplumdaki kabarmayı önlemek için, ele güne ayıp olmasın diye çıkarılan göstermelik kural, yasa ve denetimlere karşı binlerce işçiyi işten çıkararak sıkıştırıverir iktidarı.
Bu düzende, işçiye ya ölmek ya da aç kalmak kalır. Ölmeyi tercih ettiğinde bile iş bulamaz, Hades’in yolları kapatılmıştır.
Fıtratında kadın aşağılaması olanlar
İmam yellenince cemaatin ne yaptığı mâlum. Cumhurbaşkanı çıkıp da “kadın eşit değildir” derse, kızlı-erkekli meselesini bir ahlâk düsturu olarak vaaz edip kadın sorununda, bırakın çağdaş dünyanın anlayışını, İslamiyetin de gerici yorumlarından hareketle kadınları, kadın cinselliği temelli ahlâksız bir ahlâk anlayışıyla zaptırapt altına almaya çalışırsa; ve de ağzının içine baktığı uleması hâlâ “dişi köpek kuyruğunu sallamazsa” ilkelliği çizgisinde fetvalar verirse, adam da gelir kendisinden ayrılmak isteyen, kulluğu, köleliği, zulmü reddeden kadını öldürür.
İnanın yazmayı gereksiz görüyorum. “Kadın eşit değildir, eşdeğerdir” saçmasını bir yana bırakalım. Kadına sadece “ana” olarak değer veren, ahlâk ve kadın anlayışını ana kadın üzerine kuran zihniyet kadına saldırıların, kadın cinayetlerinin teşvikçisidir, suç ortağıdır.
Kadın sorununda her yerde, her zaman, her siyasal-ideolojik çevrede, öz itibariyle birbirinin benzeri olan eril iktidarların Türkiye versiyonunun (AKP ve benzerleri); geleneksel yapıların, kökleşmiş önyargıların, dinî değerlerin baskısı altında geliştirdiği ve yaygınlaştırdığı kadın siyaseti; sorunlunun ötesinde suçludur. Bu bir zihniyet meselesidir; “Şu yasayı çıkarttık, bu kolaylığı getirdik, kadına şöyle değer veririz, anamızın ayağını şöyle öperiz” lafazanlığıyla maskelenemez, kadın cinayetleri önlenemez.
Erkekle kadını ayırmaya çalışan sapık zihniyet
Bu yazının çerçevesine tam oturmasa da, uysa da uymasa da, Eğitim Şurası’nda karma eğitimin tartışıldığı, Tayyip Erdoğan’ın ve oğlu Bilal’in yönettiği Eğitim Sendikası’nın karma eğitime son verilmesi, kız ve erkek öğrencilerin ayrılması önerisini Şura’ya getirdiği şu günlerde, yazmaktan kendimi alamayacağım. Erkekle kadını birbirinden ayıran haremlik selamlık zihniyeti, İslamiyetin özüne ne kadar uygundur bilemem; ama şunca yıllık yaşamımdan, gerçek hayattan derlediğim deneyim: erkekle kadının ayrıldığı, birbirlerini günlük yaşamda tanımalarının, kamusal alanda yan yana olmalarının engellendiği her yerde kötülüğün, sapkınlığın, psikolojik hastalıkların ve ahlâksızlığın yaygınlaştığıdır.
Siyasette, eğitim alanında, iş hayatında, toplumda kadının eşit haklara sahip olduğu, kadın cinselliğinin sorun olmadığı, kadının bedeninin ve namusunun erkeğe teslim edilmediği ülkelerin neden dünyanın en gelişmiş, en uygar, yaşam standartları en yüksek ülkeleri olduğunu hatırlayalım.
AKP zihniyeti ve aynı kuyudan kaynaklanan benzerlerinin çok eleştirdikleri laik-Kemalist toplum mühendisliğini fersah fersah aşan İslamî dinî değerler üzerine kurulu bir toplum inşaı heveslerinin üzerine oturduğu temel; kadın ve kadın cinselliğidir. Bir sürü boş laf; “fıtratında erkeğe kölelik olduğuna” inandıkları kadının dizginlenmesi, erkeğin malı, kulu ve kuluçka makinesi konumunun pekiştirilmesi içindir. Bunu savunanlar, içinden çıktıkları siyasal- kültürel ortam gereği, neyi savunduklarının bile farkında olmayan, eleştirel akıldan nasipsiz, cinsel takıntılı muktedir erkeklerdir.
İyi de peki ne?
Ne zaman kendimi tutamayıp böyle bir yazı yazsam, “İyi de, peki ne? İçimi boşaltıp hafiflemekten, benim gibi düşünenleri rahatlatmaktan başka neye yarar?” diye sorarım kendi kendime.
Ne önerebiliriz? Ne yapabiliriz? Kapitalizmi yıkacak “devrim”, ya da eril erkek muhafazakârlığını tarihin çöplüğüne gönderecek hamle belli ki yarın gerçekleşmeyecek. Peki böyle vıdı vıdı etmekle, yakınmakla, buz üstüne yazı yazmakla yetinecek miyiz?
Devrim bekleyerek geçen bir kaç kuşağın ömrü boyunca, “Ne yapmalı?” sorusu hep gündemdeydi. Uzun yollar aşıp düşe kalka bugüne geldik. Devrimin uzağındayız ama kapitalizm her devrimci hamlede, her deneyde yara aldı, törpülendi, kendini değiştirmek zorunda kaldı. Yoksa hâlâ 16. yüzyılın vahşi kapitalizmi yürürlükte olurdu. Bugün, dünyayı fethetme atılımına göre daha mütevazı, daha lokal, ama daha gerçekçi, daha güçlü bir cevap bulmalıyız.
Gidişata karşı olan tüm güçlerin, herkesin; belli noktalara ellerindeki tüm imkânlarla, tüm becerileri, bilgileri, olanaklarıyla yüklenmeleri bir çözüm olabilir mi? Mesela Soma’da 3 bine yakın işçi işten mi çıkarılmış... hukukçusu, sivil toplumcusu, odaları modaları, cebinde üç beş kuruş olanı, yeni iş alanları açabilecek sermaye, polisliği reddeden dayanışmacı esnaf, namuslu vicdanlı kalemler, yayın organları, vb. işten çıkarılan 3 bin işçiye birlikli ve örgütlü şekilde yardıma koşsa; “ya öl ya aç kal” diyenlerin yakasına yapışsa; Şirket’i, iktidarı, devleti bireysel ve kitlesel eylemlerle zorlasa...
Mesela kız öğrencilerle erkek öğrenciler ayrılmak, izole edilmek mi isteniyor, mesela “kızlı-erkekli” zihniyetiyle gençler huzursuz mu ediliyor, mesela birilerinin yaşam tarzlarına mı karışılıyor... Kadın haklarından, gençlerden, özgürlüklerden yana kim varsa; taciz edilen, baskı gören, muhafazakârlığın ağına kıstırılmak istenenlerin yardımlarına koşması, kapılarında beklemesi, karma eğitime son verilen okulların boykot edilmesi; eğitimleri aksar, yıl kaybederler diye düşünmeden öğrencileri cinsiyetlerine göre ayıran okullara çocukların gönderilmemesi örgütlenemez mi?
Sivil itaatsizliğe cesaret etmemiz, bir de ortak hedeflere doğru ortak eylemi öğrenmemiz gerekiyor. Durup durup “millî irade” diyenlere kitlelerin “ben de varım, sadece sandıkta değil her yerdeyim” diyebilmesi gerekiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024