Yüksel TAŞKIN
Dört eski bakanla ilgili Meclis Komisyonu’nda verilen “Yüce Divan’a gönderilmelerine gerek yoktur”kararının ardından Meclis Genel Kurulu'nda da benzer bir karar çıkacağı az çok tahmin ediliyordu. Hem komisyonun hem Adalet ve Kalkınma Parti'li (AK Parti) üyelerinin hem de AK Parti grubunun büyük bir baskı altına alındığı düşünüldüğünde, Meclis’teki fireler hafife alınmamalı.
Meclis oturumunda Yüce Divan için 276 oy gerekirken, Zafer Çağlayan’ın oylamasında 264 ret, 242 kabul çıktı. Bu oylamadan sonra bazı AK Parti’li vekillerin tavır değiştirdikleri ve “genel eğilime” uymayı tercih ettikleri öngörülebilir. Muammer Güler için 258 ret, 241 kabul oyu çıkarken, en olumsuz sonuç Egemen Bağış için yaşandı: 255 ret, 245 kabul. Kendisini diğer üç bakandan ayrıştırmayı başaran Erdoğan Bayraktar için sonuç oldukça olumluydu: 288 ret, 219 kabul. Bağış’ın oylamasında AK Parti’nin verdiği fire 48’i bulurken, genel olarak 37 partilinin Yüce Divan yönünde oy kullandıkları tahmin ediliyor.
“Çatlatılamaz AK Parti” algısında gedik
Bu sonuçlar bize ne söylüyor? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve kurmaylarının stratejisi başarılı olmuştur. Ama onların daha az fire vererek “çatlatılamaz AK Parti” algısı oluşturmaya gayret ettikleri düşünüldüğünde, surda bir gedik açıldığını da teslim etmek gerekiyor.
Yine AK Parti’nin çok partili siyasi hayatımızdaki en disiplinli Meclis grubu olduğunu anımsadığımızda, fireler, ret ve çekimser oyları başka bir anlam kazanıyor. Diğer merkez sağ partiler; Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Anavatan Partisi'nin tecrübeleri hatırlandığında, bu partilerde genel merkeze rağmen oy kullanma tercihlerinin bazı kritik dönemeçlerde parti liderliğini çok zor durumda bıraktığını, hatta bakanların düşürülebildiklerini biliyoruz. Bu açıdan bakıldığında AK Parti ciddi bir istisnadır. Çok partili hayatımızda, Erdoğan kadar parti içi tüm güç odaklarından özerkleşebilen, bu denli muazzam güç biriktirebilen başka bir lider mevcut değildir.
Dün 2003 yılındaki 1 Mart tezkeresi oylamasından sonra ilk defa AK Parti’nin bir parti gibi hareket etme yönünde az da olsa bir irade sergilediğine şahit olduk. AK Parti’nin bir kurum olarak kendisini korumak adına ve hele hele Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendi rüştünü kanıtlayabilmesi için, sonuçlar çok daha farklı olmalıydı. Ama olmadı. Şimdi de mevcut durum üzerinden analiz yapmakla yükümlüyüz.
Sonuç Davutoğlu açısından nasıl yorumlanabilir? Komisyonda yapılacak oylama öncesinde Başbakan Davutoğlu'nun dört bakanı çağırarak "kendi isteğinizle Yüce Divan'a gidin" dediği yönünde haberler çıkmıştı. Davutoğlu bu haberleri yalanlamadı "Genel Başkan olarak herkesle görüşürüm, görüştüklerimle konuştuklarım bizi ilgilendirir" dedi. Davutoğlu'nun "yolsuzluk yapan kardeşim bile olsa kolunu koparırım" sözleri de bu yönde ciddi beklenti yaratmıştı.
AK Parti özerklik kazanma şansını yitirdi
Bu açıdan baktığımızda, yani meseleyi ilkesel boyutundan soyutlayıp, sadece siyasal “denge oyununa” odaklandığımızda, hem AK Parti’nin hem de Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında ciddi bir özerklik kazanma şansını yitirdiklerini söyleyebiliriz. Eğer siz dikkate alınması gereken ağırlıkta bir güç olursanız, diğer güç sahipleri size rağmen hareket etmekte zorlanırlar.
Dünkü oylamada bakanlardan en az birisi Yüce Divan’a gönderilseydi AK Parti gurubunun, “Yasama yetkimi gerekli gördüğüm yönde kullanabilirim” deme şansı doğacaktı. Böylece “vicdani kanaatimi kullanarak yolsuzluk yaptığına inandığım şahsı Yüce Divan’a gönderdim” deme rahatlığı yaşanabilecekti. Yine seçici hareket edilerek, muhalefetin istediği sonuçtan da uzak durulabilecekti. Bu işin ilkesel tarafı.
Bir de Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında oluşturduğu yeni yapılanma ve 2015 genel seçimlerinden sonra başkanlık sistemine geçme planları anımsandığında, bunların bir bütün olarak TBMM’nin, özel olarak da AK Parti gurubunun yasama gücünde büyük gerileme yaratacağı açıktır. Tam da bu noktada AK Parti grubunun kendi yasal ve meşru gücünü hissettirmesi kendi yararlarına olurdu.
Erdoğan’ın kurmayları, Anayasa Mahkemesi’nin güvenilirliğini sorgulayarak ve sorgulatarak büyük bir taarruz başlattılar. Böylece AK Partili vekillerin belli bir mağduriyet algısıyla hareket etmeleri yönünde psikolojik ortam oluşturulmuş oldu. Oysa Yüce Divan’a gönderilen şahıs veya şahıslar, sonuçta suçlu bulunsalardı da onları oraya gönderen irade AK Partililer olacağı için, hasarın en azda tutulma şansı olabilecekti. Turgut Özal’ın bir bakanıyla ilgili söylentiler çıkar çıkmaz ön alarak bakanının aklanması için baskı yapması, son tahlilde psikolojik üstünlüğün kendisine geçmesine vesile olmuştu. Yolsuzlukla eleştirilen aktörlerin nasıl tutum takınacakları da son derece önemlidir. AK Parti’nin buradan bile bir “PR” (halkla ilişkiler) başarısı türetmesi mümkün olabilirdi. Bu özellikle Davutoğlu için taze bir rüzgâr esmesi anlamına gelirdi. Görüldüğü gibi genel olarak AK Parti ve Davutoğlu lehine olan unsurların Erdoğan ve kurmayları aleyhine olabildiği, yumuşatılması ve dengelenmesi oldukça güç bir çatlak oluşmuş durumdadır.
Bu süreçte muhalefet, genel hatlarıyla doğru bir tutum takınmış mıdır? Eğer CHP, özellikle dinleme skandalı etrafında ortaya saçılan çete faaliyetlerini de hedefe alan bütünsel bir temizlenme, arınma söylemi tuttursaydı, bazı isimlerin Yüce Divan’a gönderilebilmeleri konusunda çok daha teşvik edici olabilirdi. CHP, “sadece AK Parti’ye çakmak” noktasına kilitleneceğine, özel hayatın ihlali gibi konularda bütün Türkiye’ye yaşatılan ve yaşatılması mümkün mağduriyetleri de karşısına alabilmeliydi. Son tahlilde dinleme skandalları, TBMM’ye de yapılmış bir saldırıdır ne de olsa…
Yukarıda AK Parti grubunun uzun vadeli çıkarının, Erdoğan’a rağmen hareket edebileceğine dair bir işaret fişeği yakmasında olduğunu savundum. Aynı mantığı Davutoğlu için çok daha rahatlıkla kullanabiliriz. Hatta denilebilir ki, AK Parti gurubu 13 yıldır yönetim süreçlerinden dışlanmayı zaten kanıksamıştı. Erdoğan’ın “mutfak kabinesiyle” yönetimi götürdüğü, AK Parti grubunun da başka alanlarda etkili olma karşılığında buna ses çıkarmadıkları bilinen bir gerçek. Hatta ANAP’la karşılaştırıldığında AK Parti’de bakanlık bekleyen insan havuzu bile çok daha dar. Baştan beklenti olmayınca buradan doğan hayal kırıklıkları dahi nispeten daha kolayca tamir edilebiliyor.
Ama Erdoğan’ın fiili durumu dahi başkanlık sistemi lehinde zorlamasına Davutoğlu ne kadar sessiz kalabilir? Bana göre zaten sessiz de kalamıyor. Erdoğan’ın kabineyi toplama kararı çıktığında Davutoğlu’nun ilk tepkisi, “Bunu beraber konuşmadık” mealinde olmuştu. Yani bu konuda kendi onayının da gerekli olduğunu vurgulama ihtiyacı hissetmişti. Davutoğlu’nun son dönemde en fazla kullandığı ifadelerden birisinin “Muhatap benim” olması da elbette yetki anımsatması ihtiyacından kaynaklanıyor. Yine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Cumhurbaşkanlığı liderliğindeki kabine toplantılarının rutin olmayacağını” sıkça vurgulama ihtiyacı hissetmesi de bu konudaki rahatsızlığı ele veriyor.
Maç henüz bitmiş değil
Davutoğlu’nun yolsuzluk konusunda farklı bir tutum takınmaya çalışması da yukarıda bahsettiğim özerklik arayışından bağımsız algılanamaz. Davutoğlu komisyonun ve TBMM’nin özgür iradesine vurgu yaparken, birilerinin “Komisyon ve AK Parti grubu Yüce Divan yolunu açarsa paralel komplo iddiası” çöker diyerek bu yapıları abluka altına almalarının ardında böyle bir mücadele olduğu açıktır. Bu mücadele aynı zamanda yakın dönem Türkiye’sinin nasıl yönetileceğine dair de bir mücadeledir.
Erdoğan’ın kendi dar kadrosuyla AK Parti’yi ve Türkiye’yi yönetmesinden rahatsız olan Davutoğlu ve eski kuşak, ilk raundu kaybetmiş görünüyor. Bundan sonraki büyük kavganın milletvekili adaylarının tespiti alanında verileceğinden kuşku yoktur. Erdoğan’ın bu konuda şimdiden çalışmaya başladığı kulislere yansımaktadır. Üç dönem kuralının da partide yeni bir arka bahçe oluşturulması açısından bir imkân sunduğu açıktır. Davutoğlu’nun AK Parti grubuna ve partiye damgasını basmak adına bir varoluş mücadelesine girişeceği beklenebilir. Kuramsal olarak Davutoğlu’nun belirleyici olması gerektiğinde kuşku yok. Ama bugüne kadar partinin hemen hemen her konumuna kimin seçileceğine karar veren Erdoğan’ın da bu konuda hem büyük bir deneyimi hem de azımsanamaz bir ağırlığı var.
Yakın zamanda oluşması muhtemel “Güçlü Başkan, Zayıf Başbakan ve Zayıf Meclis” eksenli yönelime direnişin bir raundu dünkü oylamada kaybedilmiş olabilir.
Ama bu maç henüz bitmiş değil…
Doç. Dr. Yüksel Taşkın, Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Taraf gazetesi köşe yazarı. Lisans, yüksek lisans ve doktorasını Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Taşkın’ın 'Anti-Komünizmden Küreselleşme Karşıtlığına: Milliyetçi Muhafazakar Entelijensiya' (İletişim, 2007), ‘AKP Devri: Türkiye Siyaseti, İslamcılık ve Arap Baharı’ (Birikim, 2013) ve (Suavi Aydın ile beraber) ‘1960’tan Günümüze Türkiye Siyasi Tarihi’ (İletişim, 2014) başlıklı kitapları yayımlandı.
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/yuce-divan-oylamasinin-kaybedenleri-ak-parti-ve-davutoglu
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017