Ekin GÜN
Böyle bir zamanda ne ideolojilerinizin bir anlamı var ne de hayat felsefenizin.
Belki de böyle bir zamanda gazeteciliğinizi, siyasetçiliğinizi, akademisyenliğinizi, yazarlığınızı ya da yaptığınız herhangi bir mesleği bırakıp sıradan bir yurttaş olmayı becermenizin vakti.
Son senelerde belki de her şey olduk ama sıradan bir yurttaş olmayı, sıradan bir şekilde bu topraklara ait olmayı kısacası buralı olmayı anlamadık, anlasak da anlatamadık.
Bugün bunun vakti…
Bugün her şeyi bırakıp özetle insan olduğumuzu ve ne kadar kirli olsak da, ne kadar özümüze dönemeyecek durumda bile olsak da hiç değilse bunu denemenin vakti.
Birlik olmanın, beraber olmanın ve her şeyi bir kenara atıp tek ses olmanın zamanı…
Ya Türkiye'nin yanında olacaksınız ya da Türkiye'yi bölmeyi, parçalamayı hedefleyen kişi ve kurumların yanında olacaksınız.
Ya Türkiye'nin yanında olacaksınız ya da yerli kamuflajlı yabancı görünümlü kişilerin yanında olacaksınız.
Ya Türkiye'nin yanında olacaksınız ya da Türkiye'ye hem içten hem dıştan operasyon çeken, ayar veren kurumların, kuruluşların ve kişilerin yanında olacaksınız.
Mesele ne uzun sayfalarca anlatılacak kadar karmaşık ne de derinine inilecek kadar yoğun aslında.
Mesele iki tarafın bir tarafında olmak ve mesele herkesin gördüğü bu iki taraftan birisini seçmekte yatıyor.
Bu kadar basit her şey.
Onlarca kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı bir hain patlamanın üstüne çıkıp “Mafyalaşmış katilleşmiş bir devlet var” diyorsanız ve hemen ertesi günü “Ankara'da bombalar patladıkça oylarımız yükseliyor” diye aymazca hayatını kaybedenler üzerinden siyaset yapıyorsanız Türkiye'nin yanında değilsiniz.
Hele de elinizde 80 milletvekili varken ve demokratik tüm haklarınızı kullanmak yerine 6 milyon oy aldığınız halkınıza sırtınızı dayamaktansa terör örgütlerine sırtınızı dayamayı seçtiyseniz bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nı hedef göstermeyi hangi utanmazlık ve aymazlık için de yapıyorsunuz?
Hangi ara insanlıktan istifa ettiniz de ağzınızdan salyalar dökerek halkı kin ve nefrete sürüklüyorsunuz?
Size çanak tutan sözüm ona duayen yazarınız hain terör saldırısından tam 3 saat sonra “inadına HDP, inadına barış” diye imalı bir biçimde Cumhurbaşkanı'na göndermeler yolunu seçtiyse ne o ne de siz Türkiye'nin yanında değilsiniz.
“Türkiyelileşmek” deyip Türkiye'ye bu kadar yabancı kalarak Türkiye'nin yanında olmadığınızı ispat etmeniz hiç bu kadar kolay olmamıştı.
Türkiye'nin içine girmiş olduğu bu kaostan oy devşirmeye çalışacak kadar aklınızı yitirdiğiniz ve insanlığınızı kaybettiğiniz için artık son kullanma tarihi geçmiş sözlerinizin de bir anlamı yok.
Boğaziçi'nin o meşhur CHP'li akademisyeni olan kişinin de bombanın patladığı saatlerde 400 vekili saptırmış bir şekilde ağzına dolamasına da çanak tutanlarınız da Türkiye'nin yanında değil.
Keza daha dün bu ülkenin Cumhurbaşkanı'na “defol git” diye yazı yazan, seçilmişlere oy verenleri “inek” olarak lanse eden ulusalcı yazarınız da Türkiye'nin yanında değil.
Murat Karayılan'ın 15 gün önce “metropollerde bombalar patlatabiliriz” tehdidini hatırladığınız, savunduğunuz için Türkiye'nin yanında değilsiniz.
Bunu görmeyip bunu yok sayıp bu ülkenin cumhuriyet tarihinin hiçbir noktasında eline silah almamış seçilmiş bir hareketini bu olayın faili olarak gösterdiğiniz için Türkiye'nin yanında değilsiniz.
Bombalar patlamadan faili “AK Parti ve Erdoğan” olarak gördüğünüz için, gözünüz bu kadar nefretle döndüğü için Türkiye'nin yanında değilsiniz ve bundan böyle de olamayacaksınız.
Sizler PKK yayın organı Med Nuçe'nin “Hatay'da, Adana'da, Mersin'de insanlar sokağa döküldü” diyerek iç savaş çıkarmaya heveslendiği bir ortamda oylarınız yükseliyor diye sevinç çığlığı attığınız için Türkiye'nin yanında değilsiniz.
PKK'nın ateşkes ilan etmesini flaş olarak geçen Reuters'in eş zamanlı olarak bakanlara istifa sorusunu yöneltmesini görmeyip uluslar arası medyayla da ortaklaşa iş birliği içinde olduğunuz kadar bu halkın yanında olmadığınız için de Türkiye'nin yanında değilsiniz.
Görmek isteyene, anlamak isteyene, duymak isteyene ve bilmek isteyene aslında her şey açık…
Bakın…
Erdoğan bağımsızlık dedikçe, Erdoğan birlik ve beraberlik dedikçe, Erdoğan yerlilik ve millilik dedikçe bu ülkede küresel güçler durmadan operasyon gerçekleştirdi ve gerçekleştiriyor.
Yanında olmanız gereken Türkiye'nin bağımsızlığı, yerliliği, birlik ve beraberliğinden başka bir şey değil.
Bugün Ortadoğu politikası tekrardan şekilleniyor.
Küresel güçler adı altında birileri Türkiye'nin bağımsızlığını ve yerliliğini istemeyecek kadar gözü dönmüş bir şekilde insanları öldürüyor, insanları katlediyor.
Erdoğan daha yeni “Çözüm Süreci bitmemiştir, buzdolabına kaldırılmıştır” dedi ve ardından bu hain patlama gerçekleşti.
Türkiye'nin önce kendi içindeki problemlerini çözmek istemeyen, bunları çözmemesi için bu problemleri taşeronlarıyla palazlandıran küresel güçlerin hedefi Erdoğan'sız Türkiye'den başka bir şey değil.
Bugün Türkiye demek Erdoğan demek…
İstediğiniz kadar bağırın, istediğiniz kadar çağırın, isterseniz tencere ve tavalarınızla geçmiş zamandaki gibi sokaklara dökülün.
Erdoğan bu ülkenin bağımsız ve kültürel kodlarıyla var olmasını istediği için ve halktan bu şekilde de destek bulduğu için Erdoğan'ı ortadan kaldırmak istiyorlar, kaldıramayınca da halkı iç savaşa sürüklemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bu da yetmiyor Türkiye'nin müttefik olduğu Barzani ve diğer ülkelere de aynı şekilde ayar çekmek için mücadele ediyorlar.
Ankara'daki hain patlama sonrasında KDP binalarına yapılan saldırılar, Barzani'nin dış basında itibarsızlaştırılmaya çalışılması, Suudi Arabistan'daki son olaylar hem Türkiye'nin güçlenmesini hem de aktör olarak dünyada rol oynamasını engellemek için yapılıyor.
İran'a vezir, küresel güçlere ise şah rolü güdüldüğü ve Türkiye buna karşı çıktığı için, Dünya 5'ten Büyüktür dediği için ve mağdur dünya halklarının yanında olduğu için her türlü operasyona maruz kalıyor.
Önce koalisyonun olmasından sonra PKK ile hırpalanmak istenen Türkiye'ye şimdi küresel güçlerin de içinde olduğu alçakça bir saldırı gerçekleştirildi.
Hedef aslında Türkiye'nin koalisyonla yönetilmesini sağlamak için karanlık organizasyonlardan başka bir şey değil.
Koalisyonu istiyorlar çünkü Türkiye'nin bir tarafını kontrol etmek için ellerindeki tek şans koalisyondan başka bir şey değil artık.
Bugün koalisyonun olması Türkiye'nin yumuşak karnını ortaya çıkaracağı için ve bir nebze de olsa Türkiye'yi kontrol edebilecekleri için bunun adına her türlü yolu deniyorlar.
Ve deneyecekler.
Unuttukları bir şey var…
Erdoğan ve Erdoğan'ın arkasındaki halk.
Erdoğan yolundan hiçbir zaman geri adım atmadı ve bundan sonra da atmayacak.
Bu halk onun arkasında durduğu müddetçe de bu ülkede istedikleri gibi at koşturamayacaklar.
Türkiye onların özlediği Eski Türkiye gibi değil artık ve sıkıntıları da zaten buradan geliyor.
Bugün…
Kanlı katliamlardan oy devşirmeye çalışanlar, artık belli ülkelerin taşeronluğunu yapan terör örgütlerine sırtlarını dayayanlar, milliyetçi olduğunu iddia edip Terör Zirvesi'ne katılmayanlar, Terör Zirvesi'nde dahi paralel yapının kanallarının neden başka bir platform tarafından yayından çıkarıldığını konuşanların ortak düşmanları Erdoğan.
Erdoğan giderse Eski Türkiye'nin önünde tek engelin kalkacağına inanıyorlar.
Ve tüm bunların hepsi aynı merkezden, aynı cenahtan yönetiliyorlar.
Onun için bu kadar saldırganlar, onun için bu kadar kin ve nefret kusuyorlar.
Ve onun içindir de bu halkı pes ettirene kadar çalışacaklar.
Ama başarılı olamayacaklar.
Bugün ve hatta şimdi…
Derin derin analizlere girmeden, üç-beş bilinmez kelimeyle değerlendirme kasmadan Türkiye'nin yanında olmaktan başka bir çaremiz yok.
Türkiye'nin yanında olmak demek yerliliğin ve milliğin yanında olmaktan geçiyor.
Bugün Türkiye'nin yanında olmak demek belki de hiç değilse bile Hz. İbrahim'in yangına su taşıyan karınca misali gibi tarafımızı belli etmekten geçiyor.
Bugün “inadına HDP” diyenlere inat “inadına Türkiye” demenin vakti.
Bugün Erdoğan'ı devireceklerini köşelerinden ilan edenlere inat Erdoğan'ın yanında olma vakti.
Bugün kendimiz için değilse bile gelecekte burada doğacak olan ve buralı olmaktan utanmayacak olan insanlarımıza bir şeyleri en sağlıklı bir şekilde bırakmanın vakti.
Ve bugün Türkiye'nin yanında olmayanlara inat “Ya Türkiye'nin yanındasınız, ya da…” demenin vakti.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.10.2018
24.09.2018
9.02.2018
19.08.2018
29.07.2018
15.07.2018
1.02.2018
14.06.2018
4.02.2018
9.02.2016