Halil BERKTAY
Son iki aya ilişkin, uzun yazamayacağım, ama görmemiş olmak da istemediğim bir yığın şey var, demiştim (13 Şubat 2013). Kafamdakilerden biri de, Aydın Engin’in, Taraf’ın barış sürecine destek dizisinde açıkladığı, barışı kolaylaştırıcı değil zorlaştırıcı görüşlerle ilgiliydi (11 Şubat). Araya, Orhan Miroğlu’nun Musa Anter Cinayeti kitabından yola çıkan üçlü PKK eleştirisi girdi. Daha iyi oldu; asıl şimdi sırası. Öte yandan, pek kısa da kalamadı; dallanıp budaklanıverdi.
“Kürt penceresi” hangisi
Aydın Engin’in demeci “Barışa bir de Kürt penceresinden baksak” başlığını taşıyor. Yazının kalanında da hep “Kürtler neyi hedefleyecek” diye soruyor; “Kürt penceresi” ifadesini tekrarlıyor; “Kürtler için” yeterli olmayabilecek barışlardan söz ediyor. Kıstas olarak “Kürtlerin bir daha PKK gibi bir örgütlenmeye ihtiyaç duymayacakları bir barış”ı getiriyor.
Bence bunların hepsi problemli. Zira “Kürt/ler” diye tek ve genel bir özne yok. Çeşit çeşit Kürtler ve Kürt görüşleri var. Gerçi Aydın Engin de iki yerde ifade tarzını değiştiriyor; “Kürt milliyetçiliğini savunanlar” ile “Kürtlerin ulus-devlet cenderesine sokulmasına karşı olan”lardan söz ediyor. Ama sonuçta, “Kürtler” ve “Kürt penceresi” diye hep o milliyetçi vizyona dönüyor.
Bugün hangi barış gündemde
Bu mesele bugün nasıl bir barış olabileceğiyle de çok yakından ilişkili. Aydın Engin’in bir türlü telaffuz etmediği basit gerçek, bugün varılacak barışın bir tarafı TC ise, diğer tarafının da (genel olarak Kürtler değil) PKK olduğu. Buna bağlı ikinci husus, bunun ancak şimdiki iç savaşı bitiren bir barış olabileceği. Oysa Aydın Engin “barıştan ve barışçı çözümden ne anlaşıldığına gelince sorun biraz karışıyor” deyip, buna “yarım yamalak” değil, (yukarıda da aktardığım gibi) “Kürtlerin bir daha PKK gibi bir örgütlenmeye ihtiyaç duymayacakları bir barış” tanımını eklediğinde, işte asıl karışıklık o zaman başgösteriyor.
Çünkü şimdiki barış, gayet net söyleyeyim, tam da Aydın Engin’in küçümsediği o “yarım yamalak barış” olmak zorunda. Daha iyi anlaşılsın diye sol kültür arkaplanımıza başvurarak, biraz abartılı da olsa “Brest-Litovsk tipi bir barış” diyebilirim. Bu barışla “Kürt sorunu” çözülmüş olmaz, olmayacak. Gerçi, PKK’nın ya sınır dışına çekilmesi ve/ya hattâ silâh bırakması karşılığında, herhalde Kürt haklarında da bir dizi genişleme gerçekleşecek; gidişata bakılırsa, “Türklük” değil “Türkiyelilik” vurgusu anayasaya girecek. Ama bütün bunlar Kürt sorununun nihaî çözümü değil, Kürt sorununun çözümü için daha geniş ve ferah bir barışçı siyasî mücadele alanı ve mecrasının açılması anlamına gelecek. Bundan sonra nihaî çözüm için yılların geçmesi; Kürtleri mağdur eden bütün eşitsizlik ve ayırımcılıkların kültürden ve sosyal ilişkilerden, günlük hayattan silinmesi gerekecek.
Silâhlı mücadele bir “ihtiyaç” sorunu mu
Bu perspektiften bakıldığında, Aydın Engin’in vurguları, açıkçası, yumuşak üslûbuna karşın tipik bir solcu maksimalizmi gibi gözüküyor. Bu izlenimi güçlendiren başka şeyler de var. Örneğin PKK gibi bir örgüte “Kürtlerin” artık “ihtiyaç” duymaması ifadesini anlamakta zorluk çekiyorum. Bu, genel bir “ihtiyaç” sorunu muydu, yoksa bu örgütü kuran ve yöneten (ama kendilerini bütün Kürtlerle özdeş gösteren) insanların ideolojik tercihi sorunu mu?
Bu formülasyonlardan ilki, (çok karşı olduğum bilinen) silâhlı mücadele “zorunlu ve kaçınılmazdı” çünkü “başka çare yoktu” söylemiyle net bir farkı, ayrışmayı yansıtmıyor. Dahası, bu “ihtiyaç”ı toptan ortadan kaldıracak bir barış önerisi, işi büsbütün bulandırıyor. Örneğin bana göre böyle bir “ihtiyaç” şimdi de yok, çünkü (Alper Görmüş’ün geçmişte çok iyi izah ettiği gibi) olabilecek bütün Kürt haklarının barışçı siyasî mücadelesini vermek mümkün ya hep mümkündü, ya da en azından “artık” mümkün. Madalyonun diğer yüzünde, ne yaparsanız yapın “hayır, silâhlı mücadeleye bugün de ‘ihtiyaç’ var” diyenler şimdi var olduğu gibi, olası bir (onlara göre) “yarım yamalak” barıştan sonra da hep olacak. Dolayısıyla böyle vuzuhsuz, ölçüt olmayan ölçütler, silâhların susması için gerekli asgarilerde uzlaşmayı imkânsız kılmak isteyenler için koz oluşturacak.
İki eleştirim daha var ki özellikle sonuncusu, hem Charles Rosen yazımın bitişiyle, hem IMRO ile PKK arasında yaptığım karşılaştırma ile buluşuyor. Cumartesiye ve sonra gelecek hafta Çarşambaya anlatacağım.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024