Hüseyin ÇAKIR
Gezi eylemlerinin iki ana bileşeni ortaya çıktı. Birincisi, örgütler ve merkezî kararlarla hareket eden siyasi partiler, gruplar. İkincisi, örgütsüz ve merkezî otoritelerin kararlarıyla hareket etmeyen, sosyal medyada ağlar içinde yatay ve dikey ilişki kuranlar ilk kez Gezi direnişi alanında buluşmak için randevulaşanlar...
Gezi direnişinde, endüstri toplumu örgütleri, örgüt modelleri ve eylem biçimleriyle, ‘bilgi ve iletişim toplumu’, ‘ağ ilişkileri’ ve eylem modelleri aynı alanlarda buluştu.
Buradan yeni bir siyasal hareket çıkar mı?
Bu soruyu, sol bir muhalefet olsun beklentisindeki solcular, liberal aydınlar ve özgürlükçü Müslüman demokratlar soruyorlar. AKP’nin bloke etmeye çalıştığı yüzde 50, CHP’nin yüzde 25, MHP’nin yüzde 14 oylarını yararak, kitlesel yeni bir muhalefet çıkabilir mi? Bu, AKP’nin izleyeceği/ izlemeyeceği reformcu çizgiye bağlı.
İktidar sarhoşluğu ve seçeneksizlik
AKP’nin birçok önde geleninin Gezi Parkı sürecinde, filmi geriye sarıp, ’60’ların, ’70’lerin ve 12 Eylülcülerin zihniyeti ve dilini kullanmaları, “otoriterleşmeye mi gidiyoruz” kuşkularını daha da derinleştirdi. “Şu kadar reform yaptık, darbelerle boğuştuk, özgürlük alanını genişlettik, savaşı durdurduk” demek bugün yapılanları haklı kılmıyor, üstünü örtemiyor. Polisin uygulamaları, herkesin canını yakmış iken önce polisi güçlendireceğiz açıklaması, sonra da polisi kahraman ilan edip, “demokrasi testinden geçti” dendiğinde, “polis devletine mi gidiyoruz, rejim nereye doğru gidiyor” diye sorulur. “Büyüyoruz, kalkınıyoruz, o hâlde demokratik ülkeyiz” denemez. Büyüme, kalkınma vs. demokrasi ve özgürlüklerin olmazsa olmaz şartı değil. Çin, Rusya vb. buna örnek.
Uluslararası ilişkilerde bütün dünyayı karşıya alan demeçler, Almanya üstünden AB ile ilişkilerin gerilmesi, “Milli iradeye saygı” mitinglerindeki milliyetçi söylemler, içe kapalı rejimlerin, içinden çıkmaya çalışılan vesayet rejiminin görüntüleri.
Bütün bunlar olurken en önemlisi, “barış süreci”nin sekteye uğraması endişesi. Neyse ki, “barış süreci”nin devam edeceği açıklamaları yapıldı ve “yol temizliği” babında “yargı paketlerinin” hazırlandığı duyuruldu. Bir iyi bir kötü polis gibi uygulamalarına iyi niyetle bakarsak: AKP’nin muhafazakâr- milliyetçi- şoven tabanının gönlünü hoş tutmak için siyaseti böyle yapıyor sonucu çıkarılabilir. Bu sözler ya da politika, laik ve muhafazakâr- Müslüman kesim arasında gerilimin yükselmesine yol açıyor. Bu ikili tutum, “barış süreci” ve reformlar konusunda samimiyeti ve güveni ortadan kaldırıyor.
Değişimin dinamiği olarak Müslümanların durumu
Müslümanların ve muhafazakârların ezici çoğunluğu bugün “duran adam” gibi, özgürlüklerin ve demokrasinin genişletilmesi talepleri karşısında hareketsizler. Rejimin değiştirilmesi ve demokratikleştirilmesini, devleti ele geçirme olarak anlamış olmalılar ki!, demokrasi ve özgürlük taleplerini neredeyse ifade etmez oldular. Taleplerinin, inanç ve ahlaki değerlerinin iktidar ve devlet yoluyla resmî ideoloji hâline getirilmesini bekliyorlarmış demek ki. Dünkü mazlum, mağdur, dışlanmış İslami çevrenin, bugün merkezdeki konumu devletle bütünleşme olarak şekilleniyor. Küresel sermaye ile bütünleşmiş yeni sermaye, muhafazakâr orta ve üst sınıf, silahlı ve sivil bürokrasiyle egemen ‘blok’ oluşturulmaya çalışılıyor. Bu durum analiz edildiğinde, AKP’nin reformculuğunun, değiştiriciliğinin kapsamı ve amacı da anlaşılır. AKP’li aydın entelektüeller, bu blok oluşumunu, görmüyor veya görmek istemiyor. Bu blok tamamlandığında, demokratikleşme ve özgürlük alanının genişletilmesi durmuş olacak.
Marjinal olarak görünen, “anti-kapitalist Müslümanlar”, muhafazakârın- Müslümanların dikkatini bu sınıfsal ayrışma ve bloklaşmaya çekmeye çalışıyor.
Değişimin yeni bileşenleri
Bugün Kürtler değişimin başat gücü. Değişimin ikinci bileşeni, Aleviler. Üçüncü bileşenler, liberal aydınlar, özgürlükçü solcular, evrensel değerlerde sosyal demokrasiyi savunan sosyal demokratlar ve özgürlükçü Müslüman demokratlar. Dördüncü bileşenler, Taksim Gezi Parkı içindeki (Gezi Parkı artık bir simge) ve dışındaki sosyal ağlarda yer alan, anti-otoriter, özgürlükçü gençler. Son olarak, şimdilik “istikrar” adına suskun duran, oluşmakta olanblokun parçası olduklarını sanan kentli yeni orta sınıf ve kent yoksulları. Bu toplumsal ve sosyal kesimler siyasal olarak birleşebilmiş değiller.
Kürt legal siyasal partileri sürekli “Türkiye partisi” olmayı hedef olarak önlerine koymuşlardı. “Türkiye partisi” olmanın öznel ve nesnel koşulları oluştu. BDP, kendini solda tanımlıyor. Sosyalist Enternasyonal’e gözlemci olarak katılıyor. Sistemi devrimci yoldan değiştirmekten yana bir parti değil. Rejimi demokratikleştirmek istiyor. O hâlde buna uygun ideolojik, siyasal, sosyal kesimlerle ilişkiler kurmalı ve geliştirmeli. Yukarıda belirtilen değişim güçleriyle ilişkileri geliştirdiği oranda, toplumsal muhalefetin sesi olarak Meclis’te etkin ve etkili muhalefet partisi rolünü oynayabilir. Değişimden yana, yeni bir sol olacaksa da, bu değişim bu dinamiklerinden çıkabilir ancak.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018