Levent Gültekin
Dikkat: Asıl sözümü son bölümde söyledim.
Yazı biraz uzun o yüzden ilk yarısını okuyup “Vay, Levent de iyi çakmış” veya “Levent bizi haşlamış” filan demeyin sakın…
***
Uzun yıllar AK Parti iktidarına destek olmuş, onun yanında durmuş kimi muhafazakar- İslamcı yazarlar arasında giderek artan bir huzursuzluk var.
Bu huzursuzluklarını köşe yazılarında, kapalı ortamlarda, mırıldanma, mızmızlanma, yakınma, sızlanma şeklinde dışa vuruyorlar.
Mealen şöyle diyorlar: “Ne oldu bize”, “Hani nerede Müslüman ahlakı”, “Sınavı kaybettik”, “Paraya, makama teslim olduk”,“Davadan uzaklaştık”, “Çürüyoruz”, “Ahlaki üstünlüğümüzü yitirdik”, “Böyle mi olacaktık?”
Belli ki durumdan pek memnun değiller.
Fakat bu memnuniyetsizlik net bir tavra dönüşmüyor.
Çocukça sızlanma, çaresizce mırıldanma, ürkekçe geveleme…
Sahici muhasebe yok. Olup bitenin nedenleri üzerinde sağlıklı analiz yok. Özür, hesaplaşma, yenilenme yok.
Şikayet ettikleri tablonun sorumlularıyla aralarına net mesafe koymak da yok.
Hiçbiri istifa etmiyor mesela.
Açıkça “Ben bu işte yokum”, “Buraya kadar”, “Elveda”diyemiyorlar.
Tek yaptıkları yukarıda da dediğim gibi mızmızlanma, yakınma, ağlama, sızlanma ve sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam etme.
Bu arkadaşlara birkaç soru, birkaç da önerim var.
Sorularım:
Bugün şikayet ettiğiniz ahlaki yozlaşma, makama ve paraya teslim olma, iktidarın sebep olduğu çürüme, hakkı, hukuku, adaleti hiçe sayan yönetim anlayışı…
Bütün bunlar bir gecede olmadı.
Sanki sabah kalktık ortada büyük yıkım var! Birdenbire her şey çürümüş, yozlaşma bir günde yaşanmış siz de bunu yeni fark etmişsiniz gibi yazıp konuşuyorsunuz.
Öyle mi gerçekten?
Bir anda mı fark ettiniz ahlaki üstünlüğü kaybettiğinizi? Şikayet ettiğiniz çürüme bir günde mi oldu?
Davayı kaybetmeniz, paraya, makama teslim olmanız, lükse şatafata cevaz vermeniz, fütursuzluğa eyvallah etmeniz…
Ülkenin demokrasiden uzaklaşıp otoriterliğe kayması, bağımsız medyanın yok edilmesi, adalet mekanizmasının çöküşü, adam kayırmanın had safhaya varması, eğitimin çökmesi, yoksulluğun artması, işçi haklarının gözetilmemesi…
Tüm bunlar ani gelişmeler mi?
Bütün bunlar olurken siz nerede duruyor, ne yapıyordunuz? Bir hatırlayın bakalım.
AK Parti 16 yıldır iktidarda. 16 yıl boyunca bu iktidarın yanında durdunuz.
İktidarın her sözünü, her eylemini, her yanlışını ‘aman davaya zarar gelmesin’ saçmalığı ile desteklediniz.
Bugün sizin şikayet ettiğiniz konuları 10 yıldır yazan, uyaran, “Yapmayın, etmeyin, işler kötüye gidiyor” diyen benim gibi herkesi ‘Erdoğan düşmanı’ yaftasıyla değersizleştirdiniz.
Gazetecilerin susturulmasına, medyanın bütünüyle bitirilmesine yazılarınızla, konuşmalarınızla aracı oldunuz. Kiminiz iktidar adına yayın yönetmenlerini arayıp “Tayyip Bey filandan çok rahatsız” diyerek insanların ekmeği ile oynadı.
Sekiz yıl önce “Ülke otoriterliğe kayıyor” diye uyaran yazarlara, aydınlara “Darbeci” dediniz.
İktidara “Gözünün üstünde kaşın var” diyen herkesi düşman ilan ettiniz.
Şimdi bütün bu yaptıklarınız sonucunda ortaya çıkan tablodan şikayet ediyorsunuz.
Niye bugün? Ne oldu? Ne değişti?
Gidişatı mı göremediniz? Göremediyseniz siz nasıl yazarsınız, aydınsınız?
Görüp de dava uğuruna bütün bu pisliklere ortak olduysanız… Sizin nasıl ahlak anlayışınız var?
Mesela, Berkin Elvan’ın annesi yuhalatılırken, Soma’da işçi tokatlanırken, çocuk tecavüzlerinin üstü örtülürken niçin sustunuz?
Gezi’de bu ülkenin tertemiz çocuklarının itirazını “Üst aklın operasyonu” diye topluma yutturan siz değil miydiniz? Şimdi neden kalkmış büyük pişkinlikle “Her şey de üst akla bağlanmaz ki canım” diye yazılar yazıyorsunuz.
Kabataş yalanıyla toplum ayrıştırılırken o yalanın en büyük savunucuları siz değil miydiniz?
Lağım patlamış gibi yolsuzluk iddiaları ortaya döküldüğünde neden sesinizi yükseltmediniz?
Bırakın sesinizi yükseltmeyi köşelerinizden, TV ekranlarından büyük pişkinlikle bu yolsuzlukları olmamış gibi göstermeye çalıştınız. Neden?
Ülke adım adım otoriterliğe giderken o yapıya niçin taş taşıdınız? Şimdi niçin şikayet ediyorsunuz?
Bugün şikayet ettiğiniz adaletsizlikler, haksızlıklar, hukuksuzluklar, lüks şatafat düşkünlüğü ve nihayetinde ortaya çıkan çürüme yaygınlaşırken, siz bozuk değirmene su taşımakla meşguldünüz.
Şimdi kalkmış bütün sorumluluk başkasındaymış gibi “Ahlaki üstünlüğümüzü kaybettik, çürüdük, böyle mi olacaktık” diye yazılar yazıyorsunuz.
Kim çürüttü sizi?
Bugün ülkedeki şikayet ettiğiniz tablonun sorumlusu kim? Ne oldu da böyle oldu?
Neleri yaptınız, neleri yapmadınız?
Açık olan şu ki…
Sorumluluğun önemli kısmı sizde.
Muhafazakar kesimde çürüme varsa, bu sizin çürümeniz.
Ahlaki yozlaşma varsa, kaynağı sizsiniz.
Ülke yıkımın eşiğine gelmişse o yıkımda sizin vurduğunuz darbelerin etkisi var.
Bütün suç başkasındaymış gibi yazmak, konuşmak yazara, aydına yakışıyor mu?
Kendi kusurunu görmemek, aradan sıyrılmak, bilmezden, anlamazdan gelmek?
AK Parti’nin seçmenleri size baktı, sizin yazdıklarınıza baktı, sizin taraftarlığınızla, referansınızla, teşvikinizle bu çürümenin parçası oldu.
Şimdi utanmadan dindar mahalleye uyarılar yapıyor “Davayı kaybettik” diye mahalleye ahlak dersi vermeye kalkıyorsunuz.
Üstelik tek özrünüz yok. Özeleştiriniz yok.
Tertemiz, sütten çıkmış ak kaşıklarsınız, ondan mı özür dilemiyorsunuz?
Tüm sorumluluğu başkasına attığınızın farkında değil misiniz?
Bu ‘ne şiş yansın, ne kebap’, hatta ‘muhafazakar iktidarın nimetlerinden faydalanayım ama muhalifler de beni sevsin’hesabı gülünç, farkında mısınız?
Karnınız tok, sırtınız pek, keseniz dolu, üstüne fedakar aydın pozu veriyorsunuz.
Kendinizle, yaptıklarınızla toplum önünde sahici hesaplaşmanız yok.
O günlerde niçin öyleydiniz, bugün niçin böyle düşünüyorsunuz? Bu durumunuzu izah etmek gibi olgunluğunuz da yok.
Hem ülkeyi bu hale getiren yöneticilerin yanında durup hem de durumdan şikayet ediyorsunuz.
“Ben bu işte yokum” deyip bu tablonun sorumlusu iktidarla bağınızı koparmaya cesaret bile edemiyorsunuz.
Net tavır içermeyen gevelemeler, mızmızlanmalar bu düzenin devamına katkı sağlıyor, göremiyor musunuz?
Unutmayın, hem iktidarın avantalarını alıp hem de milletin gönlünü kazanamazsınız.
Ancak üç beş safdil genci, yoksulu kandırırsınız.
Sizin işiniz bu muydu?
İnsanları kandırmak, yalan söylemek, kıvırtmak, görmezden gelmek, bilmezden gelmek, şaşırmış gibi yapmak mıydı?
Siz bu dönemin yalancı şahitleri misiniz?
Peki ne öneriyorum?
Hepiniz üç kuruş almak için kötülüklerin ortağı oldunuz. Sonuçta da hem savunduğunuz değerler büyük yara aldı hem de ülke.
Ne dindar mahallede sözünüzün etkisi kaldı ne de muhalif kesimde.
Daha doğrusu topluma, ülkeye söyleyecek sözünüz kalmadı.
Savunduğunuz felsefe, görüş iflas etti.
Bütün bunlardan ders çıkarmanız gerekiyor.
Yeni söz bulmanız gerekiyor.
Yeni anlayış geliştirmeniz gerekiyor.
Sözünüzün etkili olması için açık net özür dilemeniz gerekiyor.
Cesur olun. Kendi kusurunuzu görün ve bunu ifade edin.
Hem kendinizle hem de bugüne kadar savunduğunuz fikirlerle toplum önünde hesaplaşmanız gerekiyor.
Hangi mantıkla, hangi anlayışla ülkeyi bu hale getiren yanlışların ortağı olduğunuzu açık, net, sarih şekilde ortaya koymanız gerekiyor.
Dahası ülkeyi yıkımın eşiğine getiren, “Dava” dediğiniz o saçmalığı masaya yatırmanız gerekiyor.
Şikayet ettiğiniz ahlaki yozlaşmaya neyin kaynaklık ettiği üzerine kafa yormanız ve tüm bunlardan yeni anlayış üretmeniz gerekiyor.
İnancın ideolojiye dönüştüğünde ahlakı da çürüten bir işleve büründüğünü kabul etmeniz gerekiyor.
İnancın bireysel tercih olduğunu kabul edip bütün topluma devlet eliyle giydirmeye çalışmaktan vazgeçmeniz gerekiyor.
Dava dediğiniz şeyin sahtecilikten, ikiyüzlülükten başka bir şey olmadığını kabul etmeniz gerekiyor.
Dindarlardaki bu ahlaki yozlaşmanın esas kaynağına inmeniz gerekiyor.
Dindarlığın ahlaki üstünlük sağlamadığını artık görmeniz gerekiyor.
Din insana ahlak vermezmiş, bunu hepimiz gördük, siz de kabul etmelisiniz artık.
Din, ahlaklı kılsaydı zaten “Çürüyoruz”, “Ne oldu bize böyle” tür sızlanmaları yapmak zorunda kalmazdınız.
Bütün bunlar olmamış gibi laf gevelemeyle bu ülkeye yarar sağlayamazsınız.
Gençlere örnek olamazsınız. Onların yaşamına, geleceğine katkı sunamazsınız.
Korkmayın. Çıkın mahallelerinizden dışarı.
Dostça söylüyorum, ben hapsolduğum mahalleden çıktığım için aç kalmadım, susuz kalmadım, ölmedim tam tersine daha sağlıklı bir anlayışa kavuştum.
Neticesinde de toplumun bütün kesimleri ile konuşabilen, dertleşen, ortaklaşan, ülke yararı için ayrım gözetmeden ele ele verebilen biri oldum.
Siz de gelin.
Hepimizin mahallelerimizden çıkıp bu ülkenin evladı olma ortak paydasında, evrensel değerler çerçevesinde buluşmamız gerekiyor.
Çünkü hepimiz ülkemizin iyiliğini istiyoruz.
Evet, doğru anladınız, sizden de tümüyle ümidimi kesmiş değilim.
Barışmak zorundayız.
Hepimiz bu ülkede dostça, kardeşçe, özgürce, saygın, dürüst, mutlu, huzurlu bir yaşam sürelim diye çırpınıyoruz.
Bu çabaya ortak olmak, katkı vermek istiyorsanız önce kendinizle, geçmişinizle, yaptıklarınızla hesaplaşın ki size güven duyulsun.
İnancı ideolojiye dönüştürmekten vazgeçmek, yani bütün topluma o inanç elbisesi giydirmeye çalışmaktan vazgeçmek, inançtan vazgeçmek demek değildir.
Olgunlukla, özgüvenle yeni anlayış geliştirin.
Cumhuriyet felsefesinin, demokrasinin, özgürlüklerin, bağımsız yargının, bağımsız medyanın ülkemiz için ne kadar kıymetli olduğunu anladınız işte. Bunları yok edenlere karşı açık tavır alın.
Korkmayın, cesur olun ve gerçekleri söyleyin.
‘Dava’ saçmalığını artık bir tarafa bırakın.
Hepimizin tek davası var: Bu ülkeyi yaşanabilir kılmak. Yani özgürlük, eşitlik, adalet gibi evrensel değerlerin etkin olduğu saygın bir ülke yapmak.
Dürüstlüğün, saygınlığın, nezaketin yürürlükte olduğu, dünyanın saygın ülkeleri arasında yerimizi almak.
Neyse, yazıyı fazla uzattım.
Demek istediğim, ülkemiz vahim durumda.
Herk kesimden aydına, yazara, akademisyene, aklı başında herkese ihtiyaç var.
Ülkeye yararlı olmak için işe kendimizden başlamamız gerekiyor.
Hatalarımızdan ders çıkarmamız, yanlışlarımızı görmemiz, bu yanlışlarımızla hesaplaşmamız gerekiyor.
Bunları yapmadan sonra hiçbir sözün yararı, anlamı yok.
Mırıldanarak ne dindar kesime faydanız dokunur, ne de ülkeye.
Maksadım, size hakaret etmek, içinde bulunduğunuz acıklı durumu fırsat bilip size ‘sallamak’ değil.
Maksadım, bana ettiğiniz hakaretlerin, attığınız iftiraların intikamını almak hiç değil.
Maksadım sizi barışçı, özgürlükçü, çoğulcu, sahici zemine davet etmek.
Buyurun, gelin artık.
Çok üzdünüz, çok kızdırdınız…
Fakat ülkemiz için barışmak, el ele vermek ve hakiki işler yapmak mecburiyetindeyiz.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023