Markar ESAYAN
Adı ister İmralı, ister çözüm süreci olsun, kamuoyuna 1. BDP heyetinin Öcalan’ı ziyaretiyle yansıyan sürecin önceki barış denemelerinden farklı olduğunu herkes kabul ediyor. Çözüm sürecinin üç aşamayı içerdiği, Öcalan’ın devletle üzerinde mutabakata vardığı yol haritasının da üç mektup hâlinde BDP, Kandil ve örgütün Avrupa kanadına gittiği veya gideceğini biliyoruz. Mektupların çok uzun olmayan bir zaman aralığında değerlendirilip, Öcalan’a aynı heyetle ulaştırılacağı da teyit edilen bilgilerden. Buna göre Newroz’da Öcalan’ın barış deklarasyonunu yapmak istediği, çekilmenin mayısta başlayacağı, örgütün kuruluş tarihi olan 15 temmuzda da bir konferansla barışın ilan edileceği edindiğimiz bilgiler arasında.
Bu arada devletin de atması gereken adımlar olduğu biliniyor. 4. Yargı Paketi ve anayasa bu adımların merkezinde bulunuyor. Herkesin aklında bu sürecin sorunsuz ilerleyip ilerlemeyeceğine dair sorular var. “Hükümet üzerine düşenleri yapar mı”, “Kandil ile Avrupa, Öcalan ve planına karşı bir hareket geliştirir mi”, “Bu arada provokasyonlar yaşanabilir mi” gibi sorular bunlar.
Elimizde ne olduğuna dair
Nitekim Oya Baydar Taraf’taki “Bal bal demekle ağız tatlanmaz” başlıklı ilk yazısında “eleştirilmeyi” göze alarak, hükümetin çözüm önerisi hakkında varsayımlardan, iyimser niyet okumalardan başka bir şey bilinmediğini iddia ediyordu. Dolayısıyla Kürt tabanının çoğunluğunun yaşadığını varsaydığı endişeyi satırlarına taşıyordu.
Baydar’a göre, Kürtlerin kaygısı bölgeyi çok iyi bilen, çok iyi koklayanlara dayandırılıyor bu bilgi anayasal haklar, talepler karşılanmadan, eşitsiz bir çözümle “teslim olunması”... Türkleri ve hepimizi de “onlarla” empati yapmaya çağırıyor. Çünkü zaten iki taraf da barışa mecbur oldukları için bu süreç yaşanıyor. Benim bu çıkarımdan anladığım, mümkün olsa savaşmaya devam edecek devlet de PKK da, ama edemedikleri bir noktada barışa razı olmuş durumdalar. O zaman daha da endişelenebiliriz. Çünkü savaşmak isteyen ama mecburen barışan tarafları izlemekteyiz. Öte yandan Öcalan’ın da içi boş bir anlaşmaya evet dediğini veya kandırılmış ya da “ikna edilmiş” olduğunu varsaymalıyız tabii.
Boş yere teslim olmak
Endişelenen şey, hükümetin sözlerini tutmadan PKK’nın teslim olması, silah bırakması. O zaman anlıyoruz ki, silahın hakların alınmasıyla ilgili bir işlevi var. “Teslim olunursa” bu haklar alınamayacak çünkü. O zaman hepsini almadan teslim olmak, Kürtlerin kandırılmış olması demek. Kaygı böyle tarif ediliyor.
Kürtlerin Türkiye’de etkin bir siyasi partileri ve güçlü STK’ları var. Geniş halk kesimleri de Kürtlere yapılan haksızlıklar konusunda ikna olmuş durumda. Öcalan’ın “silah devri bitti siyaset yapın” dediği, hükümetle ülkenin demokratikleşmesi “sürecinde” anlaştığı bir noktada, kaygılı olduğu varsayılan Kürtlerin, Sayın Baydar ve onun gibi düşünenlerin PKK’nın “teslim olmasından” endişelenmelerine gerek yok. Tarih barıştan sonra da devam edecek ve bir günde Türkiye istenen noktaya gelmeyecek. Süreç içinde hükümet sözlerini yerine getirmek, adımlarını atmak zorunda. Yoksa süreç kesintiye uğrar. Ama bu böyle olmazsa, AK Parti çok şeytani-kötücül olağanüstü bir planla herkesi kandırsa dahi, Allah aşkına Kürtlerin PKK’nın silah bırakmasından ne kaybı olur?
Mükemmel ânı kollamak
Baydar’ın böyle düşünmediğini, şiddete kategorik olarak karşı çıktığını biliyorum. Devlete olan güvensizlik, anakronizm, fazla empati ve öznenin AK Parti olması şu anki süreçte olan bitenin farkını anlamakta insanları zorluyor olabilir. Ama artık Türkiye 1993’lerin ülkesi gibi davranamayız. Barış fırsatlarını “mükemmel ânı” bekleyerek harcayamayız.
Açık konuşayım; ben son on yılda Kürtlerin elde ettiği ve bundan sonra elde edeceği hakların hiçbirisinin PKK şiddeti sayesinde kazanıldığını düşünmüyorum. Bu tamamen Kürtlerin başını çektiği demokratik koalisyonun sivil çabalarının sonucu, dünyanın ve ülkenin konjonktürü ile ilgili bir zorunluluktu. 40 bin ölümün travması üzerinden hareket etmiyor olsaydık çok daha kolay ilerlenebilirdi. Hatta hakların bir kısmı ta Özal döneminde kazanılmış olabilirdi. Acı ama bence gerçek bu. Zaten tam da “yıllar boyunca boşuna ölüp öldürdüğümüz için” bugün barışıyoruz.
Bir adım daha ileri gideyim. Bence zamanı doğru okuyan bir insanın talebi, hükümet hiçbir sözünde durmasa bile PKK’nın silahları bırakması ve örgütü siyasi mücadeleye çağırmak olmalı. Çünkü örgüt ancak böyle tarih dışı kalmaktan ve o çok sarf edilen onurlu barış fırsatını kaçırmaktan kurtulabilir. Sanırım Öcalan da bunu anladığı için bu süreç şu an yaşanıyor.
Bu vesileyle aramıza tekrar hoş geldiniz Oya Baydar.
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019