Markar ESAYAN
Bir yüz yıl sonra, Osmanlı'nın paylaşılması amacıyla yapılan anlaşmaların oluşturduğu statükoların (Sykes-Picot'dan Sevr'e uzanan bir kısmı gizli beş anlaşma yapılmıştır) ve doldurulamayan boşlukların çatladığı günleri yaşıyoruz.
Boşluklar kaldı çünkü çarlığın yıkılmasıyla Rusya Sykes-Picot'yu ifşa ederek Fransa ve Britanya'dan ayrı bir yola girdi. Daha çok kendi içine dönerken, Anadolu'daki Milli Mücadele'yi destekleyerek, kendince buraların Britanya veya ABD mandasına girmesini önlemiş oldu.
Mustafa Kemal, Rusya-Fransa ittifakının çöktüğünü gördü ve İsmet İnönü'yü Rusya'ya göndererek destek aradı ve buldu. Bu oldukça akıllıca bir diplomatik hamleydi. Çünkü yorgun Britanya savaşa devam konusunda iç kamuoyundan destek alamıyordu.
Rusya'ya Türkiye'nin sosyalist eğilimli olacağına dair göndermeler, ABD ve Avrupa'ya dönük ise Batı'ya benzer bir ülke kurulacağına dair vaatler, diğer tüm parametrelerle birlikte momentumu değiştirdi ve Kurtuluş Savaşı'nı gittikçe bir Türk-Yunan savaşına çevirdi.
Büyük Savaş'ın ikinci devresinde İsmet İnönü'nün, İttihatçılara benzer bir çılgınlığa yeltenmemesi her halükarda önemli bir diplomatik başarıdır. Ülkede Varlık Vergisi gibi Nazizm'i andıran pratiklerle Hitler'e mavi boncuk gönderilirken, savaşın son günü Almanya'ya savaş ilan edilerek kapağı Batı dünyasına atma konusunda manevralar yapıldı.
Bu dönemdeki ahlaki sorunlar ayrı bir mesele tabii.
Eğer Türkiye Hitler'in yanında savaşa girseydi, bunun sonuçları ne olurdu sorusunun cevabı gayet açık. Ancak, müttefikler yanında savaşa girilmesi durumunda da, kazanan tarafta olmak bir Pirus zaferini ifade edecekti. Çünkü yüksek olasılıkla Nazi işgalini sona erdirmek adına Kızılordu'yu Doğu'da “misafir” edecek, aslında bunun bir işgal olduğu ABD kontrolüne giren Batı Türkiye ve SSCB kontrolüne giren Doğu Türkiye ortaya çıktığında anlaşılacaktı. Tıpkı Doğu Avrupa'nın başına geldiği gibi…
Ancak Türkiye, ikinci savaştan minimum etkilenmiş olma avantajını maalesef hiç kullanamadı. Bunu anlamak için 1945 yılındaki Almanya, Japonya veya Güney Kore'nin karşılaştırmalı ekonomik verilerine bakmak kafi. Bunun nedeni ise Kemalist rejimin kendi halkına açtığı savaşta ve potansiyellerin boşa harcanmasında aranmalı.
Bir yüzyıl sonra, önce SSCB'nin yıkılışı ve Soğuk Savaş'ın bitişi, Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika, Endonezya gibi ülkelerin hamleleri, Türkiye'de sessiz devrimin başlaması, bölgede aktörleşmesi ve sonrasında Arap Baharları gerçekleşti. Sykes-Picot ve bence devamı olan BM düzeni artık kendi cüssesini taşıyamamakta, iki paradigma arasındaki kaos hali yaşanmaktaydı.
Suriye içsavaşı Esed ile halkı arasındaki savaş olmaktan çıkmış, yeni paradigma arayışının ahlaksız oyun sahasına dönmüştür. Suriye içsavaşının menfi etkilerini Türkiye'nin Suriye stratejisine bağlamak seçilmiş bir ahmaklık halidir. Türkiye 911 km'lik sınırında ortaya çıkan cehennemi içeriye taşımama, öte yandan da savaşa girmeme başarısını göstermiştir. Üç milyon mülteciyi dini, ırkı ve mezhebine bakmadan içine almış, gündelik hayat olağan akışında devam etmiştir. Büyüme durmamış, büyük projeler yürümüş, böyle bir ortamda türlü ihanetlerle mücadele edilmiş, çok kritik dört seçim demokratik şekilde gerçekleştirilmiştir.
Ancak bu durum, Suriye'de olan bitenlere kulak tıkama anlamına gelmemiştir. Ülkenin 911 km'lik sınırında bir PKK devleti kurulması, Türkiye'nin içgüvenlik, toprak bütünlüğü ve toplumsal barışı açısından görmezden gelinecek bir gelişme olamaz. Bu tavrın Kürt sorunu ile hiçbir ilgisi yoktur. Tıpkı PYD ve PKK'nın Kürtlerle bir ilgisinin olmaması gibi…
Ülkemizde maalesef, 2. Dünya Savaşı'na girmeme avantajını berhava eden zihniyet, yerli/milli değildir ve ülkesine yabancılaşmıştır. PKK, DAEŞ, FETÖ ve DHKP-c ile birlikte yaşanan iç işgal girişimine destek veren kesimlerin davranışı bu ekolün devamı sadece.
Ancak bu ülke, mazeretlere sığınmadan yüzyıl sonra karşımıza çıkan bu zor virajı alacak ve enli yola varacaktır.
Belki de bu bir şanstır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019