Mehmet TIRAŞ
Kitabı kısaca tanıtarak gireyim Kitabın yazarı 2015 Nobel Edebiyat ödüllü Rus Yazar Sevetlana Alaksiyeviç.
Çinko Çocuklar kitabın hikayesi; Sovyetler Birliği ordusunun 1979 yılında Afganistan işgalini konu ediyor; bu savaşta ölen askerler çinko tabutlar içinde geldiği için halk “Çinko Tabutlar” diyor yazar da kitabın adını “Çinko Çocuklar” koymuş.
Afganistan’a savaşa katılan Sovyet gençlerin yaşı 18-20 yaş grubunu oluşturuyor, bu gençlerin yüzde doksanı savaşa gönüllü katıldıklarını ifade ediyorlar.
Yalnız bu kitap bir roman değil, bir “Sözlü Tarih Çalışması..”
Neden roman değil;roman hayal ile gerçeğin sentezidir, bu kitapta geçen kahramanlar gerçek ama adları değiştirilerek yazılmış kurgusu yok gibi.
Sovyet ordusunda Afganistan’da savaşta bil fiil yer almış,yaralanmış, kolu bacağı kopan,gözlerini kaybeden, sakat kalıp iş göremez duruma düşen,psikolojisi bozulmuş askerlerle,ölmüş askerlerin anne ve babalarının ve Afganistan’da görevlendirilmiş kadın memur ve hemşeriler ile bire bir yapılmış bir sözlü tarih çalışmasıdır .Aynı zamanda bir belgesel.
Kahramanları yaşayanlardır.
Kahramanlar konuşmaya Sovyet ordusu 1989 yılında Afganistan’dan çekildikten beş yıl sonra ve sosyalist sistem dağıldıktan sonra konuşuyorlar.
Edebiyat çevreleri tarafından Çinko Çocuklar “Belgesel Edebiyat” olarak yorumlanmakta.
Kitabı okurken gerçekten ürpereceksiniz,bunlar gerçek olamaz diye içiniz daralacak, okumaktan korktuğunuz anlar olacak,kitabı okumaktan vazgeçebilirsiniz de,buna da hazırlıklı olmalısınız.
Savaşın içinden sağ ve sakat olarak çıkanlardan vahşeti,merhametsizliği dinleyeceksiniz.
Yazar konuştuğu Afganistan’da ve savaşın bitmesiyle ortaya çıkan insanların, psikolojik travmalar üstüne örüyor insanların hikayelerini.
Sovyetler Afganistan’a 1979 yılında giriyor 1989 yılında çekiliyor.
Bu on yıl sürecinde 15 bin 51 Sovyet askeri ölürken.
417 asker ve subay kayboluyor veya esir düşüyor,hala esaretten dönmeyen ve bulunamayan 287 kişiden haber yok.
Tam bir milyon’da Afganistanlı ölüyor.
30 Ekim 1982 yılında Kabil’e giderken Salang Tünelinde patlama oluyor 700 Sovyet askeri,300 sivil olmak üzere toplam bir günde bin kişi ölmüş.
Bu kitabı okuyunca savaşları kaybedenle, kazananın aynı duyguyu yaşadığını,savaşlarda insan ruhunun ne kadar çok zalim olduğunu öğreniyorsunuz.
Nasıl zengin olmak için sömürmek gerekiyorsa,savaşta galip gelmenin tek yolunun da öldürmekten geçtiğinin farkına varıyorsunuz..
Savaş içinde savaşanın değişmez ruhu Hayatta kalmak, hayatta kalmak,hayatta kalmak, diyor savaşta sakat kalan asker.
Savaşta öldürmeden nasıl sağ kalınır ki!.Bu cümle tek başına savaşı özetliyor.
Savaşın insan üzerine ne kadar olumsuz etkilerini öğreniyorsunuz; mesela savaşta bir patlamada yaralanan birisi koku alma duyusunu kaybettiğini söylüyor.
Savaşta korkunun cesaretten daha insani olduğunu; korkuyorsun ve acıyorsun diyor savaşın içinde yer almış bir Sovyet askeri.
Savaşa gönüllü katılmış genç Sovyet askeri Afganistan beni özgürleştirdi diyor,gerekçesi de ;Afgan halkının sosyalizm falan istediği yok, bizim yöneticilerin yalan söylediğini, medyanın doğru haber yapmadığını öğrenmiş oldum, diyor bu savaşta.Bütün savaş yanlı siyasetçiler için geçerli bu söz.
Savaşa katılan ölen askerlerin silahlarını Afganlılara sattıklarını bu parayla da teyp ve kot pantolon aldıklarını anlatanlar var.
Bu kitapta 47-55 sayfalar arasında geçen Afganistan’da hastanede görev yapmış kadın hemşirenin anlattıkları tüyler ürpertici, korkunç bir insanlık dramını anlatıyor.Ölen askerlerin son söyledikleri sözün Anne diyerek öldüklerini anlatıyor Hemşire.
Afganistan’da görev yapacak asker ve sivil görev yapacak olanlar iki kat fazla maaş alacakları için cazip geliyor.
Savaşın adil olduğunu söylüyor Sovyet yöneticileri, Afganistan’ın feodalizmden kurtulup sosyalizme geçmek istediklerini onlara yardım etmek amacında oldukları için Afganistan’a girdiklerini anlatıyorlar kamuoyuna ve savaşa gidecek olan asker ve sivil insanlara.
Savaşta insan etinin ağaçta bittiğini gördüm diyeni mi,kolu bacağı kopanın organlarını toplayanı mı,insan okurken inanamıyor ama maalesef bir savaşta olanı anlatıyorlar.Ağaçta asılı kulak görmek nasıl bir ruh hali oluşturur insan da düşünün.
Oğlunu savaşta kaybeden anne yetimhaneden oğluna benzer bir erkek çocuğu evlatlık edinerek hayata tutunmaya çalışıyor.
Savaşta sağ kalan bir erin çarpıcı görüşü:”insan savaşta değişmiyor savaştan sonra değişiyor” demesi.
Afganistan yaralanan subay ve üst düzey sivillerin eşleri ve anneleri ziyaretlerine geliyor ama bu askerlere uygulanmıyor.
Bu kadar gencin savaşa gönüllü olmasının nedeni Sovyet eğitim müfredatında sürekli Büyük Anayurt savaşının kutsallığına özendirilmesi ve savaşa katılmayan silah tutmayan erkeğin, erkek olmayacağı gibi hatta çocuklar savaşları bir oyuncak gibi görmeye başlıyor.
Afganistan’ın iklim şartları da Sovyet askerleri perişan ediyor hava sıcaklığının 60 dereceye kadar çıkması ve çok toz bulutlarının olması ayrı bir zorluk yaratıyor.
Savaşa katılan askerlerden biri:savaşta insanın ensesinde üçüncü bir göz açıldığını söylüyor.
Savaşın acısı ve insan üzerindeki psikolojik inanılmaz ve çekilmez travmaları çocuklarını savaşta kaybeden,yaralı askerlerin anneler anlatıyor.
Savaştan yaralı veya yara almadan gelen askerlerin büyük bir çoğunluğu alkolik oluyor rüyalarının etkisinde kalarak uyanıyorlar.
Afganistan’da savaşan bir çok Sovyet askerin boynunda muskalar olduğunu..Ne kadar insanlara sosyalist bir eğitim verseniz de insan görünmeyen bir inanca bağlı yaşadığını savaş gösteriyor.
Sovyet askerine esir düşen bir Afganlı milis “ben öldüğümde Allah beni gökyüzüne alacak” peki sen ölünce nereye gideceksin demesi?
Savaşa katılan askerlerin sokaklarda dik yürümediği fark ediliyor.
Ordu da görev yapan subayların partili olması parti talimatı gereği hiç bir eleştiriyi kabul etmiyorlar,eleştirenlerin önce rütbeleri düşürülüyor sonra sökülüyor daha sonra da ordudan atılarak açlığa mahkum ediliyor. Tabi burada bu subayları partinin vatan haini ilan etmekte var.
Savaşa katılanların ne kadar savaşı severek yetiştirildiğine dikkat çekiyor:Ben bayrağı bir kadını öper gibi heyecanlanarak öptüm,biz böyle yetiştirildik diyor.
Afganistan’da yaralanan askerin komünist babasının kilise hikayesi:Babama sordum ,baba sen neden böyle yapıyorsun diye,babam inancımı bir yere oturtmam lazım,senin sağ dönmeni başka kimden isteyebilirim ki demişti.
Savaşın bir başka vahşeti Afganlı milisler öldürdükleri Sovyet askerlerin erkeklik organlarını kesiyorlar ve şöyle bir not bırakıyorlar;”kadınlarınız asla bunlardan erkek çocuklar yapamayacaklar” diye.
Savaşa katılan Sovyet doktorun vicdan azabı çekmesi:ben insanı yaşatmak üzere eğitim aldım ama bugün insan öldürdüm inanamıyorum,diyor.
Savaşa katılanların hepsinin kendi kendine konuşması dikkat çekiyor,savaşa katılan askerleri sivil hayatta kız arkadaşları terk ediyorlar, bu genç erkekler saldırgan ve alkolik oluyor.
Sovyetlerin yardım amaçlı Afganlı köylülere verilen Traktörler Afganlı köylüler tarafından param parça ediliyor.
Bu kitaptan öğreniyoruz İkinci dünya savaşında Sovyetlerde her aileden bir insanın öldüğü ve kimse bu ölümden şikayet etmez,çünkü bu savaş Büyük Anayurt savaşıdır.
Savaşta gözünü kaybedenler rüyalarında gördüklerini anlatıyor.
Savaşta ölen askerlerin mezar taşlarının hemen hemen aynı yazının yazılması;”Enternasyonalist görevini yerine getirirken kahramanca hayatını kaybetti.”Bu yazının açıkça parti tarafından belirlendiği gün gibi aşıklar.Ölen askerlerin yaş ortalaması 20 olması da çarpıcı.
Büyük Anayurt savaşına katılmış bir yaşlı Sovyet vatandaşı N.Drujin Tula’ya kulak verelim:Bütün savaşlarda pislik vardır diyor..İkinci Dünya savaşında Kızıl Ordu Çekoslovakya ve Macaristan’da kurtarıcı olarak karşılandı ama 1950-1967’de “Babaları kurtarıcı oğulları işgalci” pankartlarıyla karşılandı Kızılordu diyor.
Hangi savaş olursa olsun günahkar olan askerdir.
Yazara savaşı anlatan askerlerin maaşlarının kesileceği devlet tarafından haberleri yayılınca,ölen askerlerin yakınları ve sakat kalan askerler yazardan şikayetçi olup mahkemeye veriyorlar,yazara yaptıkları söyleşileri inkar ediyorlar.
Ölen askerin yakınları 350 ruble alırken yaralı askerler de 250 ruble maaş alıyorlar.
Yazar hakkında açılan davaya gerek Rus basın kuruluşları,yazarlar ve akademisyenler tarafından çok sert karşı duruş sergileyip yazarın yanında yer alıyorlar; birde buna yazara uluslararası destek gelince dava beraatla sonuçlanıyor.Burada hakkını da teslim etmeliyiz yazar da savaş mağdurları ve yakınlarını rencide etmeden ,harika bir savunma yaparak mahkeme heyetini ikna ediyor.
Yazarın savunmasından:Nefret ve savaş olmadan yaşamayı beceremiyoruz biz.Elinde silah olan insanı sevmek telkin edildi bizlere çocukluğumuzdan beri genlerimize nakşedildi.Geçmişle hesaplaşmazsak gelecekte geri teper.
Yazarın söyledikleri sadece Rus siyasetçilerini kapsamıyor, bütün silahlı insanları kutsayan, savaşları sevdiren toplumları bundan ayırt edebilir miyiz?
Bu kitap savaşı tekrar güncelleyerek gündemde tutuyor, silah sanayisinde ne kadar bir sermaye döndüğünü,savaşlarda kim ne kazanıyor,işgalci güçler vatana ve toplumuna ne veriyor bunlar siyasi analizlere muhtaç diye düşünüyorum.
Savaşların iç yüzünü insanlık ABD’nin Vietnam’ı ,Sovyetlerin Afganistan işgali her şeyi ortaya koymadı mı?Sıcak bölgemizde Suriye iç savaşı insanlığın vahşetine tuttuğu ayna her şeyi ortaya koymuyor mu?
Şehitlik mertebesi martavalını köpürterek yoksul halkın çocuklarını savaşta kırdırarak,siyasilerin iktidar ömürlerini nasıl uzattıklarını bu kitapta yazar resmediyor.
Çinko Çocukları okuduğunuzda savaşın görünmeyen yüzü ile tanışacaksınız ama ne tanışma hararetle okumanızı öneririm.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2025
15.12.2025
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025