Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
‘Millî Damar’
15.06.2016
1979

 Eski “derin devlet”ten başlayarak oluşan geniş koalisyon, birbirinin ayağına basınca ortaya “paralel devlet savaşları” çıkıyor. Sorun çetelerde değil, devlet iktidarını bu çetelere mahkûm eden mecburiyetlerde.

Sıralanmış bir sürü kazan, ocağın üzerinde kaynayıp duruyor. Hanefi Avcı, kaynayan kazanlardan birinin kapağını açıp bizlere gösterdi ve sonra içine soğuk suyu boca etti. Savcılığa verdiği uzun dilekçe daha başka kazanların da olduğunu ve kendi aralarında post kavgasına giriştiklerini üstü kapalı haber veriyor. Devlet dediğimiz güya bizim için var olan koskoca kurum; emniyeti, mülkî ve adlî bürokrasisi ve medya ayağı ile çetelerin veya gizli örgütlerin köşe kapmaca oynadığı karanlık bir labirente dönüşmüş.

Hanefi Avcı’nın savcılığa verdiği 17 maddelik dilekçe ve bu dilekçenin ekinde kapalı zarf içinde teslim edilen “örgüt listesi” uzun süre gündemi meşgul edecek bir tartışmanın sadece başlangıcı. “C.A.”nın kimin isminin baş harfleri olabileceğinden başlayarak, çok ama çok uzun bir süre Millî Damar’ı ve ona rakip diğer örgütleri konuşacağız. KÖZ, Hanefî Avcı’nın kendisini savunma gerekçesini oluşturan diğer örgütün adı; ya başkaları? Uzun lafın özeti, 17/25 Aralık’la birlikte birbirinden bağımsız lejyonlar, iktidar sahiplerine hizmet sunmak için sıraya girmiş. Kapılar sonuna kadar açılmış, şimdi dar alanda bu bağımsız örgütler arasında post kavgası yaşanıyor.

Avcı’nın dilekçesinde, devlet içine yerleşmiş çeteler arasında post kavgasının nasıl sürdüğünün yanında, hemen bugün medya manşetlerinin nasıl atıldığına dair çok aydınlatıcı bilgiler var. Bu bilgilere göre meselâ, “paralelle mücadele” adı altında “kişi ve kurumları itibarsızlaştırmak” üzere bu örgütün emniyet ve yargı mensupları arasındaki uzantıları vasıtasıyla muhalif kişilere karşı operasyonlar düzenleniyor. Hanefi Avcı tam olarak devletin kurum ve kuralları dışında ayrı bir hiyerarşiye bağlı işleyen “paralel bir devlet yapısı”ndan söz ediyor.

Polisiye veya istihbari nitelikte bilgileri anlamakta, analiz etmekte ve sonuçlara ulaşmakta acizim. Bir bilgi kolaylıkla başka karşı bir bilgiyle çürütülebiliyor. Ancak yine de bir gerçek var: Komplo teorilerine inanan bir toplumu, komplolarla ve kumpaslarla yönlendirmek ve yönetmek çok kolay. Nasrettin Hoca gibi kaybettiğimiz anahtarı karanlık samanlıkta değil, hiç olmazsa kapıyı biraz aralayıp gelen ışığın aydınlığında aramamız lâzım.
17/25 Aralık’ı fırsata çevirenler, elbirliği ile üzerine kocaman bir kaya kütlesi yuvarlayıp deliği kapattılar. Yolsuzluğun soruşturulmasına engel olup iktidarı ayakta tutanlar, sonra bu kayanın kuytularına yerleşip devletin içinde parazit gibi çoğalıp yer tuttular. Eski “derin devlet”ten başlayarak oluşan geniş koalisyon, birbirinin ayağına basınca ortaya “paralel devlet savaşları” çıkıyor. Sorun çetelerde değil, devlet iktidarını bu çetelere mahkûm eden mecburiyetlerde.

Ali Bayramoğlu, dünkü yazısında, devlet içinde karanlık ilişkilerin belgelerini gündeme getiren “Taraf gazetesi yazı işlerinin peşine düşen bir adliyenin zuhur etmesi”nden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Göz göre göre suçluları aklamanın ötesinde intikam alan yargı süreçlerinden bahsediyor. Meşhur “ıslak imza”ya rapor veren bilirkişiler hakkında soruşturma başlatılmasını Bayramoğlu’nun tabiriyle “zuhur eden” bu adliyeye bağlamanız mümkün. Belli ki devleti tanıyanlar arasında çetelerin restorasyonu endişesi yayılıyor.
Yolsuzlukların üstünün kapatılması çeteleşmenin, iktidarın kişiselleşmesi ise çeteler arasındaki güç savaşının kızışmasının sebebi. Kişiselleşen iktidar tekeli etrafındaki daire otomatik olarak daraldığı için, çelik çekirdek içinde yer alma kavgası kızışıyor.

Hanefi Avcı’nın gemileri yakan hamlesi, arkasında üç defa hapse girmesi ile sonuçlanan benzer çıkışlar yer aldığı için genel kamuoyuna ikna edici gelecektir. Başvurusunda bir örgüt şeması ve şu anda görev yapan yargı ve emniyet mensuplarından oluşan bir liste olduğuna göre mermi namludan çıkmış durumda. Bu arada hep birlikte dilekçede öne sürüldüğü üzere, “paralel paranoyası”nın nasıl üretildiğini ve bu yeni “paralel yapı”nın finans kaynağı ele geçirme adına şirketlere çökme operasyonlarını nasıl planladığını öğrenme fırsatımız olacak.

Peki, “millî ve yerli damar” sözü, size bir şey hatırlatıyor mu?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar