Yasin AKTAY
Mersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nce düzenlenen XI. Felsefe Günlerinin toplantısına konuşmacı olarak davetliydim. 11.si olduğuna göre bir geleneği oluşmuş, her sene bir konu etrafında tartışmalarla yaşanıyor bu günler. Son derece canlı ve ilgili bir öğrenci-hoca katılımının olduğu etkinlikte bu yılki konu: 'adalet'.
Bugün ve yarın da İstanbul Kongre Merkezi'nde SETA Vakfı ile Başbakanlıık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğünce yine adalet üzerine iki gün sürecek uluslararası nitelikte bir toplantı düzenleniyor. Katılanların her biri insanda ayrı bir heyecan uyandıracak cinsten.
Daha önce de demiştim 'Adalet' ve 'Kalkınma' Partisi'nin kalkınmacı boyutu tartışılmaz düzeyde baskın. Adalet konusunda da şu ana kadarki performansı (demokratikleşme ve sosyal adalet düzeyinde) siyaset tarihinin bütün rekorlarını kıracak ölçüde iyi ama bu konuda yeterli bir farkındalık yaratmış görünmüyor. O yüzden adalet kavramının daha fazla tartışma-konuşma konusu olması bence çok önemli.
Bu toplantıyla ilgili değerlendirmelerimi sonraya bırakarak, İslamcılık ve siyaset tartışmaları konusundaki son tartışmalara bir katkı olarak bir kitabımdan bir parçayı aktarmak istiyorum:
'Siyasetin askıya alınması veya inkârının bir biçimi de S. Zizek'in para-politik adını verdiği, benim başka bir yerde müteşabih siyaset dediğime yakın bir tarzı ortaya çıkarıyor. Para-politik, siyaseti depolitize etme girişimini ifade eder. Burada çatışma veya çekişme siyasetin bir momenti olarak kabul edilir ama bu çatışma ya da çekişme temsîlî bir mekanda, tanınan partiler veya temsilciler arasında yürütme gücünün ele geçirilmesi için bir rekabet olarak yeniden formüle edilir. Tabii ki para-politiğin bir dizi farklı türleri vardır. Zizek'e göre 'esas kopukluk toplumsal sözleşme sorununa odaklanan, siyasetin klasik ve modern Hobbescu formülasyonu arasındadır. Habermasçı veya Rawlsçu ahlâk muhtemelen bu tavrın son örneklerini oluşturur: uyulacak kuralları zahmetli dava işlemlerinin gerçek anlamda bir siyasete dönüşmeyeceği şekilde formüle etmek sûretiyle siyasetin çatışmacı doğasını giderme (de-antagonize etme) girişimi'.
Siyaseti sadece halkın temsil edildiği bir düzey olarak düşündükten ve bu temsil işini de bütün sorumlulukları ve sonuçlarıyla dar bir kadronun mesleği olarak birilerine devrettiğiniz zaman, siyasetle ilgili bütün tasavvurlarınız da bu düşünceye paralel olarak değişir. Siyaset sadece belli insanların yürüttükleri bir meslektir bu tasavvurda. Herkese bulaştırılmaması gereken bir günahtır. İcra edilme tarzındaki teamüller onu hep yozlaşmalarla, dolayısıyla saygınlığı sürekli zedeleyici bir etkinliğe dönüştürür. Böyle olduğu sürece kendine saygısı olan veya kendisine saygı duyulan insanların uzak durması beklenen aşağılık bir işe dönüşür. Böyle olduğu içindir ki, kutsal değerler ile siyaset arasında ısrarla konulmaya veya korunmaya çalışılan sınır son derece doğal bir şeymiş gibi kabul edilir. Bu esnada gerçekten bu mesleği icra edenler arasında kıran kırana bir mücadele yürütülür. Bu mücadelede hiçbir ahlaki sınır tanınmaz. Siyasal çatışma giderek her türlü taktik veya hilenin normal kabul edildiği bir kavgaya, husumete, hatta yer yer imha edici bir savaşa dönüşebilir...
Fiilî siyasette bütün bunlar olurken, Türk siyasi düşüncesinin siyasalı söndüren bu hamlelere verdiği tamir edici hiçbir karşılık yoktur. Aksine siyaseti olumsuzlayan, hayatın dışına iten, belli insanların uğraştıkları profesyonel bir iş olarak algılanmasına hizmet eden bir söylemin ısrarla beslendiğini görürüz. Bu bağlamda dinin siyasete alet edilmesi söylemine ve buna verilen tepkilere bakmak örnekleyici olabilir. Siyasal İslam'a karşı üretilen ve hiçbir zihinsel ve iradi dolayımdan geçmeyen, folk-dindarlığı işaret etmek üzere geliştirilen kültürel İslam gibi bir buluşun doğrudan siyasetin meşruiyetine yönelik tehdidini de zikredebiliriz. Siyasalın para-politik tasavvurlardan yediği darbe kuşkusuz önemli bir siyaset esnaflığını ortaya çıkarmakta, bu esnaflık da ancak başkalarının dışlanması üzerinden kurduğu tezgâhları bir ekmek kapısı olarak çalıştırmaktadır.
Türk-İslamcı geleneğinde sonuna kadar siyasetin içine gark olunduğu halde, siyaseti demonize eden, şeytanla özdeşleştiren yaklaşım da güçlü bir siyaset felsefesinin ortaya çıkmasının en büyük sebeplerinden birisi olarak düşünülebilir. Bu kesime özgü para-politiğin müteşabih biçimi, üstelik siyasal alanla ilgili her türlü müdahaleyle birlikte giderken, sorunun başka bir boyutu ortaya çıkıyor: Siyasal kasıtlı olarak inkâr edilmiyorsa, siyasallığın mahiyeti hakkında güçlü bir öz-düşünümün olmaması gibi bir mâlûliyet sözkonusudur. Siyaset yapılıyor, ama siyaset olduğu bilinmeden. Bu durumda temsilî siyaset sisteminde toplumun tamamı adına yürütülen işin siyasallığı yeterince karşıladığı vehmedilir, üstelik buna da şiddetle karşı çıkılır.
Biraz sınırları zorlayarak bu noktada bilim alanında, tarih alanında, hatta sanat alanında da insanların etkisi altında oldukları ideolojilerden haberdar olmama durumuna, yani bir düşünümsellik (teemmül) yoksunluğuna uzatılabilecek bir eleştiri çizgisi geliştirilebilir. Yazdığı tarihin her hâlükârda siyasi bir istem tarafından sevk edildiğini bilmeyen vakanüvisin durumu tipik bir örnektir. Tarihyazımının tamamen nesnel bir biçiminin mümkün olduğunu ve gerek geçmişten bugüne tarih diye getirdiği verileri, gerekse bugünden yarının tarihçileri için kaydettiği bütün verileri hiçbir etki altında kalmaksızın sadece tarih biliminin nesnelliği hatırına topladığını düşünen bir tarihçi tipolojisi nasıl görünüyorsa öyle yani.
Parapsikolojik düzeyde tarihçi kendisini tarih yapmaya sevk eden en meşru tarihsel bağlarını gizlemeye kalkışır. Bunun gizlenmesi, bastırılmaya çalışılması mesiyanik bir ikiyüzlülük yoluyla olduğunda müteşabih bir siyasetle çok daha baskıcı ve çok daha örtük, kuralları belirsiz, rolleri darmadağınık ve keyfî, teneffüsü kasvetli bir iktidara eşlik eder.
Kaynak:http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YasinAktay/para-politik-veya-mutesabih-siyaset/34465
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019