Yıldıray OĞUR
2012 yılında Star Tv’de yayınlanan Yetenek Sizsiniz yarışmasında sahneye pembe kırışık gömlekli ve sarı pantolonlu bir yarışmacı çıkar.
Stand- up gösterisine başlar. Ama işler iyi gitmez. Salondan istediği tepkileri alamayan yarışmacı gerilir, esprilerle durumu toparlamaya çalışır ama jüriden peş peşe gelen iki “Hayır” oyundan da cesaret alan seyircilerden yuh sesleri yükselmeye başlamıştır artık. Yarışmacı iyice sinirlenir, seyircilerle didişmeye başlar. Ve sonunda Acun Ilıcalı, Sergen Yalçın ve Hülya Avşar’dan oluşan jüri, oyunculuk, komedyenlik konusunda nasihatler verdiği yarışmacıyı, yeteneksiz bularak eler.
Reyting listelerinde bir numara olan milyonlarca insanın izlediği yarışmada yuhalanarak yeteneksiz bulunmuş bu yarışmacı, altı yıl sonra karşımıza Cannes Film Festivali’nde 10 dakika ayakta alkışlanacak bir filmin başrol oyuncusu olarak çıkacaktır.
Doğu Demirkol’un Ahlat Ağacı’nda, üç saat sekiz dakika boyunca hayran bırakan bir performans ve doğallıkla oynadığı Sinan karakterine bu kadar oturmasının arkasında onunla aynı kuşağın mensubu olmaları kadar, herhalde bu gerçek tutunma hikayesinin katkısı büyük.
Nitekim, Nuri Bilge Ceylan da oyuncuyu Yetenek Sizsiniz’deki yuhalandığı performansını internette izleyerek keşfetmiş, “Oradaki çaba, kendini göstermek için verdiğin mücadele bizim aradığımız şey, o yüzden özdeşleşiyorsun karakterle" demiş.
Fakat Sinan, filmde Doğu kadar şanslı değil. Onun karşısına bir Nuri Bilge Ceylan çıkmıyor.
Eğitim Fakültesi’ni bitirip memleketi Çan’a dönen Sinan’ın önündeki seçenekler; eğer sınavı kazanabilirse babası gibi sınıf öğretmeni ya da telefonda konuştuğu ve göstericileri nasıl copladıklarını eğlenerek anlatan ‘kanki’si gibi çevik kuvvet polisi olmak.
Ama asla “diktatör olsam atom bombası atardım” dediği onu boğan memleketinde kalmamak.
Yırtmak için elindeki tek fırsatsa, üniversitede okurken yazdığı basılmamış kitabı; Ahlat Ağacı.
Uyumsuz, yalnız, şekilsiz, her yerde biten, susuz büyüyen, meyvesi biçimsiz ama lezzetli Ahlat Ağacı’nın hikayelerini ilk olarak öğretmen babasından duymuş.
Ama filmin hemen başında öğretmen baba İdris’in (Murat Cemcir) örnek bir baba olmadığını fark ediyor seyirci. Annesinin komşudan borç aldığı oğlunun öğretmenlik sınavına gidiş parasına bile beygirlere yatırmak için göz diken, evinin elektrikleri kesilmiş, herkese borç takmış, bir öğretmen olarak gününü ganyan salonlarında geçirmesi ayıplanan, kurak bir kuyudan su çıkarmaya baş koymuş, itibarını sıfırlamış loser bir karakter ver karşımızda.
Sinan’ın kuşatılmışlığının ve çaresizliğinin ilk durağı yoksul ve mutsuz ailesi oluyor.
Sonra okuyamamış liseden arkadaşı Hatice (Hazar Ergüçlü) ile karşılaşıyoruz. Kuşatılmışlık ve çaresizlik ağının ikinci ilmeği aşktan atılıyor. Çıkışı, filmin başında babasının alacaklısı olarak görünen orta yaşlı kuyumcuyla dünya evine girmekte bulan güzel Hatice’yle bir kapı daha kapanıyor üstüne.
Sinan daha sonra sembolik olarak Türkiye’deki bütün güç merkezlerinin kapısını çalıyor. Amacı kitabını bastırmak için gereken parayı bulmak.
Yine bütün klişelerin yerli yerinde olduğu bir tiradla emekten, sanata verdikleri değerden dem vuran sosyal demokrat belediye başkanı, turizm hakkında olmadığını anladığı ama ne anlattığını anlamadığı ve bozuntuya vermemek için de “bireysel tarzda genel görünümlü serbest bir çalışma” dediği kitap için gereken iki bin liralık masrafı vermemek için, “çok kitap okuyan, bu işlere de destek verebilecek” bir adrese gönderiyor Sinan’ı.
Kubilay Tunçer’ın müthiş bir iş çıkardığı kum ocağı işleten İlhami karakteriyle sermaye çıkıyor karşımıza. “Çok okuyan” müteahhitin kitaplığına ansiklopediler, Nutuk, Çılgın Türkler ve Olasılıksız kitapları yerleştirilmiş. Zekice ve ince bir mizahla atılıyor oklar.
Sinan’ın ısrarla kitabın şehitliklerle ilgili olmadığını söylemesine çok bozulan, yerli ve milli, hafif sakallı müteahhittin belediyenin bazı sanat işlerine iş icabı destek verdiğini öğreniyoruz.
Siyaset ve ticaretten sonra oklar bu kez din adamlarına yöneliyor. Köyün imamı Veysel karakterine, izlerken insana şaşkınlık hissi verecek kadar can veren Akın Aksu, filmin senaristlerinden de biri. Çanakkaleli bir yazar, Nuri Bilge Ceylan’ın akrabası.
(En az formatlanmış oyuncuların parladığı bir film bu. Bunun arkasında bir mimiği bile istediği gibi çıkartmak için onlarca tekrar yaptırdığı söylenen yönetmenin ustalığının katkısı herhalde büyük.)
Aslında filmin hikayesi onun babası ve kendisinin hikayesinden hareketle yazdığı senaryoya dayanıyor.
Sinan, İmam Veysel ve imam hatipten arkadaşı yan köye atanmış İmam Nazmi (Öner Erkan) arasında bazı yorumcuların fazla uzun bulduğu diyalogları izlerken Nuri Bilge Ceylan sinemasına ve senaryoya bakışınız saygı duruşu aşamasına geçiyor.
İki imam arkadaş ve Sinan arasında müthiş manzaraların içinden yürürken geçen konuşma, literatüre vukufiyeti hayranlık verici bir gelenekçi ve yenilikçi İslam tartışması. Bitmesini istemiyorsunuz hatta zaman zaman not alasınız geliyor.
Ama sıkıcı bir entelektüalizm de değil bu. İçerik kadar başta İmam Veysel olmak üzere, üç oyuncunun şaşkınlık verici sahiciliği, bu sosyolojik göze şapka çıkartıyor. Herhalde Türkiye’yi uzun süredir bu kadar net ve filtresiz gören, yansıtan biriyle karşılaşmadık.
Her ne kadar iki imam tiplemesi Türk sinemasının klişe imam tiplemelerinin epey uzağında olsa da, imamları dedesinin elma ağacında, yasak elmayı toplarken basan Sinan için, emekli bir imam olan yaşlı dedesine ezanı yıkıp düğünlere giden, düğünlere giderken de aldığı iki altını iade etmemiş işini bilir İmam Veysel’in temsil ettiği değerler de bir çıkış imkanı vermiyor. İmamların Ebuzer’den verdiği örnekler kitabi kalıyor, onlarda bütün bu külliyata hakimiyetin bir ahlaka dönüşmediği ortaya çıkıyor. Bu anlamda da film ülke hakikatine biraz daha yaklaşıyor.
Sinan’ın sonraki durağı Çanakkale’nin meşhur bir yazarının yani. Bu kez oklar entelektüellere gidecek. Bazı yorumcular buradaki diyalogları yapay, zorlama ve aşırı entelektüalizm olarak görmüş. Halbuki, zaten burada lümpen ve pseudo entelektüellik ustaca karikatürize ediliyor. Sinan’ın taşra entelektüelliğiyle sinir ettiği meşhur taşralı yazar Süleyman’ın (Serkan Keskin) “Nobel verseler almam” pseudo-entelektüelliği, Sinan’ın tahrikleriyle “her şey ekmek parası için” çıkışı ile patlıyor. Süleyman’ın ileriki sahnelerde görünecek son romanının tüm kapıları açacak matematikle bulunmuş adı ise ince zevkleri olan izleyiciye kahkaha attıracak türden: İda’nın Kayıp Çocukları. (İda, Kaz Dağları’nın mitolojideki adı)
Sonunda bütün kapıların üzerine kapandığı, çıkışların tutulduğu, vasatın ağlarını ördüğü kasabada, ille de kitabını basmak isteyen Sinan, babasında ayıpladığı işlere tevessül ediyor.
Günün sonunda kendisi gibi içinde yaşadığı topluma teslim olmayı reddetmiş, kendi yolundan gitmek istemiş ama buna izin verilmemiş, yenilmiş ve dışlanmış babasına benziyor ve onun yanına dönüyor.
Kurak bir yerde, kendiliğinden çıkan, aykırı, eğri, büğrü bir Ahlat Ağacı daha toplum tarafından budanıyor.
Filmin son sahnesinde artık o kurak kuyudan su çıkmadığını kabul eden babasının endişesi gerçek oluyor. “Yine köylüler haklı çıkıyor.”
Vasat olan yine şahsiyeti yeniyor. Ama baba İdris’in oğluna son tavsiyesi gibi, yine de o kuyuyu kazmaktan, o suyu bulmaya çalışmaktan başka çare yok...
Çünkü ancak “köylü”lerin ne dediğine bakmadan, kurak kuyular ısrarla kazıldıkça Ahlat Ağacı gibi filmler ortaya çıkıyor.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025