Ali BAYRAMOĞLU
Silivri'de cezaevinde yaptığım röportaj sırasında söylemişti Hanefi Avcı:
“Hep aynı nöbetçi mahkemeye, kendi adamlarına denk getirirler, tutuklama ve benzer taleplerini…”
Cemaat uzun süre hukuki dosyaların içine hasımlarını bu yolla katmış, bu yolla tasfiye politikaları uygulamış, bu yolla haklı ve hayati adli süreçlerin kirlenmesine, çürümesine yol açmıştı.
Sonra keser döndü, sap döndü kirlilik ortaya çıktı.
Bu işleri yapanlardan bir kısmı tutuklandı.
Ancak ucu derinlerde bir yapıdan söz ediyoruz.
Nitekim cemaat aynı yöntemi bu kez bu kişilerin tahliye edilmesi için kullanmaya kalktı.
Bir hakim, 29 Sulh Ceza Hakimi, reddi hakim ve tahliye talepli başvurudan, reddi hakim kısmını kendisi karara bağladı ve 10 farklı sulh hakiminin hepsinin bu dosyaya ilişkin yetkisini ortadan kaldırdı. Tahliye kısmını da 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi'ne havale etti. 32. Asliye Ceza Hakimi, soruşturma dosyalarını hemen hiç incelemeden (savcılıktan dosyalar kendisine gelmeden), vahimi yetki alanı dışına çıkarak 75 sanık hakkında tahliye kararı verdi. Bunu mümkün kılan, tutukluluğa yönelik itirazların ve reddi hakim kararının görüşülmesine ve bu konuda 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevlendirilmesine karar veren kişi bilinen bir hakim… Bir dönem İstanbul'daki 11 No.'lu özel yetkili mahkemenin üyesi olan, Balyoz, Ergenekon gibi davalarda yer alan bir kişi…
Cemaatin kendisini bu şekilde teşhir etmesi belki sıradan bir tahliye hamlesidir, belki seçim öncesi “yargıya müdahale var, yargı siyasallaştı kampanyası”yla ses getirme arayışıdır.
Ancak bugün koku öylesine keskin, çürüme öylesine açık ki, bunların hiçbir karşılığı yok.
Bu konuda yasalar açık…
2014'te bir kanunla, sulh ceza ve asliye ceza mahkemeleri arasındaki ayrım kaldırılmıştı. Sulh ceza mahkemelerinin yargılamaya ilişkin görevleri, asliye ceza mahkemelerine devredilmişti. Buna karşılık sulh hakimliği kurulmuştu. Bu hakimler yargılama yapmayacak, soruşturma evresindeki kararları verecekti. Tutuklama, koruma tedbirleri ve itirazlar, takipsizlik kararlarına itiraz bunlar arasındaydı.
Bu yasaya göre İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi tahliye kararı veremezdi.
Ama verdi.
Bir başka yasa (CMK) sulh hakimlerinin verdiği kararlara yapılacak itirazı sonuca bağlamayı yine bir sulh hakimliğinin vermesi gerektiğini söylüyordu.
32. Asliye Ceza Mahkemesi burada da yasayı dikkate almadı.
Başsavcılığın tahliye kararlarını uygulamamasıyla bu komedi son buldu.
Başsavcılık yazılı bir tespitte bulundu, yaptığı başvuruyla 10. Sulh Ceza Mahkemesi'ni devreye soktu ve bu mahkeme verilen kararların yok hükmünde olduğunu belirlerdi.
Peki bu tablo bize ne anlatıyor?
Her halde iktidarın yargıya müdahalesini değil…
Anlattığı, tersine, enformel bir yapının, yargı içinde kümelenmiş, hakim yetkilerini kullanan bir grubun adalete müdahalesidir.
Bu tablo, bir grup muhalifin görmediği, doğruladığı, kanatları altına girdiği bir dokuya işaret ediyor.
Ortaya bir kez daha çıkmıştır ki, yargı içinde kümelenen bu hastalıklı doku varlığını sürdürmektedir.
Bu dokuya karşı alınacak tedbirlerin demokrasinin sürdürülmesiyle eş anlamlı olduğuna hiç şüphe yoktur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025