Amberin ZAMAN
Kuzey Suriye’de Suriyeli Kürtlerin denetiminde bulunan geniş alan dünyada ilgi çekmeye devam ediyor. Medya genellikle Rojava diye anılan bu alandan övgüyle bahsediyor. Özellikle IŞİD’e karşı yürüttüğü başarılı mücadeleyle Halk Savunma Gücü (YPG) adı altında savaşan gruba karşı epey sempati duyuluyor. Ancak yabancı basın bir veya en fazla iki haftadan fazla kalmıyor bölgede. Ve haber adı altında sürekli yayılan YPG propagandası gerçek tabloyu gölgeliyor.
Hollandalı araştırmacı ve serbest gazeteci Wladimir van Wilgenburg bir istisna. Kürtçenin en yaygın lehçesi olan Kurmanci’yi iyi derecede konuşabilen van Wilgenburg yakın zamanda Rojava’da kesintisiz beş ay geçirdi. YPG’nin Menbiç ve kuzey Rakka operasyonlarını izledi. Aynı zamanda Rojava’daki öz yönetim modelini irdeleyen kitap projesi için malzeme biriktirdi. Ağustos’un son haftasında, tam Türk Silahlı Kuvvetleri Cerabulus’a girdiği sıralarda Rojava’dan ayrıldı. Kendisiyle geçtiğimiz hafta görüşmek fırsatını yakaladık. İşte van Wilgenburg’un Rojava izlenimlerinden satır başları:
Rojava’da gazeteciler için çalışma koşulları nasıl? Denetlenmeden özgürce habercilik yapılabiliyor mu?
Yerli ve yabancı gazeteciler için farklı kurallar uygulanıyor. Yerli gazetecilerin çalıştıkları kurumlar yerel idare tarafından kayda geçirilmeleri gerekiyor. Her kantonda ayrıca kayıt yapmak gerekiyor. Ver her bir kantondan diğerine geçerken de resmi izin gerekiyor. Ben herhangi denetime tabi tutulmadan özgürce hareket edebildim. Kah tercümanla kah tek başıma. Ancak Menbiç gibi operasyon bölgelerine gittiğiniz takdirde çok sıkı denetim var. Öyle kendiliğinde oralara gidip “Ben geldim” diyemezsin.
Olumsuz bir şeyler yazacak olsan Rojava’ya dönmene izin verilir mi? Kırmızı çizgiler nedir?
PYD (Demokratik Birlik Partisi, YPG’nin siyasi kolu) ile (Mesud) Barzani’ye yakın bloku oluşturan Kürdistan Ulusal Konseyi (KUK) arasında çok gerginlik var. Eğer KUK ile görüşür ve sadece onların görüşlerin aktarırsanız o zaman Rojava yönetimi sinirleniyor. Ancak Suriye muhalefetine yakın gazetecilerin, hatta el Nusra’ya yakın gazetecilerin girmelerine izin veriliyor. Üst düzey Rojava yetkilileri onlara mülakat veriyor; bunu kendi gözlerimle gördüm.
Biraz Rojava’daki iç siyasetten bahseder misin? Ana aktörler kimler?
Genel anlamda iki blok var. PKK, Barzani’ye yakın KDP ve onların uzantıları. Dolaysıyla bir yanda (PKK’ye yakın) PYD ve TEVDEM var, diğer yanda ise KUK. KUK bünyesinde en güçlü partiler Suriye KDP’si ile İbrahim Birro’nun Yekiti’si. Bir de PYD ve TEVDEM (Demokratik Toplum Hareketi) ile ilişkileri olan üçüncü bir blok var. Çoğu gazeteciler bu üçüncü grubun varlığından bihaber.
Hangi partiler silahlı?
YPG var tabii. Barzani’ye yakın partilerin de savaşçıları var ama onlar Irak Kürdistan’ında bulunuyorlar. Orada, Gwer, Sincar ve Hazir bölgelerinde IŞİD’e karşı savaşıyorlar. Savaş tecrübesi ediniyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Yekiti lideri İbrahim Birro Rojava’dan sınır dışı edildi? Neden?
KUK yerel idareyi ve kanunlarını tanımadıklarını söylüyor. Aralarındaki kavga Ekim 2014’e uzanıyor. O tarihte Barzani’nin aracılık ettiği iktidarı paylaşma anlaşması tümüyle çöktü. Bunda Türkiye’nin de rolü oldu. O tarihten beri ilişkiler daha da kötüye gitti. Bazı KUK liderleri protesto düzenlediklerinden ötürü tutuklandı. PYD ise izinsiz protesto düzenledikleri için tutuklandıklarını öne sürdü. KUK ise tanımadığı bir yönetimden izin istemeyeceğini söyledi.
Bu arada PYD ile Türkiye ve PYD ile Barzani’nin KDP’si arasındaki ilişkiler daha da gerginleşti. Bu da yerelde daha fazla gerginlik, rekabet ve tutuklamalar şeklinde yansıyor. Ve örneğin KDP, PYD’li siyasetçilerin kendi bölgeleri üzerinden Avrupa’ya seyahat etmelerini engelliyor. PYD ise KUK’un Rojava’ya girişini kısıtlıyor. Türkiye de KUK’u destekliyor ve daha etkin olmasını istiyor. Bu da KUK’un aleyhine işliyor.
Bu iki ana blokun arasındaki ideolojik farklıkları nasıl tarif edersin?
KUK, Suriye’de Irak’taki Kürtlerin sahip olduklarına benzer bir Kürdistan bölgesi istediklerini söylüyorlar. Ama bunu başarmak güç zira Derik’ten Efrin’e bir hat çekecek olsanız ve bunu Rojava olarak kabul etseniz Kürtler burada azınlıkta olur.
Nasıl yani?
Yüzdelere pek inanmıyorum ama Kürtler o bölgede takriben nüfusun yüzde 40’ını oluşturur. İki blokun arasındaki farka dönecek olursak PYD ve TEVDEM Kuzey Suriye için federal yapı istediklerini söylüyorlar. Ve bunu sadece Kürtler adına, diğer halklar yani Araplar ve Hristiyanlar için de istediklerini savunuyorlar.
KUK ne kadar desteğe sahip?
Bunu ölçme imkanı yok zira seçim yapılmıyor. Ancak KUK’a bağlı partilerin Haseke’de kayda değer desteğe sahipler. Ancak Efrin ve Kobane doğru bu destek önemli ölçüde azalıyor. PYD ve YPG özellikle Kobane’de çok seviliyor. Bir de KUK desteklemedikleri halde Barzani’ye sempati duyan önemli bir kitle var.
Irak Kürdistan Bölgesel yönetimiyle Rojava sıkça karşılaştırılıyor. Aralarında benzerlik var mı?
Irak Kürdistan’ında siyasi dinamikler çok farklı. Orada iki farklı bölgeyi yöneten iki siyasi parti var. KDP ve Kürdistan Yurtseverler Birliği. Evet onları birleştiren bir (Irak) Kürdistan parlamentosu ve (Irak) Kürdistan Bölgesel Yönetimi var ama bir çok yönden ayrılar. Bu bölünmenin önü Rojava’da alındı. KUK’un gücü ve toprağı bölme girişimleri engellendi. Rojava çok daha bürokratik ve daha düzenli. Bir de bariz ideolojik farklılıklar var tabii.
Biraz YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçlerden bahsedelim. YPG mi bütün kararları veriyor?
SDG ile YPG arasında pek fark yok. Sadece aynı grup için iki farklı isim kullanılıyor. SDG farklı grupların kurduğu bir koalisyondan oluşuyor ama dominant güç YPG.
Çoğunluğu Kürt ama değil mi?
SDG’ye ‘Kürt’ demek artık imkansız zira YPG, saflarına çok fazla Arap katmaya başladı özellikle Menbiç ve Şedadi’de. Türkiye kökenli Kürtlerin katılımında düşüş var. Tüm kantonlarda askerlik Hristiyanlar dahil olmak üzere herkes için mecburi. Bu, onların ille de cephede savaşacaklaro anlamına gelmiyor. Hristiyanlar bu uygulamadan rahatsız ve Süryani Patrikliği geçtiğimiz günlerde kınama metni yayınladı.
Peki Araplar kanton sistemini destekliyorlar mı?
Sahadaki realiteyle baş etme yollarını arıyorlar. Dominant güç kim ona bakıyorlar. Üstelik kanton idaresinden maaş alıyorlar. Bu 30 ile 50 dolar arası bir miktar. Yani Kürtlerin aldığı maaşın aynısı. Aileleri YPG’lerin aileler gibi koruma altındalar.
Rojava deneyimi PKK’yi değiştiriyor veya dönüştürüyor mu?
Bunu tespit etmek zor. Rojava yönetim kadrosunda PKK’liler var ama PKK her şeyi ayrı tutmaktan hoşlanıyor. Kendi kurallarını değiştireceklerini sanmıyorum ama eldeki gerçeklerle de baş etmeleri gerekiyor. Herkes PKK’li kadrolar gibi yaşayamaz. PKK kadrolarıyla YPG’li savaşçılar arasında fark var. YPG’liler arasında evlenip aile kuran çocuk sahibi olanlar var. Bir de YPG’lilerin arasında bir süreliğine savaşa katılıp yeniden sivil hayata dönenler var.
PKK ile Rojava yönetimi arasındaki ilişkiyi tam olarak nasıl tarif edersin?
Kandil ile Rojava ilişkisini çözmek oldukça zor. Kandil’de zaman geçiren bir çok yönetici var. Ancak kendi özgür idareleriyle mi hareket ediyorlar yoksa Kandilin onayı ile mi kestirmesi güç. Ancak geçtiğimiz günlerde üst düzey PKK yöneticilerinden Rıza Altun’un bazı açıklamaları oldu. Rojava’ya müdahalenin ‘öneri’ düzeyinde olduğunu savundu. Aynı zamanda Rojava yönetimini federalizm projesini yeterince anlatmamak ve (tüm kesimleri kucaklayan)‘Kuzey Suriye’ yerine halen (sadece Kürtleri çağrıştıran) ‘Rojava’ibaresini kullanmalarından ötürü eleştirdi.
Abdullah Öcalan Rojava için ne anlam ifade ediyor?
Rojava fikrini, oluşturan, şahsında ‘Rojava Devrimi’ dedikleri sistemi barındıran kişi olarak görülüyor. Resimleri her yerde var. O bir sembol.
Misal; Türkiye ve Öcalan arasında varılacak bir anlaşma gereği Rojava yönetimi kantonları Efrin ile birleştirmesinden vazgeçecek olsa ve karşılığında Ankara Rojava’yla ilişkileri normalleştirse, Efrin üzerindeki ambargoyu kaldırsa ve örneğin Kobane’nin yeniden inşasını üstlense, Suriyeli Kürtler buna razı olur mu?
Bu bir hayli zor zira Rojava yönetimi uzun zamandır Efrin’i diğer kantonlarla birleştirmekten söz ediyor. Bundan vazgeçmek prestijlerini çok zedeler. Ancak Rojava yönetimi aynı zamanda gayet pragmatik davranabiliyor. Eğer Efrin’in Suriyeli muhalifler tarafından artık abluka altına alınmayacağı, güvende olacağı ve Suriyeli Kürtlerin Türkiye üzerinden herhangi bir engel veya yaptırım ile karşılaşmadan Efrin’e rahatça girip çıkmalarının garantisi verilirse ve eş zamanlı ek olarak Öcalan ile Türkiye’deki barış müzakereleri yeniden başlatılırsa belki olabilir. Ama bunun gerçekleşebilmesi için karşılıklı güven şart.
Peki ya Öcalan böylesi bir anlaşmanın garantörlüğünü üstlense kefil olması halinde?
Rojava yönetiminin Öcalan’ın söylediği herhangi bir şeye karşı çıkması çok zor. Ama Öcalan da aptal değil. Kendi inandırıcılığını zedeleyecek bir şeye kendisini angaje etmez. Muhtemelen her yöne çekilebilecek muğlak ifadeler kullanır. Her halükarda Türkiye’den somut bir takım tavizler koparmadan örneğin yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi bir herhangi bir anlaşmaya yanaşmaz.
ABD defalarca YPG’ye kantonları birleştirmesine destek vermeyeceğini açıkladı. Aynı zamanda SDG’nin Rakka operasyonu için kilit rol biçiyor. YPG, ABD’nin kantonları birleştirmesine yardım etmeden Rakka operasyonunda yer alır mı?
TEVDEM yetkililerin öne sürdükleri koşullar arasında siyasi statülerinin tanınması yani Kuzey Suriye Federasyonu’nun tanınması ve Suriye barış görüşmelerinde yer almak var. Kantonları birleştirmelerine destek almadan Rakka operasyonuna katılma ihtimalleri çok düşük. Amerikalılar Kürtlerin gönlünü almak için YPG’ye daha fazla silah vermeyi teklif ediyor. Amerikalılar koridor konusunda olumsuz tavırlarını sürdürmeleri halinde YPG el Bab’ı almak için Rusya ile birlikte çalışır. Rusya’nın desteğiyle olup olmadığı yüzde 100 teyit edilemedi ama son süreçte YPG, Efrin’den Doğu’ya doğru ilerleyerek 10 köy ele geçirdi. Bab’a ile ön cepheleri arasında 25 ila 30 kilometre mesafe kaldı.
Beş yıllık bir öz yönetim sürecinin ardından Rojava Suriye’nin geri kalan kısmından ne kadar ‘ayrı’?
Gitgide daha fazla ayrılıyor. Örneğin, Suriye milli eğitim sistemine bağlı okullar peyderpey kaldırılıyor. Yerlerini Kürtçe dilinde eğitim yapan yeni alıyor. Ancak Hristiyanlar kendi Hristiyan eğitimlerini sürdürebiliyor. Kanton yönetimi bu yönde resmi kararını açıkladı. Arapların da kendi okulları var.
Bu okullar merkezi Şam hükümeti tarafından maddi destek görüyor mu?
Yeni okullardaki öğretmenler maaşlarını doğrudan kanton yönetiminden alıyor. Yeni eğitim sisteminde yer alan ve geçmişte devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin maaşları ise merkezi hükümet tarafından otomatik olarak kesiliyor.
Rojava yönetimi maaş ödeyecek parayı nasıl sağlıyor?
Halkı vergilendirerek, bir de petrol gibi Kuzey Suriye’deki doğal kaynaklardan edinilen gelir sayesinde.
2012 kanton yönetimi kurulduktan sonra doğan çocuklar Arapça öğreniyorlar mı?
Evet ama ikinci dil olarak.
Suriyeli Kürtler iddia edildiği gibi laik mi?
Bence Suriyeli Kürtler genelde oldukça laik çünkü Suriye’nin geneli oldukça laik. Bunun PKK ve YPG ideolojisiyle herhangi bir bağlantısı yok. Suriyeli Kürtler pek dindar sayılmaz ve başını örten pek fazla kadın yok.
Rojava’da kadın hakları hakkında pek çok konuşuluyor. Kadınlar gerçekten güçlüler mi?
Rojava’da kadınlar hiç olmadıkları kadar güçlü. Öyle ki PYD karşıtı partilerde dahi ‘Erkeklerin artık gücü kalmadı’ şeklinde şakalar yapılıyor. Çocukların evlenmesi ve Suriye’de hala geçerli olan çok eşlilik yasaklandı. Toplumda yer yer dirençle karşılansa da kadın hakların güçlendirmeye yönelik yeni yasalar tasarlanıyor. Anahtar konumda oldukça fazla kadın var. Oysa Barzani’ye yakın partilere baktığımızda kadın sayısı neredeyse sıfır. YPG saflarında bir çok kadının bulunmasına karşın mecburi askerlik sadece erkekler için geçerli
Esad rejimi ve Suriyeli Kürtler arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsun? Özellikle rejim uçakları Hasekeh’de YPG mevzilerini bombaladıktan sonra?
Kanımca YPG Haseke’deki durumdan memnun kaldı çünkü Esad rejimini mesaj verildi. Mesaj şuydu: “Zannetme ki bedel ödemeden Türkiye ile birlikte arkamızdan iş çevirebilirsin.”Biliyorsun, o sıralar Türkiye ile Esad rejiminin Kürtlere karşı gizlice anlaştıkları söyleniyordu. ABD uçakları rejim uçaklarını Haseke’den kovdu. Ancak Türkiye’nin Cerablus’a müdahalesi dengeleri yeniden değiştirdi. ‘Türkiye, Esad rejimi, İran ve Rusya’yla anlaştı‘ algısı oluştu.
Bu durumda Haseke’deki olaylar rejim ve YPG arasında çatışmaların süreceğine mi işaret ediyor?
İlle de değil. Zira çatışmalar daha ziyade yerel düzeyde yaşanıyor. Örneğin Kamışlı’da Esad yanlısı Hristiyan milisler ve Rojava yönetimine bağlı asayiş güçleri arasında Kontrol noktaları yüzünden çatışmalar yaşandı. Esad’ın stratejisi öncelikle muhaliflerle mücadele etmek. Yeterince güçlü his ettiğinde Kürtlere yönelecektir. Çünkü Kürt bölgesinde zengin enerji ve tarım kaynakları var. Oraları Kürtlere bırakmak istemez.
Rejimle Kürtler arasında hiç temas yok mu?
Kamışlı’da rejimin kontrol ettiği bir hava alanı var. Kamışlı ve Şam arasında sivil seferler var. Eskiden Şam’dan ilaç gelirdi ancak rejim ile yaşanan gerginliğin ardından ilaç gelmemeye başladı. Kobane ve Cizire kantonlarında ilaç stoklarındaki düşüş büyük sorun haline geldi. Ancak petrol ürünleri vesaire üzerinden bir takım ticari anlaşmalar sürüyor.
Suriyeli Kürtler ve ABD Özel Kuvvetleri arasındaki ilişkiler nasıl peki?
Tam bilemiyorum. ABD Özel Kuvvetleri orada burada seferi halde görünüyor ancak onlara yaklaşmak yasak. Özellikle de YPG armalarıyla görüntülendiklerinden sonra. YPG, ABD ile işbirliğini daha ziyade taktiksel olarak görüyor. Ancak yerel halk bu işbirliğinden son derece memnun. PYD sempatizanı veya karşıtı olsun herkes Batılıları çok seviyor. Ve PYD karşıtı partiler arasında ABD ile işbirliğini kınayan kimseye rastlayamazsınız. ABD’nin desteğinin iyi bir şey olduğunu söylüyorlar ve daha fazlasını istiyorlar. Suriyeli muhalifler ve Esad rejimin tersine Suriyeli Kürtlerin tümü batıyı destekliyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2018
18.08.2018
31.07.2018
3.02.2018
24.06.2018
14.06.2018
3.02.2018
20.05.2018
1.02.2018
23.04.2018