Atilla YAYLA
Türkiye, Mart ayının son günü saatler boyunca daha önce eşine benzerine rastlamadığı bir elektrik enerjisi problemi yaşadı. Ülkenin her yanında elektrikler kesildi. Elektrikle çalışan ev aletleri yanında ortak alanlardaki toplu taşıma araçları, trafik ışıkları, asansörler vs. de kullanılamaz hâle geldi. Bilgisayarlar ve benzeri cihazlar devre dışı kaldı. Bir anlamda olağan hayatımızın önemli bir kısmı felç oldu.
Memlekette yaşayan yetişkinlerin tamamına yakın bölümü, haklı olarak ve olağan bir tavırla, toplu elektrik kesintisinin sebepleri ve sonuçları üzerinde durdu. Spekülasyonlar spekülasyonları kovaladı. Paralel yapıdan hükümetin elektrik dağıtım ihalelerinde kendisine yakın şirketlere ihale vermiş olmasına, trafolara kedi girmesinden siber saldırılara kadar pek çok spekülasyon yapıldı. Belki de bunların hepsi doğru, hiçbiri doğru değil. Belki de sebebi hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz. Bu vaka tarihî kayıtlara geçecek ve elbette elektrik enerjisi üretim ve dağıtım sistemiyle ilgili bazı değişikliklerin yolunu açacak. Bu yönüyle olayın hayırlı ve yararlı olduğu bile söylenebilir. Ancak, bence, bu vakadan çıkartılabilecek başka ve uzun vadede çok daha önemli dersler var.
Önce şunun altını çizelim: Modern hayat enerji bağımlı. Her şey ama her şey hazır bulunan enerjiyle -meselâ güneş ışıklarıyla değil- sonradan üretilen veya insan çabasıyla –üretim faaliyetiyle- açığa çıkartılan enerjiyle alâkalı ve bağlantılı. Deyim yerindeyse, insan hayatı “enerjikolik” ve bu kolay kolay tedavi edilemeyecek -aslında tedavi edilmesi de çok gerekmeyen- bir “iptila”. Bu, elbette, yeni bir durum. Bundan 500 yıl önce de insan cinsinin enerjiye ihtiyacı vardı ama bireysel ve toplumsal hayat enerjiye bu ölçüde bağımlı değildi. Bu tespitten hareketle “uygarlık” derseniz itiraz ederim. Uygarlık bol enerji olmasıyla değil, bol enerji üretilmesini mümkün kılan beşerî kurumlarla alâkalı bir fenomen…
İnsan hayatı enerjiye bağımlı dedik. Bugün kullandığımız enerjinin çok önemli bir kısmı insan tarafından üretiliyor, tabiatta kullanıma hazır hâlde bulunmuyor. Hazır enerjiye dayansaydık, çok az miktarda enerjiye sahip olur ve ona göre bir hayat yaşardık. Bu durumda sadece refah seviyemiz bugünküne nispetle çok düşük olmakla kalmazdı, aynı zamanda, insan cinsinin yeniden üremesi ve artan nüfusun hayatta tutulması zorlaşırdı. Genel kesintiyi yaşayanlar ne demek istediğimi hemen anlayacaktır. Ancak, ben tabloyu daha net hâle getirmek için bir ilâvede bulunayım. Büyük elektrik kesintisi devam ederken, otobüsler, kamyonlar ve otomobiller çalışmaktaydı. Onlara dayalı işler aksamadı. Araçlar hem akülerinde depolanmış elektrik enerjisini hem de depolarındaki petrolü kullanarak yoluna devam etti. İstanbul Ticaret Üniversitesi gibi tedbirli müesseselerde jeneratörler devreye girdi ve yine petrol kullanarak lokal enerji üretti. Bu sayede personel ve öğrenciler faaliyetlerini sürdürdü. Bazı yerlerde ise doğal gaz, kömür ve hidrolik enerji kullanılmaya devam etti. Şimdi bir an için elektriğe ilaveten öbür enerji kaynaklarının da devreden çıktığını düşünün. Bu durumda nasıl bir hayat yaşayacağımızı tahayyül edebiliyor musunuz?
Nasıl tahayyül ederseniz edin, enerjinin tümüyle veya ağırlıklı olarak hayatımızdan çıkmasıyla korkunç bir durum doğacaktır. Bunun olmaması için devamlı enerji üretmek lâzım. Ancak, üretmek yetmez, üretilen enerjiyi ihtiyaç duyan kişilere ve yerlere ulaştırmak da gerekir. Yani her sektörde olduğu gibi muazzam bir üretim ve dağıtım faaliyeti ihtiyacı doğar. Bütün bunlar çok karmaşık bir ekonomik faaliyet ağı gerektirir. Enerji sistemi normal olarak işlediğinde enerjiyi tüketir ama böyle bir ağın varlığını ya bilmez ya da önemsemeyiz. Kullandığımız miktarda enerjinin geçmişte her zaman var olduğunu zanneder ve gelecekte de daima var olacağını var sayarız. Bu bakış, tabiî ki, gerçeklerden tamamen kopuktur.
Hayattan ve gerçeklerden kopukluk çoğu çevrede vardır ama en belirgin ve azgın şekilde radikal çevrecilerde, komuta ekonomisi taraftarı veya iktisadı ve iktisadî hayatı anlayamayan sağcı ve solcularda boy gösterir. Sözümü sakınmayacağım, bunların bu konularda söylediklerinin çoğu palavradır. Ne sağlam iktisat bilgisine ne de hayatın gerçeklerine dayanır. Enerjinin her türünün üretimine karşı çıkanlar palavrayı bırakıp, enerjisiz bir hayatın niye ve nasıl daha iyi olacağını ve nasıl olup da başka ve sıfır zararlı bir enerji türü üretilebileceğini açıklamalı. Bunu yapmadıkları sürece kimse onların sözlerine değer vermeyecek, seslerine kulak asmayacaktır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019