Fehim TAŞTEKİN
İktidar içeride ve dışarıda ihtiras ve kifayetsizliklerle malul politikalarla etrafını öylesine dikenli sarmaşıkla sarmaladı ki kendi kurtuluşu için ülkeyi de aşağıya çekiyor. Fecaati tüm ülkeye mal etme açısından müthiş bir yansıtma ustalığı var; “Türkiye yeni bir istiklal harbi veriyor” diyor. Veremedikleri hesapları, vatan-millet hesabına yazan köhne siyaset işliyor. Bu hileli oyunda muhalefete de soramadığı hesapları omuzlanmak düşüyor.
“Verilen kurtuluş savaşıyla elden ne gelir!”
Devlet terbiyesi, vatan sevgisi, millet aşkı! Bunlarla neler omuzlanmaz ki!
Cumhur-Millet, cümbür cemaat olmuşsa birliğin durumunu Duvar’a asmak gerekir.
Savaş ve barış diplomasisinin “Z Raporu” ne gurur veriyor ne de zafer vaat ediyor.
“Barış Pınarı Harekâtı” için “Oyunu bozduk” diye destanlar yazılıyor. Aksini söyleyenlerin evleri basılıyor. Peki, hasıla nedir? Evet, mesele Kürtlere gün yüzü göstermemekse ELDE VAR BİR! Ama bunun karşılığı; halklar adına BARIŞ BİR KEZ DAHA MEDFUNDUR. Eldeki birin getireceği düşmanlıktan başka ne olabilir?
Tel Ebyad (Girê Spî) ve Ras’ul Ayn (Serekaniye) için “Adeta kazanılmış hak gibidir” diyor. Buradan belirsiz bir süre kalmayı, önce ABD ile sağlanan 13 maddelik ateşkesle, ardından Rusya ile varılan 10 maddelik Soçi Mutabakat Muhtırası ile garantilediğini düşünüyor. Bu iki yere şimdilik bir çapa atıldı; belli ki oradan Kürtlerin bütün kazanımlarını çökertmeye dönük hamleler sürecek. Bu kısmi sonuçla övünebilirler ama bu, durumu daha da karmaşık hale getiriyor.
***
Türkiye, operasyonun başladığı 9 Ekim’den bu yana ABD ve Rusya karşısında daha savunmasız bir konumda. Amerikan tarafında, ateşkesin hatırına yaptırım tehditleri Senato’da ötelense de Temsilciler Meclisi’nde yol alıyor. Dün 16’ya karşın 403 oyla geçen tasarıda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ailesinin mal varlığının araştırılmasına ilişkin bölümün hayli can sıkıcı olduğunu söylemeye gerek yok. Yaptırımlar ve soruşturma dosyaları Türkiye üzerinde bir ‘Demokles’in Kılıcı gibi sallanıp duracaktır.
Soçi’deki muhtırayla da Türkiye’nin sahadaki hareketleri Rusya’nın onayı ve koordinasyonuna bağlandı. ABD, Rusya’ya “Sen Türkiye’yi kuzeyde oyala benim güneyde petrol bölgesinde işlerim var” demiş oldu. Arada garantör olarak Rusların olması da Esadiye civarında yaşanan çatışmada olduğu gibi Türkiye ve Suriye orduları arasında tehlikeli karşılaşmaları önleyemiyor. Yine de Erdoğan “Kobani’ye de gitmemiz lazım” diyor. IŞİD lehine “Düştü düşecek” sözünden geri kalan 5 yıllık bir ukde!
YPG’nin 30 kilometre aşağıya çekilip yerini Suriye ordusuna ve Rus polis gücüne bırakması nedeniyle belki ELDE VAR İKİ de denilebilir. Ancak uzun vadede bunun neyi değiştireceği önemli. YPG’nin çekildiği bölgelerde özerk yönetimin asayiş ve sivil birimleri durumu idare ediyor. Soçi Mutabakat Muhtırası bu yapılara dair bir şey içermiyor. Suriye ordusunun bölgeye intikal etmesinin önünü açan mutabakat da fiili yapıların geleceğini müzakerelere bırakıyor. Kolayca yok edilmeleri de mümkün değil. Rusların varmak istediği sonuç, Türkiye’nin beklediği gibi Kürtleri sıfırlamak değil müzakereyle bulunacak formüllerle Suriye devletinin içine taşımak.
Amerikalılar da bu yöndeki Rus senaryosunu baltalamak için çekilme stratejisini yeniden kurguladı. Başkan Donald Trump çektiği askerleri petrolü kontrol etme misyonuyla geri gönderdi. Savunma Bakanı Mark Esper’e bakılırsa petrolle Suriye Demokratik Güçleri (SDG) finanse edilecek. Amerikalılar bu yolla SDG’nin Suriye ordusuna katılımını önlemeye çalışıyor. SDG Genel Komutanı Mazlum (Kobani) Abdi’nin “General Mazlum” hitabıyla Trump’tan Washington daveti alması da bu amaca matuf.
Yani sonuç itibariyle “Barış Pınarı”, ABD’nin SDG’ye ortaklığını bozmadığı gibi Trump’ın çekilme kararını yeniden gözden geçirmesine neden oldu.
Suriye tarafı da boş durmayıp Mazlum Abdi’ye Şam daveti çıkardı. Üstelik çağrıyı yapan Beşşar el Esad’ın her daim saf tuttuğu Suriye Genel Müftüsü Bedreddin Hassun. “Hiçbir başkente gitme ey Mazlum! Şam’a gel. Tüm kalbimizle seni karşılayacağız” dedi. Mazlum Abdi’nin Emeviye Camii’ne gitme ihtimali kâbusların alası! Bu düş ‘Yeni Osmanlı’ya aitti!
Yani Ankara görmek istemediği üç şeyle karşı karşıya:
Dengenin nerede duracağına bağlı olarak SDG bir “Truva Atı” operasyonuyla Suriye ordusuna alınabilir;
Mazlum Abdi, Trump tarafından Beyaz Saray’da ağırlanabilir;
Ya da tam tersi Mazlum Abdi, Kasyun Dağı’nın eteklerindeki Halk Sarayı’nda Esad’la el sıkışabilir.
Mazlum Abdi, ABD’ye gitmese de halihazırda yol arkadaşlarından İlham Ahmed, Washington’da koridor koridor dolaşıyor. YPG sahada çekilmek zorunda kaldı ama uluslararası alanda Türkiye aleyhine podyum kazandı.
***
Filmin devam sahnesi, Fırat’ın batısında çekildi. Amerikan güçleri, IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi’yi İdlib’de ortadan kaldırdı.
ABD, 5 ay önce Bağdadi’nin peşine düşüyor ama NATO müttefikine sır vermiyor; sızmasın diye.
İncirlik Üssü 10 dakikalık mesafede ama helikopterler ta Erbil’den kaldırılıyor; Türkiye’ye kredi açılmasın diye.
Türkiye’ye “Biraz hava sahanızı kullanacağız” deniliyor. İşbirliği ve koordinasyon bundan ibaret. Paylaşılan bir hedef ve misyon tanımı yok.
Bağdadi’nin İdlib’de olduğuna dair genel istihbarat Irak Muhaberatı’ndan; konum, müştemilat, şahıslar ve çevre bilgisi Mazlum Abdi’nin adamlarından.
Bağdadi’nin saklandığı ve operasyonun yapıldığı Barişa köyü, Hatay-Reyhanlı sınırına 5 km mesafede.
“İdlib bizden sorulur” diyenlerin koruma-kollama sahası içinde IŞİD lideri sığınak buluyor, IŞİD hücreler açıyor. Yeni de değil. Esasen IŞİD, Menbic, Rakka ve Deyr el Zor hatlarında yenilirken çekilme kollarından biri İdlib’di. IŞİD’in İdlib’e sızdığını 2018’den beri intihar eylemlerinden, bombalı saldırılardan ve infazlardan anlıyorduk.
Dahası var; IŞİD’in azılı rakibine dönüşen Heyet Tahrir el Şam’daki (HTŞ) eski yol arkadaşları da Bağdadi’nin peşindeydi. Başarısız bir operasyon da düzenlediler. Bağdadi’nin bir yardımcısı ellerindeydi. HTŞ’nin komutanlarından biri, Bağdadi’nin İdlib’e geldiğine dair elde ettikleri bilgileri, ‘istihbarat servisleri’ ile paylaştıklarını söylüyor. Bölgede HTŞ ile teması olan gizli servislerin başında MİT geliyor.
ABD’nin operasyonda izlediği yol, ortaklık tercihleri ve Bağdadi’nin sığınmak için seçtiği yer bir sürü şey söylüyor:
– Türkiye’nin kırmızı bültenle aradığı Mazlum Abdi, IŞİD’le savaşta ortak olarak öne çıkıyor. Bu Türkiye açısından pozisyon aşınmasıdır.
– Bağdadi’nin sınıra bu kadar yaklaşması IŞİD için geçiş yollarının hala işlediğini gösteriyor.
– Türkiye’nin IŞİD’le mücadelesindeki samimiyetsizlik ve laçkalık kendini bir kez daha ele veriyor.
– Türkiye’nin 12 gözlem noktası ile fiilen himaye sunduğu İdlib’deki örgütlerden IŞİD’e el uzatanlar olduğu da anlaşılıyor. Bağdadi’nin saklandığı konut Huras el Din’in adamlarından birine ait. Bunda şaşılacak bir şey yok. HTŞ ve Huras el Din dahil bölgedeki selefi-cihadi örgütlerin hepsi aynı kökten geliyor. Geçmişte aralarında çatışmalar çıksa da yeri geldiğinde ‘ihvan’ oluveriyorlar.
– IŞİD’in dağılan militanlarının, Türkiye’nin himaye ettiği gruplara katıldığına dair bilgiler de geliyor. Suriye Milli Ordusu diye üniforma geçirdikleri örgütlerin bazılarının El Kaide ve Nusra kökenli olduğunu defalarca yazdık. İzleri sürülen bazı önemli isimler Suriye Milli Ordusu içinde tek tek açığa çıkıyor.
***
IŞİD’in İdlib’de kendine yer açması, Türkiye’nin bu bölgeye yönelik operasyonları engelleyen tutumunu sürdürmesini zorlaştıracaktır. Üstelik Türkiye’nin alenen suçlanmasına da yol açacaktır. Daha sonra sıra Türkiye’nin doğrudan himaye ettiği örgütlere gelecektir. Türkiye, TSK’nin yedeğine taktığı milis güçlerinin marifetleri yüzünden kendi suç dosyasını yaprak yaprak kabartıyor. Vaziyet iç karartıcı. Haliyle dönüp tekraren sormak lazım:
Sahi Suriye’de işler nasıl gidiyor?
Kürtlerin kazanımlarına olan düşmanlığın bu devleti daha nerelere çekeceğine dair devlet katından, muhalefet içinden, eli kalemli zümreden bir sorgulama gelmez mi? Her şey bu kadar mı dibe vurdu?
Türkiye Cumhuriyeti bu cihadi milis ordusuyla ne yapacak?
“Gönül coğrafyamız geniş” sözünden “Görev listemiz de uzun” sonucunu mu çıkaracağız?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025