Hasan ÖZTÜRK
Emniyetten sorgumuz bitip cezaevine getirildiğimizde ocak ayının sonlarıydı. Soğuk bir kış yaşıyorduk o yıl. Ankara kapalı cezaevinde bizi koydukları iki göz odalı bir binaydı. İki oda arasında dar bir koridor, koridorun sonunda da musluğu durmadan akan bir helâ vardı. Odalardan birinde bizden çok önceleri tutuklanmış olan Nabi Yağcı ve Nihat Sargın yatıyordu, ondan daha küçük ve boş olan diğer odada da o yatıyordu. Bizden ne kadar önce, nasıl ve ne zaman gelmişti oraya bilmiyorum. Gittiğimizde onu koğuşta bulmuştuk, yani bizlerden kıdemliydi. Bir süre sonra onun gebe olduğunu gördük ve çok geçmeden de doğurdu. Dördüz yavrulardan biri çok geçmeden öldü. Pek üzüldüğümüz ölen bu yavru için küçük çapta bir tören düzenleyip cenazesini kaldırdık. Ölen yavrudan çok, anne kedinin yavrusunun ölüsüne bakarken gözlerinde gördüğümüz hüzündü bizleri üzen. Kedilerin hangi erkekten gebe kaldığını bilmek güçtür ama bununkini bilebilmek iyice olanaksızdı. Cezaevinde yavruları ona benzeterek baba olduğunu düşünebileceğimiz erkek kedi yoktu. Mahkûmların yüksek duvarlarına bakıp da, kaçmayı düşlediği cezaevinden anne kedi istediği zaman çıkıp dışarıda gereksinimlerini karşılayabiliyordu. Biz gelmeden önce aynı koğuşta yatan Nihat Sargın ve özellikle de Nabi Yağcı ona sahip çıkmış, yemek artıkları ve biraz sütle bakmışlardı anne kediye. O da yediklerinin karşılığını koğuşta ara sıra tuttuğu kedi yavrusu iriliğinde sıçanlarla veriyordu. Bizler onun kaldığı koğuşa geldiğimizde biraz rahatsız olmadı değil, on bir kişi gelmiştik o küçük odaya. Ne kadar dikkat edersek edelim, birbirimize çarptığımız gibi, ana kediye de çarpıyorduk ara sıra. Genellikle de kendisini çok seven Nabi’nin diğer arkadaşlarıyla paylaştığı diğer odanın köşedeki üst kat ranzasına çıkarak, koğuş trafiğinin bol olduğu zamanlar korunmasını bilirdi. Ben koğuşun aşçısı olduğumdan yeni gelenlerin içinde en çabuk bana alışmıştı kedi. Cezaevinde yemek çıkardı aslında ve biz de bu yemekleri yerdik. Bazen çıkan yemeklerin üstünde zenginleştirme işlemi ya da doyabilmemiz için ek yemekler yapardık, benim aşçılık dediğim de buydu. Bu işleri yaparken ben, kedi payı olarak ona verdiğim yiyecekler, ana kediyle aramızda, herkesten önce dostluk bağının kurulmasına neden olmuştu. Bu kediyle, Nabi’yle Nihat ağabeyin değil ama, biz sonradan gelen on bir kişinin benzer bir yanımız vardı. O da bizler de gönüllü mahkûmlardık. Aramızdaki fark ise, o kaçmak isteyince diğer mahkûmları özendirircesine duvarlara tırmanıp dışarıya çıkabiliyordu. Nihat ağabey ve Nabi arkadaşımız yurt dışından tutuklanacaklarını bilip gelmişlerdi ülkemize ve iki buçuk yıldır yatıyorlardı. Biz son gelen on bir kişi ülkedeki antidemokratik uygulamalara karşı çıkıp basın toplantısı yapmıştık. Toplantıdan bir gün önce Ankara Emniyet Müdürü olan Mehmet Ağar, böyle bir basın toplantısı yapacağımızı öğrenip bize haber göndermişti:”Yapmasınlar, yaparlarsa hepsini tutuklatırım,” demişti. Diğer illerde de aynı konuda basın toplantıları yapıldığı halde tutuklama olmamıştı. Ankara emniyet müdürü diğerlerine benzemiyordu. Biz içeriye alınacağımızı bile bile bu toplantıyı yapıp cezaevine girmiştik. Kediyle bir farkımız da, biz bir an önce çıkıp özgürlüğümüze kavuşmak isterken, onun böyle bir isteği yoktu. Kendi isteği olmadığı gibi, biri hemen ölen dört de doğuştan mahkûm yavru dünyaya getirmişti; onlar da yaşamlarından yakınmadan mutlu yaşıyorlardı... Yavrular biraz büyüyünce hepimizin eğlencesi olmuştu. Öylesine sevimliydiler ki, ilgilenmemek, hatta cezaevinde eğlencenin az, zamanın bol olması nedeniyle, böyle bir ortamda onlarla oynamamak olanaksızdı. Siz istemeseniz de zaten onlar bir yolunu bulup ilginizi çekiyor, kendilerini size sevdirmenin bir yolunu buluyorlardı. Hepimizin eğlencesi olan bu üç sevimli yavruyla bir tek arkadaşımız hiç ilgilenmiyordu. Çift katlı ranzamızda, benim üstümde yatan arkadaştı bu yavrularla ilgilenmeyen. Aslında çok hümanist, sevgi dolu bir insandı Nevzat. Bu kedi yavrularını sevmemesi benim ilgimi çekmişti. Genellikle benim ranzamda eğlenen yavrulardan birini denemek için, yatacağı bir saatte yakın, arkadaşımın battaniyesinin altına koydum ve sonucunu gözlemeye başladım. Arkadaşım eşofmanlarını giyip yatmak için battaniyeyi kaldırdığında yatağına koyduğum yavruyu görüp korkuyla geriye fırladı. Fırlarken bir de çığlık atmıştı, sanki yatağında kendisini parçalamaya hazırlanan bir kaplan varmış gibi. Rengi sapsarı olmuştu Nevzat’ın.. “Alın onu oradan, alın onu oradan ,”diye korkuyla bağırıyor, başka da bir şey söylemiyordu. Onun bu halinden ürkmüştüm, hemen aldım yavruyu kucağıma. “Ne oldu?”diye sordum. Bir lokma su içip kendine gelmeye çalışan arkadaşımız: “Ben kedi yavrularına elimi süremem,”dedi. “Bu küçücük yavru, onun ne zararı dokunabilir ki sana? Bu kadar korkmana gerek yoktu,”dedim. “Küçük, zararsız yavru olması önemli değil, ben şeftaliye de el süremem,” dedi. “Niye?” diye sordum. “Tüylü şeylere dokunamam ben? Müthiş alerjim var öyle şeylere,”diye yanıtladı. Demokratik haklar konusunda basın toplantısı yaparken, Ankara emniyetinin DAL denen ünlü sorgu merkezine gireceğimizi bilen bu arkadaş, çekinip en küçük duraksama göstermemişti. Böyle bir şeyden korkmayan arkadaşım küçücük bir kedi yavrusundan ölümüne korkmuştu. O, bunun nedenini de tüylü şeyleri dokunamam, böyle şeylere alerjim var diye açıklıyordu. Bir an düşündüm, yaşı kırkın üstünde olan arkadaşımızın niye o güne dek bekâr kaldığını da anlamış oldum böylece. Tüysüz kadın bulamayacağına göre... Gündüzleri hepimizin eğlencesi olan yavrular, ranzanın alt katında yattığım ve annelerinin de dostum olması nedeniyle geceleri ben uyurken yatağıma dolarlardı. Onları ezme korkusuyla doğru dürüst uyuyamazdım. En kötüsü, yavrular benden erken uyanırlardı. Yataktan çıkardığım elime atlamak için yarışırlar, uykumdan can acısıyla uyandırırlardı. Beni dayıları gibi görmeye başlamışlardı yavrular. Dayılar da yeğenlerinin nazını çeker diye düşünüyorlardı sanırım. Ben de dayı sorumluluğuyla davranıp onlara ses çıkarmaz, gündüz kendileriyle ilgilenen çok kişi olduğu için, o saatlerde uyuyup gece uykusuzluğumu gündüz giderirdim. Günler bir biçimde gelip geçiyordu. Ara sıra mahkemelere gidiyor, salıverilmeden geri dönüyorduk. Hiç suçsuz yere tutuklanan bizlerin buna canı sıkılmıyor değildi. Canımız sıkılsa da yapılacak bir şey yoktu. Bu durumda kedi yavrularını sevip bir de satranç oynayarak bizlere yapılan haksızlıkları düşünmemeye çalışıyorduk. Anne, yavrularının sevilip ilgilenilmesinden çok hoşnuttu. Bizler onlarla ilgilendikçe yavrular kendisiyle uğraşmayı bıraktıkları için anne kedi de boş yataklardan birine uzanıp karnından hırlaya hırlaya uyuyordu. Kedilerin bu anlatacaklarımdan haberleri yok, olması da gerekmez; anlatacaklarım kedilerden çok insanları ilgilendiriyor zaten. Ülkemizde Faşist İtalyan yasalarından alınmış ve Ceza yasamıza konmuş 141–142.maddeler vardı. Bunlar kaldırılmadan ülkemizde örgütlenmek ve düşünceleri korkmadan açıklamak olanaksızdı. Bizden önce tutuklanan Nabi arkadaşımız ve Nihat ağabey bu maddelere dayanılarak içeriye alınmışlardı ve bu kendi ayaklarıyla yurtdışından gelen ve ağır işkencelerden geçen bu kişilere savcı çok büyük cezalar istiyordu. Bizler de bu maddelerden tutuklanıp içeriye alınmıştık. Bizim dışımızda da birçok kişi çeşitli cezaevlerinde bu maddelerden ya tutuklu ya da mahkûmdular. Kediler anlamaz ama, sizlerin anlayacağı, bizim, özellikle de Nabi Yağcı’yla Nihat Sargın’ın bu cezaevinden çıkabilmemiz için bu maddelerin ceza yasamızdan çıkarılması gerekiyordu. Çıkarılmazlarsa eğer suçumuz sabitti, uzun bir süre yatacaktık. Karar vermişlerdi Nabi Yağcı ve Nihat Sargın, faşist İtalyan ceza yasasından alınan bu maddelerin yürürlükten kaldırılması için ölüm orucuna yatacaklardı. Korkutucu bir karardı bu. Yapacakları açlık grevi değil, ölüm orucuydu. Karşı çıkmıştık buna; karşı çıkışımızın nedeni, böyle bir şey yapılması gerekiyorsa hep birlikte yapmamız gerekirdi bu eylemi. Onlar gözlerimizin önünde ölüme giderlerken bizler nasıl doyurabilirdik karnımızı? Aynı dava için buradaydık, öyleyse birlikte sırtlamalıydık bunun yükünü... Bu isteğimizi değerlendirdiler Nabi arkadaşımız ve Nihat ağabey, haklı olduğumuzu söylediler. Ancak; bu eylemin daha etkili olabilmesi için, hemen değil, bir süre sonra, ikişer ikişer sırayla bizlerin de bu ölüm orucuna katılmamız gerektiğine ikna ettiler bizi ve onlar ölüm orucuna başladılar. Günler geçiyor ağızlarına sudan başka bir şey koymayan iki arkadaşımız yavaş yavaş gözlerimizin önünde eriyorlardı. Tansiyonlarını ölçmeye gelen cezaevi doktoru, durumun gittikçe kötüleştiğini bu işi bırakmalarını söylüyordu kendilerine. Kendisi de doktor olan Nihat Sargın durumun kötüye gittiğini en az cezaevi doktoru kadar biliyordu. İkisi de öylesine kararlıydılar ki cezaevine kendilerinin de çok değer verdikleri kişiler gelip ölüm orucunu bırakmalarını rica ettikçe onlar amaçlarının gerçekleşmemesi durumunda bu işi sürdüreceklerini çok kararlı bir biçimde söylüyorlardı. Nereden nereye geldik; aslında bu bir kedi öyküsüydü, değişik bir yerlere gitti. Daha fazla uzaklaşmadan biz kedilere dönelim. Arkadaşlarımız ölüm orucundayken bizler diğer odada karnımızı doyurmaya çalışıyorduk ama lokmalar boğazımıza diziliyordu. Birkaç lokma yiyip açlığımızı gideriyorduk ancak, yaptığımıza karın doyurmak denmezdi. Bu arada Takviye yemek yapmadığımız gibi bol bol da yemek artıyordu cezaevi yönetiminin verdiklerinden. Anne kedinin çok sevdiği yemekleri bol bol koyuyorduk önüne, ilk günler çok sevinmişti ama ondan sonra verdiğimiz yemekleri yememeye başladı. Yavrular ilk baştan annelerini emiyorlar ve bizim verdiğimiz sütleri içmiyorlardı. Biz de onlara bol süt olsun diye anne kediye süt verip onu besliyorduk. Anne kedi yemek yemeyi bıraktığı gibi, çok sevdiği sütü de içmemeye başladı. Ölüm orucunun ilk günü ne olduğunu anlayamamıştı; aradan birkaç gün geçince koğuşta olağanüstü bir şeyler yaşandığının ayırdına varıp yüzümüze soru soran gözlerle bakmaya başladı. Bizden bir şey çıkaramayınca kendisini çok seven Nabi’nin ranzasına çıkıp kucağına oturdu ve onun gözlerinin içine bakmaya başladı. Nabi onun tüylerini okşayıp her zamanki gibi sevmeye başladığında, daha önceleri bu durumdan çok hoşlanıp kendisinden geçen kedide bu kez hiçbir değişiklik görünmüyordu. Kendisini okşayan Nabi’nin solgun bakışlarından bir şeyler çıkardığı kesindi. Nabi’nin ranzasından şağıya inip bir köşeye kıvrılır; ara sıra Nabi’ye ve Nihat ağabeye bakıp daha sonra da çakır gözlerini (Bu kedinin adını Çakır koymuştu Nabi) bir noktaya diker, derin derin düşünürdü... İçeride kedinin bile etkilenip yemeden içmeden kesildiği ağır hava dışarıda da yansımasını göstermişti. Ülkenin her yanında ölüm orucunu destekleyen çeşitli eylemler yapılıyordu. İçeride Nabi arkadaşımız ve Nihat Ağabey açlıktan yavaş yavaş eridikçe dışarıda eylemler büyüyordu. Eylemler büyüdükçe de polis ve eylemciler, giderek karşılıklı olarak sertleşiyorlardı. Bu durumlardan bizlerin etkilenmesi kaçınılmazdı, içeride bizden genç arkadaşlar vardı ve onlar da ölüm orucuna hemen başlamak için durmadan baskı yapıyorlardı. Sonunda önümüzdeki pazartesi, ranzamın üstünde yatan, yani kedi yavrusundan korkan arkadaşım Nevzat’la benim ölüm orucuna başlamamız kararı alındı, bizden sonra da her hafta iki kişi ölüm orucu için sıraya girdi. Ana kedinin içine girdiği bu durgunluğuna karşın yavrular tüm yaramazlıklarını sürdürüyorlardı. Bizler de koğuştaki ağır havadan kurtulmak için, sanki yaşam doğal olarak sürüyormuşçasına yavrularla oynuyorduk. Bu arada bir sorun çıktı ortaya. Yemeden içmeden kesilen anne kediyi emmeye giden yavrular boş dönüyorlardı. Bu duruma bir umar bulmak gerekiyordu ve bu umarı onlara eskiden nazlanarak içtikleri sütü yeniden vermekte bulduk. Açlık orucu bozdurmuştu ve yavrular verdiğimiz sütü hiç nazlanmadan içmeye başladılar. Her ne kadar ana sütü kadar sevmeseler de karınlarını doyuruyorlardı. Yavrularla ilgili bu sorunun umarını bulmuştuk ama anne kedi ölüm orucunu sürdürüyordu ve bizim bu durumda yapacağımız bir şey yoktu; elimizden bir şey gelmiyordu anne kediye yardım konusunda. Dışarıdaki eylemler iyice çoğalmış, ölüm oruçları ve ölüme kadar giden eylemlerin hazırlıklarının başladığı içeriye dek gelmişti. Uluslar arası ortamda da ses getirmişti ölüm oruçları. Hükümet baskı altındaydı. Bir yandan Avrupa Birliği’ne girmeye hazırlanıyor ve demokratik haklardan söz ediyorlardı, diğer yandan da demokrasi isteyen insanlar ölüm orucundaydılar. Bu eylemin bırakılmasını istiyordu hükümet ve ilk duruşmada Nabi Yağcı’nın ve Nihat Sargın’ın bırakılacağını, Türk Ceza Kanununun 141. ve 142. maddelerinin kaldırılması için çalışma başlattıklarını araya koydukları kişilerle içeriye ulaştırıyorlardı. Bu sözlerin tutulma olasılığı yok değildi, içeriye gelen haberler doğru olabilirdi. Bunun yanında önemli bir şey daha vardı. İçerideki ölüm oruçları dışarıdaki insanları fazla kışkırtıyordu; ölümü göze alan birçok kişinin eylem hazırlığı yaptığı haberleri sürekli alınıyordu. Sinirler iyice gerildiğinden polisle çatışmalar da başlamıştı. Bu durumda ölüm orucunun bırakılması gerektiğini düşünen Nabi Yağcı ve Nihat Sargın bu eylemlerine son verdiler. Ölüm orucu bırakıldığı gün, Nabi’nin ve Nihat ağabeyin çorba içtiklerini gören anne kedi de günlerce süren açlığına son verdi. Anne kedi karnını bir güzel doyurup sütünü de içtikten bir süre sonra yavrularını başına toplayıp onları bir güzel emzirdi. Duruma şaşıran yavrular anne sütüne ve kokusuna kavuştukları için çok sevinmişlerdi. Sütü daha tam eskisi gibi bol hali gelememiş olmasına karşın anne kokusunun güzelliğinden olacak gözlerini kapatıp mutluluğu sonuna dek tadarak emmişlerdi yavrular. Biz de onların o halini sevgiyle izliyorduk. Karınlarını doyurduktan sonra da iyice soytarılaşmışlardı. Hatta bir tanesi inadına yapar gibi, o sırada benim ranzamın üstünde uzanmış olan kedi sevmez arkadaşımız Nevzat Deringöl’ün üzerine doğru atlayıp epeyce korkutmuştu onu. Arkadaşımız ranzasına çıkıp kendisini kurtarmıştı bu tüy yumağından... Birkaç hafta sonra Nabi Yağcı ve Nihat Sargın çıktıkları Devlet Güvenlik Mahkemesinden İki buçuk yıl sonra Türk Ceza Kanununun 141. ve 142.maddelerinin kaldırılması için çalışma başladığı gerekçe gösterilerek tutuksuz olarak yargılanmaları için yargıçlarca salıverilmişlerdi. Bizim mahkememiz on gün sonraydı. Baştan, bu koğuşta kendilerine konuk olduğumuz arkadaşlarımızı şimdi biz yolcu edecektik. Mahkemeden gelip bize bu mutlu haberi verdiklerinde onlara sevinçle sarılmıştık. Bu hareketliliği gören yavrular da bizim paçalarımıza atlayıp coşkuya katılıyorlardı. Anne kedi yavrularıyla aynı şeyleri yapamıyordu; yalnız onun da gözlerinde sevinç pırıltıları vardı. Güzel bir şeyler olduğunu sezmişti ama ne olduğunu da pek çözemiyordu. Biraz sonra Nabi hazırlanmaya başladığında onun gideceğini anlamıştı. Yine ölüm orucunda yattığı köşeye çekilip Nabi’nin her hareketini üzüntüyle izlemeye başlamıştı. Neşesinin kaçtığı gözlerinden okunuyordu. Bizimle ayrılış konuşması yapan Nabi yavaşça gidip anne kediyi kucağına alıp onu bir süre okşadı. Dışarıya çıkınca evinin olmayacağını,( Eşi de aynı cezaevinde kadınlar koğuşundaydı )onun için de dışarıda bir kediye bakamayacağını söyledi. Bizlerin on gün sonraki mahkemede aynı gerekçeyle kendileri gibi salıverileceğimizi, dışarıya çıkarken kedileri de yanımıza alıp kendisine getirmemizi rica etti... On gün kadar sonra, dört ay kaldığımız bu cezaevinden biz de salıverildik. Nabi’ye verdiğimiz sözü tutarak kedileri de kendimizle birlikte tahliye edecektik. Eşi de bizimle birlikte salıverilen Nabi, kedileri bekliyordu. Özel olarak hava delikleri açılmış bir karton kutunun içinde bir anne üç de yavru kedi hiç seslerini çıkarmadan başka bir dünyaya doğru yol alıyorlardı. Yargıç kararı olmadan, bu cezaevinden ilk kez böyle bir tahliye olacağını söylüyordu cezaevi müdürü. Koğuşumuzdan ayrılıp çıkış kapısına doğru yöneldiğimizde dört beş yaşlarında bir kız çocuğu yaklaştı yanımıza. Konuşmalarımızdan kedileri dışarıya çıkardığımızı anlamıştı. İçinde kedi olan kutuyu taşıyan arkadaşımızın yanına sokularak: “Nereye götürüyorsunuz o kedileri amca?”diye sordu. “Dışarıya,”diye yanıtladı onu arkadaşımız. “Yakında annemle biz de çıkacağız dışarıya,”derken gözlerinin içi parlıyordu kız çocuğunun. Tanıyordum bu yavruyu, koğuşlardan birinin önünde birkaç kez görüp gardiyanlara sormuştum kim olduğunu. Annesi buraya geldiğinde hamileymiş, cezaevinde doğurmuş onu. Üç yıl daha yatacakmış babasını öldüren annesiyle. Yakında çıkacaklarını söylüyordu demek annesi onu avutmak için. Yavrulardan biri, (benim ranzamın üst katında yatan arkadaşı kovalayan yaramazdı bu,) hava deliğinden ön ayaklarından birini çıkarıp küçük kıza sallarcasına bir hareket yaptı. Küçük kız hiç sesini çıkarmadan, gıptayla yavru kedinin sallanan patisine bakıp, onu yolcu edercesine elini salladı arkasından...
|
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2015
20.12.2014
7.12.2014
16.11.2014
26.10.2014
11.10.2014
27.09.2014
14.09.2014
3.09.2014
16.08.2014