Münir AKTOLGA
...Peki ne yapmak lazımdı o zaman: Türkiye diyordu ki, “Kaddafi haksızdır ve gitmelidir. Ama Libya halkını kurtaracağız derken onun başına başka Kaddafiler de yaratılmasın”. Bunun neresi kötü şimdi. Gene yardım et halka. Halkı bombalayan Kaddafi güçlerine karşı gene sürdür mücadeleyi. Ama bütün bunları yaparken de taşı gedikten eksik etmeyelim diyordu Türkiye. “Libya Libyalılarındır, Libya halkının sorunlarını çözecek olan Libyalılardır” diyordu...
SIRA GELDİ ŞİMDİ SURİYE’YE..
Suriye konusunda daha önce şöyle demiştik: “Suriye Devrimi sadece Baasçıları-Suriyeli İttihatçıları iktidardan düşürmekle kalmıyor, bu arada Türkiye’deki İttihatçı kalıntılarının maskesini de düşürüyor”![1]
Tarih, 2012 Ağustos ayı. Yazı şöyle devam ediyordu: “Suriye alev alev yanıyor!. Kimsenin sesinin çıktığı yok! Arakan’da Müslümanlar katlediliyor tık yok! Neden? “Onlar Müslüman, devrimci değil” diye mi düşünüyorsunuz!..Yazıklar olsun”!..“PKK Suriye’de devlet kurdu, şimdi sıra Türkiye’de, AK Parti iktidarının da sonu yakın” diyerek zil takıp oynamaya, Türkiye’yi kışkırtmaya, savaşa sokmaya çalışan “sağ”cı “sol”cu Kemalistler-İttihatçılar, “İttihatçı liberaller” hiç mi vicdanınız sızlamıyor Halep katliamı karşısında! Suriye’ye bakınca orada PKK’yı-PKK bayraklarını görüyorsunuz da, Suriye Devrimi’ni, Suriyeli devrimcileri neden görmüyorsunuz? Onlar “Sünni-Müslüman” öyle mi? Mısırdakiler de öyleydi zaten! “Arap Baharı dediğin şey nedir ki, son tahlilde bir Müslüman kalkışması”! Böyle düşünüyor bizim “ilericilerimiz-demokratlarımız!.
“Bakın Orhan Miroğlu nasıl ifade ediyordu o zaman duygularını:
“Halep kuşatma altında..
Baasçılar Halep’i ele geçirmek istiyorlar. Halep ele geçerse direnişin merkezi kırılacak ve Esad adeta tutsak aldığı, iki yıldan da az bir zaman içinde yirmi binini öldürdüğü Suriye halkını yönetecek!
Dünya suskun kalıyor bu katliama..Türkiye devrimcilerinin Stalingrad’ı savunanlar için, İspanya iç savaşında İspanyayı ölümüne savunup barikatlarda ölenler için çeyrek asırdır atıp duran yüreği, Halep kuşatması karşısında suskun kalıyor. Halep bugün binlerce asker ve150 tankla, havadan karadan kuşatma altında. Ortadoğu’nun tarihi Halep’te yazılıyor, devrimci değişimin ve direnişin dünya çapında merkezi bugün artık Halep’tir. Halep düşerse; Kürd’ün,, Türk’ün, Arab’ın, Süryani’nin, Ermeni’nin, yani binlerce yıldır birarada yaşayıp duran ama , şimdi de toplu katliamlarla yok edilen bu halkların yüzüne, insanoğlu bir daha dönüp nasıl bakacak? Eli kanlı bir diktatörün, dünyanın şımarttığı ve katliamlarına ses çıkarmadığı bir diktatörün insanlığa meydan okumasına ses çıkarmayan bir dünyayı, Suriye halkı nasıl affedecek? Esad devrilinceye kadar eski bir sosyalist ve bir devrimci olarak kalbim Halep’in ve Şam’ın varoşlarında direnen insanlarla beraber atacak. Ben bir Mezopotamyalıyım ve bugünlerde, kalbimin yarısı Halep’te yarısı da Mardin’de atıyor”[2].
“Helal olsun Miroğluna! Bir tek o çıktı bu yıkıntının altından”!..
“Olay çok açık! Tunus’ta yükselmeye başlayan devrimci dalga adım adım bütün Arap ülkelerini içine alarak yayılıyor. Libya, Mısır derken şimdi de sırada Suriye var. Esed’in temsil ettiği Baasçılar-Suriye’li ittihatçılar- son günlerini yaşıyorlar. Uçaklarıyla, tanklarıyla kendi halkını bombalayarak direnişi yok etmeye çalışıyorlar”.
“Ama çok ilginç, Suriyeli ittihatçıların hedeflerinde sadece “Muhalifler” yok, Türkiye ve Türkiye’deki AK Parti iktidarı, Davutoğlu ve Erdoğan da var! Bütün suçu Türkiye’ye, Davutoğlu-Erdoğan iklisine yüklüyorlar. Suriye “Muhalefetini” onların kışkırttığını söylüyorlar”!.
“Peki, sadece Suriye’li ittihatçılar-Baasçılar mı böyle düşünüyor? Hayır! Türkiye’deki sağlı sollu Kürt-Türk İttihatçı kalıntıları da bu koroya dahiller! Aralarındaki görev bölümü ise çok ilginç! Bir kanat-Kemalist sağ kanat- “niye karışıyorsun Suriye’nin iç işine” diye hükümete yüklenerek doğrudan doğruya Esed taraftarlığı yaparken, diğerleri-yani cephenin “sol” kanadı da PKK açısından yaklaşıyor olaya!. Onlara göre de Suriye’de devrim falan olmuyor!. Sünnilerle Aleviler kendi aralarında çatışıyorlar, iktidar kavgası yapıyorlar!. Yani, bir din savaşı bu! Pozitivist-ateist ve de “ilerici-devrimci” bu toplum mühendisleri, “yesinler biribirlerini bize ne” diye düşünüyorlar! Yesinler ki, bu arada, durumdan vazife çıkarmaya çalışan “devrimci” PKK önderliğındeki Kürt hareketi de mevzi kazansın”!
“Niye peki, Kürtleri ve PKK’yı çok sevdikleri için mi böyle düşünüyor bu kerameti kendinden menkul “devrimciler”? Tabii ki hayır! AK Parti-Erdoğan düşmanlığı yatıyor bu “devrimci politikanın” altında! Akılları sıra, çift taraflı olarak Türkiye’yi kuşatmaya çalışıyorlar. Biri tavşana kaç diyor, diğeri de tazıya tut! Bir yandan, içerdeki militarist-“sağ” çevrelere, “bakın bu Erdoğan Türkiye’yi böldürecek” mesajı vererek onları harekete geçmeye teşvik ederlerken, diğer yandan da, AK Partiyi ve Erdoğan’ı kışkırtarak, onların Müslüman duygularını provoke ederek Türkiye’yi askeri bir harekete teşvik ediyorlar. “Halep’te katliam oluyor siz halâ yerinizde duruyorsunuz, nerde sizde o yürek, siz nasıl Müslümansınız” diyorlar!. Tabi lafın gerisi kursaklarında kalıyor! Suriye’ye girin ki, siz Suriye’yle uğraşırken doğan boşluktan yararlanarak-aynen Suriye’de olduğu gibi- durumdan gene PKK faydalansın demek istiyorlar! Sonrası kolay! Aynı koronun diğer elemanları tamamlıyor-tamamlayacak gerisini: AK Parti-Erdoğan-Davutoğlu politikası Türkiye’yi böldürdü, vurun abalıya!
“Peki dertleri ne bunların, niye yapıyorlar bunu? Çok açık: Herşeyden önce, Kemalist elite dahil olmanın verdiği bir yenilmişlik duygusu var bunların da bilinçaltında. “Ya biz-ya da tufan” olarak özetlenebilecek bir tür “devşirme beyaz Türk” psikolojisi bu!. Bütün o, AK Partiyi ve Erdoğan’ı yönetme psikolojisinin altında bu üstün olma-elite dahil olma anlayışı var. “Değişimse değişim, demokrasiyse demokrasi, ama bütün bunları ancak biz yönetebiliriz-getirebiliriz” diye düşünüyorlar!. AK Parti iktidarı altında, onun yönettiği bir demokraside yaşam tarzlarını tehlikede görüyorlar! Gizli saklı birşey değil bu, bütün bu duygularını açık açık yazıp çiziyorlar da!.
“İkincisi de tabi, ta o Jöntürk döneminden kalma eski muhalif batıcı kimliklerini bugün artık ancak bu şekilde üretebiliyor olmaları. Düşünsenize, ne Kemalizm kaldı ortada ne Marksizm-ne de o eski sosyalizm anlayışı. E, nasıl muhalif ve de “solcu” olacak bu insanlar!. Kürtçülük işte tam bu noktada devreye giriyor. O eski günlerin heyecanını bugün artık ancak bu şekilde yeniden üretebiliyorlar. Kürtçülüğe sahip çıkmaktan başka o eski solcu paradigmadan ne kaldı ki geriye!
İTTİHATÇI “DEMOKRASİ CEPHESİ” VE HEDEFLERİ..
CHP’nin-ana Kemalist ittihatçı kanadın- hesabı açık: Onlar, mümkün olan bütün muhalefet güçlerini biraraya toplayarak AK Parti’yi ve Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmaya, gelişen burjuva devrimini akamete uğratmaya, eski Kemalist düzeni yeniden inşa etmeye (restore etmeye) çalışıyorlar.
“Düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığı Kemalist İttihatçı-Ergenekoncu çevrelerin PKK’yla yaptıkları ittifakın da temellerini oluşturuyor(du). Burada da hesap açık(tı): Önce şu AK Parti-Erdoğan iktidarını bir bitirelim, ipleri yeniden ele alalım, gerisi kolay diye düşünüyorlar(dı)! Yani önce PKK ile-solcularla ittifak yaparak AK Parti’yi iktidardan düşürecekler, sonra da PKK’nın ve solcuların işini bitirecekler(di)! Herşey aynen 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de olduğu gibi planlanıyor(du)!.
“Ben size birşey söyleyeyim mi, aslında o 1915 Ermeni katliamının-soykırımının-altında yatan da gene bu türden İttihatçı ittifak anlayışıdır. Daha tehcirden iki ay öncesine kadar bile bütün o İttihatçı takımıyla “devrimci” Taşnak örgütleri birlikte hareket ediyorlardı! Yani, 1908’ öncesi Abdülhamit iktidarına karşı kurulan “devrimci” toplum mühendisleri cephesi halâ ipleri elinde tutuyordu. Peki ne oldu sonra?..Bakın açık söylüyorum, aynı hesapları bugün de yapanlar var! Bugün işi PKK ile ittifaka kadar götüren o Ergenekoncular ne düşünüyorlar sanıyorsunuz! PKK lıları çok sevdikleri için mi yapıyorlar bunu! “Önce şu Erdoğan’ın ipini bir çekelim, sonra biz size gösteririz” diye düşünüyorlar!.O zaman, Rusların ve İngilizlerin havasına giren Taşnaklar da diyorlardı ki, “önce İttihatçılarla beraber şu ana Osmanlı gövdeyi bir parçalayalım, daha sonrası kolay, nasıl olsa arkamızda Ruslar, İngilizler var, malı götürürüz”..Ne oldu sonuç, Timyad’a pirince gidenler evdeki bulgurdan da oldular!..Olan da arada kalan Ermeni halkına oldu. Birilerinin yüksek “devrimci” duygularının kurbanı olup gitti insanlar. Aynı boza bugün de Kürtlerin sırtında pişirilmeye çalışılıyor”[3]!.
“Ergenekoncu-“Demokrasi Cephesi” için sadece PKK’yla yapılan ittifak yeterli görülmüyor olmalı ki son günlerde aleviler de işin içine katılmaya çalışılıyor. Şu son Malatya olayına, ondan önce de Hatay’da çıkarılmaya çalışılan olaylara bir bakın hele, açıkça provokasyon değilse nedir bunlar! Yani, demek istiyorlar ki, “ey Aleviler, bu AK Parti-Erdoğan iktidarı sizin de düşmanınızdır, siz de bize katılın ve bitirelim bu işi”!. Bunlardan korkulur vallahi! Daha dün Alevileri, “gerek kalmadı artık, bakın, Sünni Osmanlı gitti biz geldik” diyerek kendi tekkelerini kendi elleriyle kapatmaya “ikna eden” kerameti kendinden menkul Osmanlı patentli bir “devrimci” ideoloji var karşımızda! “Alevilik ayrı bir dindir” diyerek tartışma yaratan şu “demokratlara” bir bakın hele, sizin o ağababalarınız değil miydi “Devrim Kanunlarına aykırıdır” diyerek bütün o tekke ve zaviyeleri kapatanlar! Siz kendiniz, kendi elinizle götürüp vermediniz mi o Bektaşi tekkesinin anahtarını bunlara! Bakın şuraya yazıyorum, yarın AK Parti tekke ve zaviyeleri açmaya kalksın, bunlar o zaman buna da karşı çıkarak “devrim kanunları” savunucusu kesiliverirler”!..
Bakın hatırlatıyorum, yukardaki satırlar bundan bir yıl öncesine ait!
Devam ediyoruz, tarih halâ bir yıl öncesinde!:
AMA BU STRATEJİ YÜRÜMEZ, GÖRECEKSİNİZ BAKIN YÜRÜMEYECEK, NEDEN Mİ?
“1-Bugün artık farklı bir dünya var ortada. Ulusal sınırların giderek önemini kaybetmeye başladığı küreselleşme süreci içinde bambaşka bir dünya. Böyle bir dünyada gelişmeyi-ilerlemeyi-varoluş kavgasını pozitivist mantıkla kurulacak 20.yy kalıntısı ideolojik kabukların içine hapsederek sürdüremezsiniz artık. Seksen yıl önce olduğu gibi-onu taklit ederek- bütün bir toplumu yukardan aşağıya doğru inşaa edilen İttihatçi-ideolojik bir hapisanenin içine kapatamazsınız!. Kemalistleri taklit ederek önce böyle bir hapisane inşa edeceksiniz, sonra da gelişme-ilerleme, ta ki o parçalanana kadar bu kabuğun içinde sürdürülecek öyle mi!..Bu mümkün değildir artık!. Küresel sermayeyi falan bir yana bırakın, böyle bir proje için biran önce zenginleşerek daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak isteyen Kürtleri-Kürtlerin çoğunluğunu da ikna edemezsiniz”.
“2-Türkiye’den başlayan burjuva devrimi ateşi bütün Ortadoğuyu-Arap ülkelerini sarmış halde bugün. Bunun karşısına, solcu bir kılıkta da olsa, Kürt versiyonuyla Kemalist bir ulus devlet ideolojisiyle karşı duramazsınız. Bakın ne diyor Türkiye-Erdoğan: Biz Suriye Kürtlerinin ne yapacaklarına karışmayız. İster özerklik, ister federasyon..otururlar bütün Suriye halkı birlikte karar verirler, neyse o, biz de onu destekleriz. Biz sadece silahın ucunu bize yönelttiği için PKK’ya karşıyız. Silahı bıraksınlar normal siyaset yapmaya başlasınlar onlarla da bir sorunumuz kalmaz. Bitti!..E..Barzani de aynı çizgide..Onun derdi de bağcıyı dövmek değil, üzümü yemek..Ancak Türkiye’yle birlikte oldukları sürece gelişme ilerleme yolunun açık olduğunu görüyor onlar da. Siz sanıyor musunuz ki Barzani aptal, kör bir milliyetçilik uğruna sahip olduğu mevzileri terkederek PKK nın intihar politikasının peşine takılacak! Yarın Suriyeli devrimciler Esed’i iktidardan indirince nasıl bir ortamın oluşacağını görmüyor mu Barzani! Rusya bile artık Esed’den umudu kesmişken Barzani mi Esed’li bir çözümün peşine takılacak? Ölmüş eşek kurttan korkmaz hesabı, Beşer iktidarı verecek sana ve sen de bu şekilde Devrime karşı “devrim” yapmış olacaksın, öyle mi, kim yutar bunu”!.
“3-O eski devrim anlayışlarının, “zayıf halka” teorilerinin ömrü çoktan tükenmiştir, bunu unutmayın! Emperyalistler kendi aralarında çatışırlarken sen de bundan-arada doğan boşluktan yararlanarak devrim yapacaksın öyle mi! Zamanında, bu şekilde yapılıpta bize devrim diye yutturulanlar da devrim falan değildi, bir tür de fakto durumdu bunlar. Ya da, savaş sonrası yeniden paylaşım koşullarının elverdiği geçici denge durumlarıydı. Küreselleşme rüzgarı bütün bu “devrimleri” silip süpürdü! Geriye bir tek Küba’yla Kuzey Kore kaldı müzelik! Senelerce hepimiz “işçi sınıfı ihtilali” rüyasıyla uyuduk! Bu türden oluşumların savaş ortamında ortaya çıkan boşluklardan kaynaklanan geçici denge durumları olduğunu göremedik. Hadi o zamanlar bütün bunları görememek normaldi, nasıl görecektik ki! Ama ya bugün? Bugün halâ 20.yy kalıntısı bir devrim anlayışıyla devrim yapmaya kalkanlara ne demeli! Esed’le devrimci muhalefet arasındaki mücadeleden yararlanarak solcu bir krallık ilan edeceksin ha! Sonra da Türkiye’de, aynı şekilde, Ergenekoncu AK Parti çatışmasından yararlanarak devrim yapacaksın! Bütün bunlar hep bir hayaldir”!
“Yanlış anlaşılmasın, ben insanların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmelerine karşı falan değilim! Özerklikse özerklik, federasyonsa federasyon, hatta ayrılıksa ayrılık, bunların hiçbirine karşı değilim ben. Benim söylemeye çalıştığım şeyin özü şudur: 21.yy da yaşıyoruz artık, bunu unutmayalım ve ne yapacaksak bunu çağın özüne uygun yöntemler kullanarak yapmaya çalışalım. Eğer bir yerde-bir ülkede legal, açık siyaset yapma olanağı varsa, siyasi parti kurabiliyorsan, düşüncelerini yazarak çizerek her türlü imkânı kullanarak insanlara iletebiliyorsan, her türlü sivil toplum örgütlenmesinin yolu açıksa orada silah kullanmanın bir mantığı olamaz. Madem o kadar güveniyorsun kendine, madem bir Newruz gösterisinde bile o kadar kişiyi toplayabiliyorsun biraraya, niye silah kullanıyorsun ki o zaman. Bu durumda silah senin kendine zarar veriyor herşeyden önce. Yürü bakalım sen bir milyon kişiyle Diyarbakırdan Ankaraya doğru, bak o zaman neler oluyor ülkede”!..
Dikkat edin, halâ aynı yazıdan alıntıya devam ediyoruz!
“4-Bakın göreceksiniz önümüzdeki günlerde Barzani ve Suriye’li Kürtler PKK’yı sıkıştırarak onu silah bırakmaya zorlayacaklar! Başka hiç yolu yok! Neden mi:
Ne diyor Türkiye: Biz kimsenin işine karışmayız. Oturur kendi aranızda halledersiniz. Özerklikse özerklik, federasyonsa federasyon. Siz neye karar verirseniz o bizim kabulümüzdür, yani biz de onu destekleriz. E..bu durumda siz olsanız ne yaparsınız, yok hayır, illa da illa biz silahlı mücadele yapacağız diyerek Türkiye’yi karşınıza mı alırsınız? Böyle düşünenler olacaktır mutlaka, ama büyük çoğunluk şöyle düşünecektir: Önce biz önümüzdeki işi bir bitirelim. Bak Kuzey’de federal bir yapı oluştu. Batı’da da hele bir kıpırdasın taşlar. Orada da yol açık görünüyor. Bütün gücümüzü bir noktada toplayarak orada da federal-ya da özerk bir yapı oluşturmaya bakalım. Madem ki ben karışmam diyor, bu durumda niye illa Türkiye’yi karşımıza alalım ki. Bizim derdimiz ne! Normal bir mantık böyle işler, öyle değil mi”!.
“Hadi hepsi bir yana, “devrimi” yaptınız diyelim, nasıl karnını doyuracaksınız insanların? Lafla, ideolojiyle mi? Yoksa Barzani’nin petrollerine mi güveniyorsunuz?
Hepsi bir yana, yarın Suriye’de devrim başarıya ulaştıktan sonra, yani Esed tamamen devreden çıkınca ne yapacaksınız, hiç düşündünüz mü bunu? Hadi bu arada Kürtler de başkenti Kamışlı olan bir “PKK devleti” kurdular diyelim, sonu ne olacak bu işin? Arap Baascılarının yerini alacak bir Kürt Baas hareketinin yaşama şansı nedir, bunu hesaba katıyor musunuz? Türkiye’yle ipler koptuğu an şimdiye kadar yapılan bütün o planlar, bütün yatırımlar falan hep suya düşeceğinden önce Barzani karşı çıkacaktır bu duruma. Peki kim doyuracak o zaman insanları. Aç ayı oynar mı! Bu durumda insanlar, bütün bunlar hep sizin yüzünüzden başımıza geldi diyererkten size karşı dönmeyecekler mi?
Bereket versin ki Türkiye’de aklı başında bir iktidar var ve karışmıyor işin bu taraflarına. O kadar provokasyon yapıyorlar tık yok! Helal olsun! Eğer bu şekilde götürebilirlerse işi bakın görün çok kısa bir zaman içinde neler olacak!
DEVAM EDECEK...
Yazı devam ediyor, tarih halâ bir yıl öncesi!..
ÖNÜMÜZDEKİ MUHTEMEL GELİŞMELER..
“1-Ben diyorum ki, bugün, sadece Suriye’de değil, Türkiye’de de dünden daha yakınız Kürt sorununun çözümüne. Bakın göreceksiniz, büyük bir ihtimalle yakında PKK, Barzani ve diğer Türkiye’li-Suriyeli Kürtler tarafından silah bırakmaya zorlanacak. Ve PKK da buna karşı direnemeyecek, ve silahlarını bırakacaklar! Belki içlerinden bir grup inat edip bırakmayabilir. Ama göreceksiniz bakın onlar da marjinal bir grup olarak kalacaklar!.Çünkü, PKK’nın bu silahlı mücadelesi dönemin ruhuna ters düşüyor artık. Hem Barzani’nin, hem de Suriye’li Kürtlerin çıkarlarına ters düşüyor”.
[2] O.Miroğlu, Taraf Gazetesi 30.7.2012
[3] Bu satırların 21 Mart 2013 Çağrı’sından önce yazıldığını unutmayalım! Kim ne derse desin, Öcalan aslında çok önemli bir işin altına imza atmıştır. Bakın, en azından o günden bu yana hiç kimse ölmüyor. Barışla demokrasiyi karşı karşıya koymaya çalışanlar aksini düşünseler de yeni bir süreçtir bu!
Yazının 1. Bölümü için tıklayın
http://www.duzceyerelhaber.com/munir-aktolga/15855-misir-tunus-libya-ve-suriye-devrimleri1
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023