Sezin ÖNEY
“Yeni dünya düzeni...”
Uluslararası İlişkiler alanında üniversitede okurken, bu ve benzeri kavramlarla konuşup dururduk.
Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmaya doğru ilerlerken ise, “yeni dünya düzensizliği” olarak adlandırabileceğimiz bir karmaşanın içindeyiz. Bunda da, ABD Başkanı Donald Trump'ın etkisi büyük. Trump, adını tarihe kazıyacak yeni bir dünya düzeni yaratmak istiyor.
Aslında adım adım gidersek; Trump, adını tarihe kazıkla çakmak istiyor. Tarihe, kalıcı biçimde geçmek için de, yeni bir dünya düzeni yaratmak istiyor. Yeni düzeni yaratmak için de, tıpkı asıl işi olan müteahhitlikte olduğu gibi kendi inşa edeceği bir “yapı” için alan-inşaat sahası açması lazım. Bunun için de, “eski dünya düzenini” yıkmaya çalışıyor.
Kendine bu kadar net bir misyon biçmiş birinin, dünyanın hâlâ en güçlü ülkesi addedilebilecek ABD'nin lideri olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız.
Bu yaz, ABD ve Avrupa merkezli, Batı'nın önde gelen tüm düşünce kuruluşları, Trump'ın “eski dünya düzenini yıkmaya çalıştığı” konusu üzerine çalışıyor ve durumu ele alan raporlar yayınlıyor, toplantılar gerçekleştiriyorlardı.
Her zaman olduğu gibi, Türkiye'nin gündemi ise bambaşka idi.
Türkiye'nin, zaten az sayıdaki düşünce kuruluşlarından başlıcasının ürettiği raporlara göz gezdirdiğimizde ise, şu gibi başlıklara rastlıyoruz: “Siyasileşen Finans ve Finansallaşan Siyaset Ekseninde Finansal Spekülasyonlar”, “Okul Öncesi Dinî Eğitim: “Kur’an Kursları Okul Öncesi Din Eğitimi Projesi ve Öneriler”, “İtiraflarla FETÖ’nün Devlete Sızması (Askeriye, Mülkiye, Adliye)”
Ankara'nın Trump'a ve Trump dönemi Amerikası'na bakışı da, oldukça “sathî” olmuşa benziyor. Bu sathî yaklaşıma, Trump'ın seçilmesinden bu yana Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan üç farklı safhada da rastlıyoruz:
--Ankara'nın, Trump ilk başkan seçildiğinde, zaten iyi geçinilmeyen Barack Obama yönetiminin bir uzantısı gibi algılanan Hillary Trump'ın başkanlık seçimlerini kaybetmesine ve “sert lider” örneklerinin bir diğerinin de ABD'nin yönetimini eline alıyor olmasına karşı duyduğu sevinç,
--Trump'ın “iyi anlaşılabilecek” ve Ankara'nın istediklerini yaptırabileceği bir lider olduğu algısı ile, çok da sorun yaşanmadan “idare edilebilecek” bir lider olduğu algısı arasında git-geller yaşanması,
--Son olarak, Rahip Andrew Brunson krizinin ayyuka çıkması ile Türkiye'ye yaptırımlar uygulanmaya başlamasıyla, Ankara'nın gözünde Trump'ın birden “nefret objesine” dönüşmesi.
Tüm safhalar arasında geçişte ve hâlen de, Trump gibi bir liderin ne denli “tehlikeli” olduğu, Türkiye'de anlaşılamamışa benziyor.
Donald Trump'ın ilk başkanlığa seçildiği zaman, seçilmesiyle müthiş bir sürpriz yapan bu adamın gerçekten kim olduğunu anlamak için okuyup araştırmaya başlamıştım. Profilini de, P24 için üç yazılık bir diziyle kaleme almıştım: “Yeni dersimiz: Trumpoloji”, “Dersimiz Trumpoloji II: Bir predatör başkan olursa...” ve “Dersimiz Trumpoloji III: Başkanın bütün adamları”.
Bu yazılarda çizmeye çalıştığım profil, gerçekten de, bencil, acımasız ve amacına ulaşmak için her yolu kullanmayı mubah gören bir adamınkiydi. Elbette, birçok politikacı için aynı şeyi söyleyebiliriz; ancak, Trump gerçekten de, “kazanmak için” ilerlerken neyi nasıl kırıp döktüğüne, devirdiğine dönüp de bakmayan bir insan.
Trump'ın profilini çalıştıktan sonra, Kasım 2016'da Türkiye-ABD ilişkilerinin “yeni başkan” döneminde nasıl olabileceğini yorumlayan bir yazı yazmıştım.
P24'teki o yazıda şöyle diyordum:
“Rusya uzmanı Mark Galeotti’nin Kremlin’in Trump’ın kazanmasına çok seviniyor gözükmekle beraber aslında, içten içe paniklediği yorumu var. Bu analiz şu öngörüye dayanıyor: Putin’in tüm Batı’ya yönelik politikası, ‘risk alan, ne yapacağı bilinmez heyheyli liderin’ kendisi olduğu algısına dayanıyordu; şimdi ise, iki bilinmezli bir denklem oluşunca, Putin’in daha sakin ve öngörülebilir, dengeli bir role itilmesi söz konusu olabilir. Netice de, iki cambaz bir ipte oynamaz.
Aynı şey, Türkiye için de geçerli. ‘EYYYY! Amerika…’ demek bundan sonra çok kolay olmayabilir, çünkü aynı tonda ve seviyede bir ‘Ne var, ne diyorsun Eyyyy Türkiye’ karşılığı gelebilir. Keza, medya kanalıyla anti-Amerikancılık yapmak da o kadar kolay ve karşılıksız olmayacaktır.
Bu döneme yönelik diğer aklıma gelen özlü sözlerimiz şunlar: ‘Dinsizin hakkından imansız gelir’ ve ‘çivi, çiviyi söker’.”
O dönemlerde-2016'da ve hattâ bugüne kadar genelde yapılan yorumlar ise, iki “sert liderin”, birbirleriyle daha sorunsuz anlaşacağı yönündeydi. Sadece Ankara-Washington hattında değil; Moskova-Ankara ve hattâ Türkiye ötesinde, Washington-Moskova aksında da, “sert liderlerin” birbirleriyle dayanışacakları, ortak hareket edecekleri gibi bir kanaat söz konusuydu.
Oysa, daha önceden popülizmi, popülist liderliği ve genel olarak da, bu tarz “çetin ceviz” liderleri çalışanların gayet kolay öngörebileceği gibi, öyle pek kimseyle anlaşamıyor bu tür liderler... Anlaşabildiklerinde de, pek kalıcı olmuyor ortaklıkları --“bozuşmaları” da son derece sancılı ve acılı süreçler yaratıyor -- bozuştukları veya yollarını ayırdıkları kişilere ve gruplara karşı, muhaliflerine-muhalefete olduklarından da acımasız ve merhametsiz olabiliyorlar.
Popülist liderleri, aralarında herhangi bir çıkar çatışması yaşanmadığı sürece, herkes “kendi alanının horozu” olduğu sürece birbirlerine, “liderlik tarzlarını” karşılıklı takdir ederek bakıyor olabilirler. Ancak, çıkarlar çatışmaya başladığı an-işte o zaman, gerçekten de “ateşli” bir tablo ortaya çıkıyor.
Peki; dış politikada “Trump Doktrini” nasıl bir çizgiye sahip?
Ne yazık ki, bu konuda en doğru olduğunu düşündüğüm (ve Beyaz Saray'da Trump ile yüz yüze, karşılıklı çalışan bir üst düzey yetkilinin ağzından olduğu kayda geçen) yorum şu:
“We're America Bitch!”
Şimdi, bunu da Türkçe'ye nasıl çevirebilirim bilemiyorum. Veya terbiyem müsait değil. Muhakkak arayan bulur; kendi çevirisini yapar. Kavgalarda, dilin pek bir önemi yoktur. Diplomasi masasında, tek bir sözcük, tek bir detay, tek bir anlam değişikliği çok şeyi fark ettirir de; masaların devrilip kavganın başladığı sokak ortamında herkes herkesin küfrünü, söylendiği dili bilmese de anlar.
İşte biz, “Trump Doktrini” dünyasında böyle bir yerdeyiz. Belki de, dedikleri gibi sözün bittiği yer burası.
“Biz Amerikayız-alırız paçanı aşaaa...”
“Biz Türkiye'yiz-koduk mu oturturuz...”
Bu tarz bir “doktrin”, “Kabadayılık Doktrini” veya “Sen BENİM kim olduğumu biliyor musun Doktrini”olarak da adlandırılabilir. Yolu, bu tip “doktrinlerin” geçerli olduğu arka sokaklara düşenler de bilirler “tarzı.”
Sorun şu ki; birçok insan var -- ve “BÜYÜK liderlerin” attıkları her adım ile yaşamları değişiyor.
Trump Doktrini'nin sonuçları, bu tarz liderliğin kabul gören ve makbul bulunan bir “tarz” hâline gelmesi aynı zamanda. ABD'nin hâlâ, dünyanın en güçlü ülkesinin olmasının da trajik bir sonucu bu.
Trump Doktrini'ni, daha derinlemesine; gerçekten de hak ettiği gibi derinlemesine incelemeye devam edeceğim yeni yazılarla.
Trump ile alay etmek, küçümsemek veya sadece “küfretmek” kolay; ama bir dünya düzeni yıkılıyorsa, müteahhitini de tanımak lazım. Gerçekten de yıkıyor çünkü ve yıktıkları öyle beklendiği gibi ABD'nin kendisi ve Batı dünyası olmak ötesinde, bizlerin de dünyası olabilir.
Yazarlar
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024