Ümit Akçay
Berlin Duvarı’nın yıkılması sonrasında oluşan tek kutuplu dünyada, neoliberal politikaların yönlendirdiği bir küreselleşmenin ‘tarihin sonu’ anlamına geldiği ilan ediliyordu. Ancak tarihin sonu iddiası, yaklaşık 20 yıl kadar sürdü! Ve 2008 küresel finansal krizinin ardından ‘tarihin sonunun sonu’ devri başladı.
Bir başka ifadeyle küreselleşmenin yavaşladığı ve korumacı eğilimlerin ortaya çıktığı yeni bir süreç başladı. Geçen haftaki yazıda bu dönemi tartışmak için çoklu kriz ve küresel ara rejim kavramlarını ele almıştım. Bu yazıda, ağırlıklı olarak Doğu Avrupa üzerine çalışmaları bulunan eleştirel siyasal iktisatçı Joachim Becker’in yakınlarda yayınlanan bir makalesi vesilesiyle, geçen haftanın devamı olarak, küreselleşmeye karşı gelişen yeni milliyetçilik konusunu ele alacağım.
Becker makalesinde Polonya ve Macaristan’a odaklanıyor. Bu ülkelerdeki gelişmeler, doğrudan dünyadaki ana eğilimi yansıtmıyor olabilir. Ancak yine de tek kutuplu liberal uluslararası düzenin çözüldüğü küresel ara rejim döneminde ortaya çıkan yeni siyasi ve iktisadi güçleri değerlendirmek için güzel bir tartışma çerçevesi sunuyor.
KÜRESELLEŞMENİN YARATTIĞI SORUNLAR
Bir tespitle başlayalım: 2008 sonrasında küreselleşmedeki durgunluğa ve neoliberal politikaların itibar kaybetmesine rağmen, buna karşı oluşan itiraz siyasetin sol tarafında değil sağ tarafında şekilleniyor. Neoliberal ve muhafazakar versiyonları olan bu yeni milliyetçilik, küreselleşmenin ve piyasa reformlarının yarattığı hoşnutsuzlukların ifade edildiği bir kanal haline geliyor. Bu hoşnutsuzlukların neler olduğuna baktığımızda, birkaç maddeyi sıralayabiliriz.
İlk başta büyüyen ekonomik eşitsizlikler geliyor. Neoliberal politikalar, sosyal refah ve gelirin yeniden dağılımından ziyade piyasa verimliliği ve deregülasyona öncelik verdiği için ekonomik eşitsizliklerde muazzam artışlar ortaya çıktı. Benzer şekilde, birçok ülkede özelleştirmeler ve kemer sıkma önlemleri uygulandıkça, sosyal güvenlik ağları ve kamu hizmetleri erozyona uğradı. Özelleştirmeler sonucunda, işçi sınıfının geleneksel olarak güçlü olduğu sendikal yapıların örgütsel tabanları daraldı. Bu tabana dayanan siyasi aktörler güçsüzleşti.
Üçüncü gelişme serbest ticaret ve ticari deregülasyonlar sonucunda pek çok Avrupa ülkesinde ve ABD’de sanayisizleşmenin yaşanması ve geleneksel sanayi işlerinin giderek azalmasıdır. Bu eğilimin diğer yüzü, geç kapitalistleşen ülkelerdeki sanayileşme eğilimlerinin hızlanmasıdır. Tüm bu dinamikler neoliberal küreselci modele yönelik bir güven krizinin oluşmasına katkıda bulundu ve bu güven krizi, alternatif politikaların formüle edilmesini getirdi.
Ancak burada dikkat etmemiz gereken husus, bu alternatiflerin genellikle farklı sermaye projeleri olmaları. Becker, Doğu Avrupa bağlamında yeni milliyetçiliğin muhafazakar ve neoliberal versiyonlarını açıklıyor. Ancak tartışma bununla sınırlı olmayabilir, zira 2000’lerde Latin Amerika’da yapılan ve günümüzde ABD için yeniden formüle edilen post-neolibealizm tartışması da, Çin’in temsil ettiği devlet kapitalizmi de alternatifler bahsinde ele alınmalı. Bunları bir başka yazıya bırakıp, yeni milliyetçilik tartışmasına dönüyorum.
NEOLİBERAL YENİ MİLLİYETÇİLİK
Becker, yeni milliyetçiliğin bu iki versiyonunu, 4 ayak üzerinde yükselen bir analitik çerçeve ile inceliyor.
- Neoliberal milliyetçiler, devlet konusunda geleneksel neoliberal yaklaşımla büyük ölçüde örtüşürken, Avrupa Birliği (AB) içinde ulus devletlere daha fazla söz hakkı talep ediyorlar.
- Ekonomik politikalar alanına baktığımızda, her ne kadar neoliberal ekonomik milliyetçiliğin içeriği tam olarak net olmasa da daha fazla ulusal politika alanı talep ettiklerini söyleyebiliriz.
- Üçüncü olarak sosyal politika alanına baktığımızda, neoliberal yeni milliyetçilik, liberal refah devleti geleneğine bağlılığını sürdürüyor ve yoksullar için gelir testi yapılarak sınırlı bir sosyal güvenliğin sağlanabileceğini savunuyor. Ancak neoliberal yeni milliyetçiliğin ayırt edici yanı, etnik ve dini azınlıklar ile göçmenlerin açık ya da örtük bir şekilde sosyal güvenlik sisteminden dışlanmasını talep etmeleri.
- Son olarak bu yaklaşım, sendikaları emek piyasasında tekel oluşturmakla suçlayarak, emeğin hükümetin karar alma süreçleri üzerindeki etkisini azaltmayı öneriyor.
MUHAFAZAKAR YENİ MİLLİYETÇİLİK
Yeni milliyetçiliğin muhafazakar versiyonu daha ilginç. Becker’i takip ederek, aynı dört açıdan bu yaklaşımı değerlendirelim.
- Muhafazakar yeni milliyetçiler, teknokratik, kural temelli ve siyaset alanı dışına çıkarılmış bir devlet anlayışından ziyade yeniden siyasallaşma gündemini takip ediyorlar. Bu yaklaşıma göre meşru siyasi alan, 'yerli ve milli' olarak tanımlanan güçlerle sınırlıdır. Milliyetçi-muhafazakar devlet yaklaşımı, ulus-üstü AB politika yapım süreçlerini eleştirir ve AB'de ulusal hükümetlerin rolünü güçlendirmeye çalışır.
- Ekonomi politikası alanına baktığımızda, net bir eğilimi tespit etmek zor. Ancak müdahaleci ve kalkınmacı eğilimlerin bulunduğu, seçici bir korumacılık ile ulusal şampiyonların desteklenmesi gibi politikaların takip edildiği söylenebilir. Dikkatli okuyucu, bu melez yaklaşımları daha önce ‘utangaç kalkınmacı’ olarak adlandırdığımı hatırlayacaktır.
- Üçüncü boyut olan sosyal politikaya baktığımızda, muhafazakar yeni milliyetçiler, muhafazakar refah devleti geleneğine yaslanarak aileyi temel alır ve toplumsal cinsiyet rollerini korumayı amaçlar, erkekler evin geçimini sağlamalı ve kadınlar öncelikle ev işlerine bakmalıdır. Bu tip bir sosyal politika, etnik azınlıklara, göçmenlere ve LGBT gruplara karşı açık veya üstü kapalı ayrımcılık barındırır.
- Son olarak, muhafazakar yeni milliyetçiler için sendikalar 'milliyetçi' bir sivil toplumun oluşturulması için işlevli olarak görülür. Dahası, sendikalar milliyetçi-muhafazar bloğun bir örgütlenme alanı ve işçilerin 'milli cepheye' entegrasyonun bir aracı olarak görülür.
KISA SONUÇLAR
Neoliberal küreselleşme, farklı ülkelerde farklı şekillerde deneyimlendi ve farklı sonuçlar yarattı. Ancak son yıllarda iktisadi, siyasi, ekolojik ve jeopolitik sorunların derinleşmesiyle şekillenen çoklu kriz döneminde pek çok ülkede hoşnutsuzlukları örgütleyen yeni milliyetçiliğin neoliberal ve muhafazakar tonları oldu.
Yeni milliyetçiliğin neoliberal versiyonu, milliyetçilerin uyguladığı bir neoliberal politika olmaktan öteye gitmiyor ve deyim yerindeyse ‘tek ülkede kapitalizm’ inşasına girişiyor. Genellikle bu proje, sınıfsal güç ilişkilerinde bir herhangi bir değişimi öngörmüyor ve eski müesses nizam temsilcilerinin yeni döneme kendileri uyumlandırmasının bir aracı haline geliyor.
Muhafazakar versiyonu ise, iktidar bloklarında yeniden yapılanmanın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor ve siyasi iktidarın desteğiyle gelişen yeni bir sermaye fraksiyonunun alt sınıfların hoşnutsuzluklarını da içerecek yeni bir hegemonik proje kurmaya yönelmesinin bir ifadesi olarak görünüyor.
Her ikisi de yeni gelişen otoriter eğilimlerin farklı biçimlerini temsil eden yeni milliyetçiliklerin farklı boyutlarını tartışmak, Türkiye açısından da önemli. Zira yerel seçimler sonrasındaki ‘seçimsiz’ geçecek dört buçuk yılda iktidar, otoriter konsolidasyon yolunda önemli adımlar atmaya hazırlanıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025
31.01.2025
23.01.2025
16.01.2025
9.01.2025
2.01.2025