Ural ATEŞER

POLİTİKADA KALİTE...
24.09.2014
1978

 İnanın, bugün Türkiye'deki muhalefet politikasını yürütenlerin seviyesizliğini Almanların en "sağ" partilerinde bile bu kadar yoğun göremezsiniz... Kızacaklar, biliyorum nasıl böyle mukayese edersin diye... Ama ben yapmıyorum mukayeseyi... Kendileri gözümüze sokuyorlar... Kırk senelik "solcu" etiketlerini hala diploma gibi kullanıp soldan ahkam kesen kulaklarının kılı ağarmış "uzman" yazarlardan, gazetecilerden söz etmiyorum... Kendilerini "sol" olarak tanımlayıp politika yapmaya çalışanların "solcu prens" yaptıkları Selahattin Demirtaş'a bakar mısınız... Bu günlerde "emperyalist" ABD'den silah dilenmek için yollara düşenlerin eş başkanı... Hem de sözlerine "herkesi" ortak ederek dediklerini birlikte okuyalım (Kurtuluş Tayiz'den aldım):

"... Artık herkes şunu düşünüyor. Acaba bu rehineleri Türkiye bilerek mi IŞİD'in eline verdi, IŞİD'in eline bilerek bir koz verip IŞİD'e karşı operasyon yapamaz hale gelmek için mi bunu yaptı. Bu konuda ciddi iddialar var, tartışmalar var. Çünkü Türkiye'nin IŞİD'e karşı koalisyona katılmaması, IŞİD'e karşı mücadele yürüten Kürtlere destek vermemesi, çok büyük bir şüphe uyandırmış durumda."

 Herkes kim... Aynı kaba tükürenler... Hasan Cemal'den Cengiz Çandar'a bir sürü "eski kulağı kesik" gazeteci... Hele bir tanesi var ki, hepten arızalı... Tutturmuş 49 değil, 46 rehine kurtarıldı diye... Yahu ebleh, biraz kulaklarını aç ve dinle, biraz zahmet et de oku... 49'un üçü Iraklı konsolosluk görevlisi olduğu için memleketinde bırakıldı diyor Başbakan... Bu ebleğin iddialarını sosyal medyada mal bulmuş mağribi gibi paylaşan sazanlara ne demeli...

 Önce "operasyon"a taktılar... Rambo misali bir saldırı falan hayal etmişlerdi zahir... Özel kuvvetler rehinelerin bulunduğu binaya saldırıyor... Çatışmalar oluyor ve kahraman asker rehineleri kurtarıyor olmalıydı herhalde... Tabi bu ara bir kaçı da ölmeliydi ki, beyzadeler, "neden başka yolları deneyip bu işten can kaybı olmadan kurtulamadınız beceriksizler" diye suçlasınlar... Olmadı... Çatışma falan olmadı, ama bu sefer "karşılığında ne verdiniz, hangi tavizleri verdiniz" yaygarası başladı... Yok vagonlar dolusu ağır silah vermişmiş TC ordusu IŞİD'e falan...Yavaş yavaş sis perdesi aralandığında, para ya da taviz verilmediği ortaya çıktı... Bu da olmadı...

 Devletin bu süre içinde, önemli IŞİD militanlarını tutukladığı, bir kaçını da Özgür Suriye Ordusu'nun elindeki yakalanmış militanlardan aldığı ve bütün bunları sessiz sedasız, maharetle, çeşitli unsurları kullanarak becerdiği ortaya çıkıyor... Bu elbette 3 ay süren ciddi hazırlıkları gerektiren bir OPERASYON... Sonunda IŞİD'le pazarlığa oturuluyor ve değiş-tokuş yoluyla rehineler kurtarılıyor...

 Buna da kulp bulunuyor tabi... IŞİD kimmiş ki onlarla devlet pazarlığa otururmuş... Bunlar, bu devletin 30 senedir "çocuk katili, teröristbaşı" denilen Abdullah Öcalan'la pazarlığa oturduğunu ve o zaman bu pazarlığı eleştirenlerin de "devlet terör örgütü ile, çocuk katiliyle nasıl pazarlık yapar" dediklerini de unutmuşlar... Sıradan insan unutabilir, anlarım... Ama "solcuların" umudu, prensi unutmamalı...

 Şimdi de, IŞİD'e karşı koalisyonda yer almamak için (ki rehineler IŞİD tarafından alındığında böyle bir koalisyon yada girişim yoktu) 49 kişiyi IŞİD'de teslim etmiş hükümet... "Al kardeş, zamanı gelince bize iade edersin" demiş her halde...

 Yahu sizde hiç mi izan yok... O bölgede uçan kuşun kanat çırpışını gözetleyen ileri teknolojisiyle ABD ve diğer Batı ülkeleri vagonlarla verilen ağır silahları, o bölgedeki her hangi bir şüpheli hareketi tespit edemediler... Rehinelerin kurtuluşunun düzen olduğunu, Demirtaş yoldaşınız kadar akıllı olmadıkları için bilemeyip alkışladılar... Öyle mi... Rehineler kurtulduktan sonra da, şimdi silah dilendiğiniz ABD'nin Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'nin IŞİD'i başından beri terör örgütü olarak kabul ettiğini ve rehinelerden dolayı hassasiyetine anlayış gösterdiklerini, rehineler kurtarıldıktan sonra da Türkiye'nin her türlü desteği vereceğini ifade ettiğini de mi okumadınız...

 Abdullah Öcalan'ı tasfiye hareketi, anladığım kadarıyla bu sefer de başarılı olamadı... Gözümüzü, kulağımızı çevireceğimiz iki iradeden biri Abdullah Öcalan'dır... İkincisi ise devletin temsilcisi olan Edoğan... Bu iki iradeden duymadıkça, bunların tabanlarındaki prenslerin, "yoldaşların" dediklerine kulak asmayın... Kervan yürüyor...

.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar