Vedat Bilgin
Zaman zaman şiddeti azalan veya artan bir tartışma yaşanmaktadır: Türkiye kutuplaşıyor. ‘Türkiye öyle kutuplaştı ki, ikiye bölündü’ söyleminden bahsediyorum. Burada hangi kutuplaşmadan bahsediliyor tam anlaşılmıyor. Tartışmacılar bazen sadece siyasi liderler etrafında bir kutuplaşma olduğunu söylerken, bazen mesele siyasi kutuplaşmaya zaman zamanda toplumsal kutuplaşmaya kadar götürülmektedir.
Aslında yeknesak bir toplum, homojen bir sosyal veya siyasal topluluktan bahsetmek için modern öncesi kapalı kabile yapılara kadar gitmek gerekir; modern toplumlar farklılaşmış hatta siyasal ekonomik ve toplumsal açıdan birçok eksende farklılaşmış, kutuplaşmış toplumlardır. Sanırım burada esas mesele farklılaşmış kesimlerden öteye iki eksende kutuplaşma iddiasından ortaya çıkmaktadır. Peki, bu iddia ne derece doğrudur? “Söz konusu kutuplaşmanın, iki kutupluluğun siyasi, ekonomik ve toplumsal düzeylerde üst üste örtüşmesi mümkün görünmediği için bu iddianın oldukça problemli olduğunu tespit etmek mümkündür. İddiayı siyasal kutuplaşma ekseninde ele alırsak elbette ‘siyasi liderler karşıtlığını’ aşan yapısal bir mesele olarak ortada durduğunu söyleyebiliriz ki bu kutuplaşmanın tarihsel, ideolojik sebepleri vardır ve bunlar akşamdan sabaha ortaya çıkmış değildir.”
Kutuplaşmanın tarihi
Türkiye’deki siyasal kutuplaşmanın yol açtığı sorunların kaynağını İmparatorluğun içinde bürokrasinin ‘kul statüsünden’, ‘patrimonyal/Batıcı bürokrasi’ konumunu elde ettiği süreçlerde bulabiliriz. İmparatorluk Türkiye’si sanayi çağının yükselişi karşısında Batılılaşma reformlarıyla kendisine çıkış yolu arayan bir dönem yaşamıştır. “Osmanlı sultanları, Batılılaşma yolunda siyasi reformlar yaptıkça, önemli bir çelişkiye sebep olmuşlar, iktidarı ‘Batıcı bürokratik elitlerle’ paylaşmaya başlamışlardır. Bu sorun, meşrutiyetle başlayan bu siyasal reformlar sonucu kaçınılmaz olarak ‘gelenekçi aydınları/elitleri’ ve ‘Batıcı elitleri’ siyasal olarak karşı karşıya getirmiştir.”
1908 arkasından 1913 siyasal müdahaleleri bürokrasi içinde askerlerin siyasete doğrudan katıldığı dönemlerdir ki, burada ortaya çıkan siyasal kutuplaşmanın derin bir siyasal bölünmeye sebep olduğunu bugünkü tarih tartışmalarından anlamak zor değildir. İmparatorluktaki siyasal bölünmelerin, ‘Batıcı aydın/ bürokrat ve asker’ kadrosu ile ‘gelenekçi aydın/esnaf/halk’ kutuplaşmasına sebep olduğunu belirlemek mümkündür.
Cumhuriyet bu tarihsel kutuplaşmayı ortadan kaldırmış mıdır? Daha önce üzerinde durduğum gibi, Cumhuriyetti kuran kadrolar homojen değildir ve bu farklılıklar çoğulcu karakterini Milli Mücadeleden Tek Parti yönetiminin kuruluşuna kadar nispi olarak devam ettirmişlerdir. Tek Parti düzeninin kurulması, Cumhuriyetin potansiyel olarak içinde taşıdığı, (bizatihi Gazi Paşa’nın kurmaya teşebbüs ettiği çok partili siyaset arayışlarını hatırlayalım) demokrasiye karşı bir sürecin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Kültürün özgürleşmesi
Tek Parti Yönetiminin İmparatorluk dönemindeki ‘Batıcılığı aratan’ radikal girişimleri, ‘yerli olanı tasfiye etmeye’ dönük reform adı altındaki uygulamaların şiddetle desteklenerek devam etmesinin kaçınılmaz sonucu İmparatorluktaki siyasal kutuplaşmayı Cumhuriyete taşımak olmuştur.
“Burada üzerinde durduğum tez, eğer Cumhuriyet demokrasiye erken açılsaydı, demokratik şartlar Batıcı bürokrasinin kendi tahakkümünü kurmak için ortadan kaldırılmamış olsaydı, halka karşı yapılan ‘yerli kültürü tasfiyeye dönük’ aşırı uygulamalara gidilemezdi. O zaman reformlar, Mümtaz Turhan Hocamızın dediği gibi ‘zorunlu kültür değişmeleri’ kalıbından çıkarak ‘serbest kültüre değişmeleri’ne dönüşerek, ülkenin kalkınmasını, toplumsal gelişmeyi esas alan bir çizgide sürdürülebilirdi.”
Öyleyse meseleyi doğru koymak gerekir; Türkiye demokrasi öncesi dönemde devlet ideolojisi haline getirilen Batılılaşmayı arkasına alan Batıcı/aydın-bürokrat kadroların halkın başta tarihi olmak üzere dili, geleneği kısaca kültürü üzerindeki operasyonlarına karşı, geleneksel aydın/ muhafazakar halk kesimlerinin kutuplaşmasını ancak demokrasi vasıtasıyla dengelemeye çalışmakta, kendisine yaşama alanı açmaktadır. Bu sürecin kutuplaşmanın dilini sertleştirdiği, siyaseten görünür kıldığı ise ayrı bir gerçektir.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.03.2020
27.05.2019
20.05.2019
9.05.2019
6.05.2019
2.05.2019
30.04.2019
22.04.2019
18.04.2019
15.04.2019