Yıldıray OĞUR
“Bu Meclis’te kaç kişi benim gibi Holokost anmasına gittiğinde “Bir daha asla” sözünü duydu? Aynı kıtada, aynı bölgede yine aynı ölüm kampları. Yine aynı şey yaşandı ve yaşanıyor. Bu sefer Yahudilere değil, bilhassa Müslümanlara yapılıyor. Bize taraf tutmayın dediler, ben taraf olmak için buradayım. Tarihte Müslümanlar ve Hırvatların da yaptığı zulümler olmuştur. Ama onlar tecavüz kampı kurmadılar, ölüm kampları inşa etmediler. Belirli bir etnik veya dini gruba karşı plan bir şekilde toplu katliam yapmadılar. Buna soykırım denir, soykırım! Mladiç, Karadziç, Miloseviç savaş suçlusudur, Himmler’den farkları yoktur. Bunu izleyecek miyiz!”
1995’de ABD Senatosu’ndaki Bosna oturumu sırasında Bosnalılara uygulanan silah ambargonun kaldırılması için verdiği önerge üzerinde bu ateşli konuşmayı yapan ve Bosna’da yaşananlara iki kez “soykırım” diyen senatör Joe Biden’dı.
Biden’in siyasi kariyerine bakınca başkan seçilmesinden sonraki ilk 24 Nisan anmasında, 1915 için de iki kez “soykırım” diyebileceğini tahmin etmek zor değildi.
1972’de 30 yaşındayken seçildiği senatoda 2008’e kadar 36 yıl boyunca Delaware eyaletini temsil etti Biden.
Seçimlerde zafer konuşmasını da yaptığı memleketi Wilmington, Delaware’in en büyük ve kalabalık şehri.
Wilmington, 19’uncu yüzyıldan bu yana Yunanların göç ettiği, 1934’den beri bir Rum Ortodoks Kilisesi olan, her yıl festivaller yapacak kadar örgütlü ve kalabalık bir Yunan nüfusuna sahip bir şehir.
1974 Kıbrıs Harekatı olunca Wilmington’daki Rum Ortodoks cemaati harekete geçti. Tabii ilk yaptıkları eyaletin kongre üyelerine ulaşmak oldu. Bunlardan biri de 32 yaşındaki genç senatör Biden’dı.
Genç Biden, bu yüzden 1974’ten itibaren Yunan tezlerinin güçlü bir savunucusu oldu.
Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin bir üyesi olarak, NATO ittifakı ve Sovyet tehdidi yüzünden Türkiye’ye yakın duran Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’la da karşı karşıya geldi.
Kıbrıs Harekatı sonrası ABD senatosundan geçirilen Türkiye’ye ambargo kararı için çalışan senatörlerden de biriydi.
1980 yılının nisan ayında 38 yaşında genç bir senatör olarak Ankara’ya gelme amacı da NATO’ya dönmek isteyen Yunanistan’la ilgili Türkiye’nin vetosunu kaldırması için lobi yapmaktı.
80’ler, 90’lar boyunca da Biden’ın ABD Senatosu’ndaki tüm “Ermeni soykırımı tanınsın” tasarılarında imzası vardı, Türkiye’yi Kıbrıs ve Yunanistan yüzünden sürekli eleştiren senatörlerden biri oldu.
80’ler ve 90’lardaki gazete arşivlerinde Biden hakkında “Yeminli Türk düşmanı”, “Çirkin Amerikalı”, “Perakende terbiyesiz”, “Rum kuklası” başlıklı pek çok haber bulunabilir.
Biden sadece Türkiye’yle ilgili bu eleştirel sicili yüzünden değil, Bosna konuşmasında net bir şekilde görünen idealist dış politika çizgisi nedeniyle de bunu söylemeye yatkındı.
Ama bu idealizmini hiçbir realist endişeye kapılmadan ifade etmesi için herhalde 2021 yılı kadar uygun bir iklim bulunamazdı.
Trump fırtınası, Kongre baskını, Black Lives Matter hareketi sonrası ABD’sinde başkan seçilen Biden, içeride yaralı Amerikan demokrasisini onarmaya çalışıyor, bu yüzden ülke tarihinin en renkli kabinesini kurdu, Pentagon’un başına siyahi bir bakan atadı.
Ayrıca Biden ABD’si, dışarıda da yeniden geleneksel “özgür dünyanın lideri” pozisyonunu geri kazanmaya çalışıyor. Bu konuda çok tavizsiz gidiyorlar. Türkiye’den daha dişli olan Çin’e karşı Uygurların yaşadıklarına “soykırım” dediler. Putin’le Navalny kavgası veriyorlar, Dünya Demokrasi Kongresi toplamaya çalışıyorlar. Demokrasi, ABD dış politikasının merkezinde yer alıyor.
Ama bütün bunlara rağmen bir NATO müttefikine yine de bunu yapmayabilirdi.
İşte burada da en büyük yardımı ona Türkiye yaptı.
Eğer Türkiye, bu Türkiye olmasaydı belki Biden’ı bile Obama gibi Ermenilerin soykırım yerine kullandıkları “Medz Yeghern” demeye ikna etmek mümkün olabilirdi.
Ama Türkiye, hem dünyanın demokraside, hukukta en çok gerileyen ülkesi olarak hem de dış politikada aldığı S-400 ve benzeri kararlar yüzünden bunu kolaylaştırdı.
Türkiye, artık Batı’da doğru-yanlış hakkında her şey söylenmesi serbest ülkeler statüsünde.
Az kalsın aralarında iç savaş çıkacak Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin üzerinde anlaştıkları nadir konulardan biri Türkiye’nin artık güvenilir bir müttefik olmadığı.
Geleneksel olarak Türkiye yanlısı bilinen çevreleri bile pes ettirip, havlu attıran bir Türkiye var.
Üstelik bu yıl Biden’a baskı yapan Ermeni lobisini daha da öfkelendiren bir Karabağ savaşı yaşandı.
Bütün faktörler üst üste gelince Biden da 24 Nisan konuşmasında iki kez “Soykırım” demiş oldu.
Bunu yaparken olayların Osmanlı döneminde geçtiğini vurguladı, Türkiye Cumhuriyeti’ni işin içine karıştırmadı.
24 Nisan’daki mesajında soykırım diyeceğini de bir gün önce telefon açtığı Erdoğan’a söyledi.
Erdoğan’ın ona ne söylediğini hala bilmiyoruz. Resmi açıklamalarda bundan hiç bahsedilmedi.
Anlaşılan Ankara hem siyasi hem de ekonomik şartlarının farkında olarak bu karara öyle yüksek perdeden karşı çıkmayacak.
Daha önce Fransa, Almanya soykırımı kabul ettiğinde geri çağrılan büyükelçiler, boykot çağrıları, yakılan kravatlar, buzdolapları gibi abartılı tepkiler verilmedi, verilmeyecek.
Zaten soykırım açıklamasının hemen öncesine ‘denk’ düşen, MSB’nin rap klibi eşliğinde çıktığı yeni PKK operasyonuyla milliyetçi hissiyat başka bir yere kanalize edilmeye çalışıldı, iktidar sözcüleri ABD’ye diyemediklerini, muhalefete söyledi, sanki başında Biden varmış gibi milli spor olarak yine HDP dövüldü.
Şu anda Ankara’nın önceliğinin atalarımızı korumaktan çok, 8.1’in üstüne çıkmış, boşalan Merkez Bankası rezervleri yüzünden de önü açık olan dolar kuruna karşı Türk lirasını korumak olduğu anlaşılıyor..
Nihayet ABD, aralarında Fransa, Almanya, İtalya ve Rusya’nın da olduğu Ermeni soykırımını resmen kabul eden 30 ülkeye katılmış oldu.
Her soykırım diyen ülkeden elçi çekilseydi, Türkiye’nin NATO üyesi ülkelerin çoğunda elçisi kalmazdı.
Üstelik alternatif olarak bu kez bir Rusya da yok. 1915’in 100. yıl anmaları için 2015’de bizzat Erivan’a gidip soykırım anıtına çelenk koyan Putin’di.
Bu ülkelerin 100 yıl önce yaşanmış bir olay için Türkiye’yi mahkeme önüne çıkarıp, tazminat ödemeye mahkum etmeye zorlayacağını düşünmek siyasi paranoyadan başka bir şey değil.
Soykırım artık sadece hukuki yaptırımı olan bir kavram değil, aynı zamanda acıyı ve öfkeyi tarif eden de bir kelime.
Türkiye, Bosna’da olanlara, Çeçenistan’da olanlara, 2009 yılında bizzat başbakan Erdoğan’ın ağzından Doğu Türkistan’da olanlara, Myanmar’da olanlara, Gazze’de olanlara işin hukuki tarafını düşünmeden çok rahat soykırım demişti.
Eğer Türkiye uzun yıllar boyunca total inkar yerine, 1915 ile ilgili kendi kelimelerini üretebilseydi, bu kelimeye karşı bu kadar korunmasız kalmaz, bu kavram da kendisine karşı bu kadar ısrarla ve öfkeyle kullanılmazdı.
Ama Biden’ın açıklaması sonrası yeniden tozlu raflarından indirilen total inkar argümanları, soykırım kavramının şiddetini artırmaktan, tartışmayı yeniden güncelleştirmekten başka bir işe yaramıyor.
Mesela soykırım kavramının hukuki bir kavram olduğunu ve sadece Yahudi Soykırımı için kullanılabileceğini söylemek Türkiye’nin derdine çare değil.
Kavramı Yunanca Genos (ırk) ve Latince –cide (Öldürmek) kelimelerden birleştirerek yaratan ve Soykırım Sözleşmesi’nin ilham kaynağı olan Polonyalı Yahudi hukuk profesörü Raphael Lemkin, bu kavrama ilham kaynağı olarak 1921’de Berlin’de Talat Paşa’yı öldüren Tehliryan’ın yargılandığı davaları gösteriyor, bizzat kendisi Ermenilerin başına geleni Yahudi Soykırımı’nın öncülü sayıyor.
https://commons.wikimedia.org/w/index.php?title=File%3AThe_Genocide_Word_by_Raphael_Lemkin.ogv
“Siz de yaptınız” argümanının haklı bir tarafı var. Dünyada kendi ulus devletini kurarken etnik temizlik, soykırım, katliam yapmamış millet az.
Hatta yaşayan en büyük sosyologlardan Michael Mann Demokrasinin Karanlık Yüzü kitabında etnik temizlikleri ulus devletlerin ve demokrasilerin kurulması süreçlerinin bir parçası olarak anlatır.
Demos ve ethnos birbirine karışınca, iki rakip etnik grup aynı topraklarda kendi devletlerini isteyince işin sonu dünyanın pek çok yerinde güçlü olanın zayıf olanı etnik temizlikle ortadan kaldırıp, demokrasi için zaruri olan homojen ulusu kurmasıyla sonuçlanmıştı.
Ama “yaptık yine yaparız”, “yaptık ama bir sor niye yaptık” diyerek olay sanki dün olmuş gibi atalarına bu kadar kuvvetle kefil olan pek kalmadı.
O yüzden Biden’ın kararına kızıp, “Biz de Kızılderili soykırımını tanırız o zaman” demek Amerikalılar için bir şey ifade etmiyor.
Bu tartışmalar oralarda çoktan yapıldı, ahlaken bunun yanlış olduğu çoktan teslim edildi, 19. yüzyılın ortalarından itibaren yerli Amerikalılara rezervazsyon denen özel alanlar tahsis edildi, 70’lerde eğitim, 90’larda yönetimde özerklik verildi.
Yerli İşleri için özel bir bakanlık kuruldu. Bugün o bakanlığın sitesine girince ABD’nin uzun yıllar uyguladığı asimilasyon politikalarının eleştirisiyle karşılaşıyorsunuz. Son olarak Biden bu bakanlığın başına yerli kökenli bir ismi atadı.
Bizzat Kaliforniya Valisi, eyaletinde yaşanan yerli katliamlarına soykırım deyip, resmen özür diledi. Pek çok yerde katliamlar için anıtlar var.
Yani Meclis’ten “Kızılderili Soykırımı”nı tanıma kararı çıkarılırsa bu sadece hakaret kabul edilen “Kızılderili” kelimesi yüzünden Amerikan yerlilerini öfkelendirir.
Sanki bunlar üzerine binlerce film yapılmamış, buradaki Amerikan devletinin politikaları yerden yere vurulmamış gibi ABD’nin Kore’de, Afganistan, Vietnam’da, Irak’taki katliamlarını hatırlatanlar da Kore’de ve Afganistan’da Türkiye’nin de ABD’yle müttefik olduğunu, Irak’a da son anda reddedilen tezkereyle girmediğimizi, hem Vietnam hem de Irak savaşlarına karşı ABD’de büyük toplumsal hareketler ortaya çıktığını, hatta bu yüzden başkanların seçim kaybettiğini unutuyor.
“Savaş koşullarında oldu, bizi arkadan vuracaklardı yoksa” argümanı ise “Peki Adapazarı’ndaki, Kütahya’daki Ermeni kadınlardan, çocuklardan hangi ihaneti gördünüz” sorusu karşısında ne diyebilir? Aynı argümanla Naziler, “1941’de Rusya’ya savaş açınca cephe gerisini temizlemek gerekti” diyerek Yahudi Soykırımı’nı aklayabilir, 1944’de Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Stalin’in Kırım Tatarları için verdiği sürgün emri de meşrulaştırılabilir.
Aslında Türkiye, 90’lar ve 2000’ler boyunca yapılan hararetli tartışmalarla, artan akademik çalışmalarla, Hrant Dink’in hem yaşarken hem de öldürüldükten sonra kurmayı başardığı dille bu eski argümanları terk etmeye başlamış, 2014’den bu yana 24 Nisanlarda devletin resmi taziye yayınlamaya başladığı özgüvenli bir pozisyona ulaşmıştı.
Ama maalesef demokrasinin diğer alanlarında yaşanan gerilemeden bu birikim de nasibini aldı.
Bir asır boyunca Türkiye’nin başını daha fazla ağrıtmaktan, karşıdaki insanları daha fazla tahrik etmekten başka bir işe yaramamış, empati duygusundan yoksun eski total inkar argümanları geri döndü.
Biden’ın “soykırım” tabirini kullanması da esas olarak Türkiye’de 1915 olayları ile ilgili bugüne kadar alınmış mesafeye zarar vermiş oldu.
Muhalefet iktidarın daha da gerisine düştü.
İki toplumu makul bir yere çekmek için hayatını ortaya koymuş Hrant Dink’in onca emeğinden sonra...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025