Aydın Selcen
Trump, 14 Aralık’ta gerçekleşen telefon görüşmesinde, Erdoğan’ın bilinen savlarını dinledikten sonra “Ne diyeceğim biliyor musun, al senin olsun” demiş ve liderler söz konusu konuşmaya katılan Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışman Kalın’a konu hakkında istişareyi sürdürme talimatı vermişler.
ABD Başkanı Trump Suriye’de “ne yarbay, ne albay, hepinize bay bay…” deyiverdi. Vaşington’un günde on sekiz saat çalışan çevik adımlı konuşma notu yazıcısı bürokratlarını da, arkalarında bir ömürlük savaş alanı deneyimi ve yanlarında sandıklarla tarih kitabı bulunduran Savunma Bakanı Mattis gibi ağır toplarını da kafa kafaya tokuşturdu. (Hakkını teslim edelim: Mattis’in de Trump’a “bay bay” dediğini eklemeli.) Telefonun hattının diğer ucundaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bile bu ani elvedadan şaşkınlığa uğradığı anlaşılıyor.
Geçen pazar günkü yazımda “ABD, Türkiye’yle TSK’nın Fırat’ın doğusuna tek yanlı askeri müdahalesinin (hariciye ağzıyla) ‘modalitelerini’ konuşur duruma sürüklenmiş oldu.” öngörüsünde bulunmuştum. Bozuk bir saatin dahi hiç değilse her gün iki kere doğru saati göstermesi gibi, bu defa yanılmamışım.
Esasen Trump, daha 29 Mart 2018 Ohio’da altyapı konusunda konuşurken aniden konuyu Suriye’ye getirip “pek yakında Suriye’den çekiliyoruz, bırakalım başkaları ilgilensin” demişti. Washington Post’un haberine göre podyumdan indikten sonra ulusal güvenlik ve dış politika danışmanlarının panik içinde koşuşturmalarını zevkle izlemiş.
Ayrıca Trump, 27 Kasım 2018 tarihinde aynı gazeteye verdiği söyleşide de keza, Ortadoğu’dan söz ederken “yani, biliyorsunuz, aniden öyle bir nokta gelir ki, artık orada kalmanıza gerek kalmaz” demişti. Bir başka deyişle, Erdoğan ne denli açık sözlü bir siyasi liderse, Trump’ın da ondan aşağı kalır yanı yok. Her ikisinin de ne söylediğini ciddiye almakta yarar var.
Trump, 14 Aralık’ta gerçekleşen telefon görüşmesinde, Erdoğan’ın bilinen savlarını dinledikten sonra “ne diyeceğim biliyor musun, al senin olsun” demiş ve liderler söz konusu konuşmaya katılan Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışman Kalın’a konu hakkında istişareyi sürdürme talimatı vermişler. Nitekim sivil personel çekildi bile ve iki bin civarındaki ABD Özel Kuvvetler mensubu da çekilmeye başladı.
ABD sisteminin nasıl çalıştığına biraz aşina olanlar ve Obama döneminde ABD’nin çok daha büyük bir kuvveti komşu Irak’tan nasıl çektiğini anımsayanlar, o “üs” denilen “ileri harekat üslerinin” (“FOB”), “gözlem noktası” denilen üzeri işaretli küçük yapıların ve Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bugüne dek verilen (“TIR’lar dolusu!”) hafif silah ve mühimmatın nasıl biz göz açıp kapayıncaya dek oldukları yerde bırakılacağını ve ABD’nin bizim buralarda sanılandan çok daha süratle Suriye’den tümüyle çıkacağını görecektir.
Şimdi, “ABD Kandil’den Akdeniz’e dek uzanacak bir Kürdistan’ı başkenti Diyarbakır olacak biçimde kurduruyor” diyenler herhalde kafalarını kaşıyacaklar. Şam açısından önemli, küresel bakımdan keyfe keder olduğunu vurgulayageldiğim hidrokarbon kaynaklarına ABD’nin çökeceğini savlayanlar da öyle. “Sahada güçlü olan, masaya güçlü oturur” buyuranlar hakeza. Kobani’den girip, Kamışlı’dan çıkmayı, yahut Tel Abyad/GreSpi ile Ras El Ayn/Serakani’den girip Rakka’yı, Deyrezor’u fethetmeyi tasarlayanlar da masalarına kalem, kağıt, cetvel ve kollu FACIT hesap makinelerini koymuşlardır muhtemelen.

Harita: WINEP https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/tal-abyad-achilles-heel-of-the-syrian-kurdish-belt
Kellesini avuçlarının arasına alanlara, ABD’nin “Fırat’ın doğusu” demeye alıştığımız üçgen bölgede (ve Tenef’deki) minimalist askeri varlığını sürdürmesinin üç önceliğinin IŞİD’i yenilgiye uğratmak ve yeniden bir tehdide dönüşmesini engellemek, İran’ı alan dışında tutmak, Rusya ile İran’a topyekun bir Suriye zaferi hediye etmemek olduğunu öne süren amadeniz gibiler de dahil edilmeli kuşkusuz. Demek söz konusu üç öncelikten sonuncusu geçersiz, ilk ikisinin hasıl edilmesi için de ABD mevcudiyeti olmazsa olmaz değil-miş.
Önceki bahtsız Dışişleri Bakanı Tillerson Suriye’ye iki yüz milyon ABD Doları tutarında insani yardım taahhüdünden söz edince nasıl arka kapıdan koşar adım çıkmak zorunda kalmış ve Trump söz konusu katkıyı iptal edip, Suudi Arabistan (SA) ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) “pamuk eller cebe beyler” demişti hatırlayın. Bu defa, Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey Suriye’nin yeniden imarı için 300-400 milyar (!) ABD Doları’na gereksinim duyulacağını belirtince başkanın eli tüvütreye gayri ihtiyari uzanmıştır sanırım.
Trump, ABD’nin Suriye’de IŞİD’i yeterince tokatladığını, Fransa gibi başka heveskar varsa işe devam edebileceğini söylüyor. Erdoğan’a da IŞİD’le mücadelede samimiyse, Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi alana girebileceğini dile getiriyor. Rusya’nın “zaferi” Hizbullah’ı İsrail sınırından uzak tutacağı hatta giderek Rusya’nın İran’ın yerine geçeceği anlamına geliyorsa, bu duruma da razı olacağını haber veriyor. Türkiye alana girince, bunun kendiliğinden İran’ın alandışı durumunun süreceği demek olacağını düşünüyor.
Trump, Erdoğan’a nam-ı diğer Rojava’yı yılbaşı armağanı olarak sunarken, Erdoğan da İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yi Ankara’da ağırlayıp ABD’nin ambargo siyasetini Türkiye’nin yok saydığı anlamında gayet net ifadelerde bulunuyordu. Yarın, öbür gün posbıyıklı Bolton Paşa, el pençe divan Trump’ın karşısına çıkar da “hünkarım, cümle Fırat-ı Şarki vilayetini cemile kabilinden takdim kıldığınız Osmanlı, meğer Acem şahıyla sütre gerisinde teşrik-i mesaideymiş” derse ne cevap alır, onu şimdiden kestirmek pek güç.
Erdoğan bir süredir, belki adı barışı çağrıştırdığı cihetle pek ısınamadığı, Zeytin Dalı Harekatı’na “Zeytinlik Operasyonu” diyor. Nasıl IŞİD’den DAEŞ’e geçildiyse sanırım bu yeni adlandırma artık resmileşecektir. ABD çekilirken, Rusya Afrin’deki gibi yeşil ışık yaktığı ve Şam’dan da sarı ışık devşirdiği takdirde, tahminimce TSK’nin yerel Arap kabileler ve YPG/YPJ ile zoraki işbirliğinden mutsuz SDG’nin Arap milis bileşenleriyle ortaklaşa bir “Fırat Hançeri” harekatı yapılacaktır. Bu mutasavver “hançer”, Tel Abyad-Ras El Ayn arasından, söz konusu iki sınır kasabasının denetimini devralarak, güneye Rakka’ya uzanacaktır.
Böylece Afrin’den kovulan Kürtlerin elinde sadece Kobani ve Kamışlı-Haseke-Derik/Malikiye-Amude kalması hedeflenecek. Derik-Amude ucuna da herhalde Şam’ın ve KDP-KYB destekli ENKS’nin hakimiyetinin sağlanması için uğraşılacak. Pekiyi Şam, ENKS’yi mi, PYD’yi mi tercih eder? Öyleyse Şam’la uzlaşma için Ankara ile PYD arasında ayrı bir yarışın başladığı söylenebilir. Hangi tarafın ipi göğüsleyeceğine de muhtemelen Putin hakemlik edecek. Putin’e rağmen, temelinde baştan sona bir husumet tarihi olan Türkiye-Suriye ikili ilişkilerinde yeni bir çatışma sayfası açılır mı, o da bir başka olasılık. Şu an için en şiddetli zaman baskısı altında olan ve en zayıf elle masada oturan PYD…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024