Aydın Selcen
Son dönemde yineleyegeldiğim üzere önce düşünmeye cüret edelim. Sonra doğruları arayalım, verileri konuşalım, tarihi anımsayalım, sorular soralım. Sorduğumuz soruların olası yanıtlarının, bunlar doğru da olsalar, (düzensiz göç konusunda olduğu gibi) beyhude olmayacak politikalara yol açamayabileceği gibi bir aşılamaz çelişkiyle karşı karşıya bulunduğumuzun bilincinde olalım. Aris Roussinos’un betimlemesiyle “çözüm önermeyen içi boş itirazın rahatlık örtüsünden”, diğer deyişle “her koşulda önce kendimizi iyi hissetmek için tutum almaktan” kaçınmaya çalışalım.
Demokrasilerde islâmcılığa yer yok. İslâmcılık, en ılımlısından (AKP?) en vahşisine (IŞİD?) tüm renkleriyle küresel ölçekte o denli başarısız oldu ki, esasen islâm ile demokrasinin ne denli bağdaşabildiği sorusunu sordurtur oldu. Bu sorunun değil dile getirilmesi düşünülmesi dahi islâmcılara “islamofobi” (“kurt adam!”) çığlığı attırmaya yetiyor. Oysa inançlı bir Müslüman için laik bir cumhuriyetin yurttaşı olmak, tanrısal ile dünyevi arasında, kutsal kitapta yazanla anayasada, medeni kanunda yazan arasında kaçınılmaz bir çelişki yaratıyor. Laiklik olmadan da demokrasi olmuyor. Öyleyse hangisi hangisine uyacak? Normlar nasıl oluşacak, anayasacıların deyişiyle “normlar hiyerarşisi” nasıl yerleşik kılınacak?
Devlet demek aynı zamanda boyun eğmek demek. Yasalara, vergilere, askerliğe vb. Her devletin kuruluşu bir bakıma zora da dayanıyor. Sakarya’da onbin erin firar etmesi değil, en az on yıldır aralıksız savaşan bir halkın içinden yüzbin dolayında er ve subayın düzenli bir ordu halinde, emir-komuta zinciri içinde, bir plan kapsamında orada savaştırılabilmiş olması asıl çarpıcı olan tarihsel veri. Doğa durumu, “anarşi” ortamı düşünsel anlamda bana da çekici gelmiyor değil. Ancak Anatol Lieven’in altını çizdiği üzere “bir devlete sahip olmaktan daha kötüsü bir devlete sahip olmamak”. Taliban’ın omurgasını, mevcudunun çoğunluğunu oluşturan Peştunlar tarihin hiç bir döneminde kendi töreleri, kabileleri ve İslâm yorumları dışında kurala, otoriteye tabi olmamış; bu çabalara hep karşı koymuş, silâhlarını kimseye teslim etmemiş.
Dinde çoğulluk, “İslâm’ın yorumları” dediğimizde, bir islâmcıyla konuşma başlamadan bitiyor. Tanrı tek, peygamber tek, kitap tek, hadisler sahih: Öyleyse neyi tartışıyoruz? Bir gün tüm dünyaya İslâm egemen olacak ve o gün sonsuza dek barışa erişilmiş olunacak. Ha IŞİD, ha Taliban, ha İhvan. Ha İran İslâm Cumhuriyeti diye eklenebilir. Mi? Zira bizatihi Şiilik de islâmcıya göre “doğru yoldan” sapma. Bunun için her gördüğümüz sakallıyı molla sanıyoruz da, İslâm’da en köktenci arayışlar yine Kum’dan çıkıyor. Bahçeli’nin “terazi var, tartı var…” özdeyişinde (!) olduğu gibi, öyle İranlı molla var ki, al ışınla misal Heidelberg’e, teoloji fakültesinde ordinaryus profesör olsun. Ancak temel çıktı, islâmcı için takıyyenin kaçınılmaz yordam olarak benimsenmesi gereği. Takıyye yöntemiyle kartezyen bir düşünce tartışmasının bağdaşmayacağı ise yalın gerçek. Takıyye ile gerçeğe ulaşılmaz, takıyye kazınınca altından gerçek çıkar.
Afganistan’da bugüne dek güvenilir bir nüfus sayımı yapılamamış. Üstelik günümüzde bile Afganistan nüfusunun ancak 43%’ünün okur-yazar olduğu varsayılıyor. Doğru, Afganistan Krallığı’nı kuranlar da yine aynı Peştunlar. Emanullah Han 1928’de çıktığı Türkiye, İran ve Mısır gezisi bağlamında Ankara’ya da uğruyor. Genç laik cumhuriyetin başarılarından, aldığı yoldan, yöneliminden çok etkileniyor. Rivayete göre Atatürk konuğunu uyarıyor. Mealen uyarlarsak dediği özetle şu: “Ne sen bensin, ne Afganistan Türkiye. Burada gördüklerini ülkende uygulamaya kalkışma. Aşamalı ve mantıklı ilerle. Biz de sana elimizden geldiğince yardımcı olalım.” Bilge evsahibinin akılcı öğütlerini pek dinlememiş olacak, yurda dönüşünde kapsamlı reformlara girişen Emanullah Han 1929’da Afganistan’ı terk etmek zorunda kalıyor.

Afgan Kralı Emanullah Han’ın Ankara’da Cumhurbaşkanı Atatürk tarafından kabulü (1928)
Tarihten yapraklarda biraz daha geriye gidelim. Sarıkamış faciasının, Ermeni Soykırımı’nın sorumlularından, “damad-ı şehriyari” Enver Paşa’nın anısı bugün de kimi çevrelerce hayırla yâd ediliyor. Enver 1922 Ağustos ayı başında Afganistan’ın hemen kuzeyindeki bugünkü Tacikistan bozkırlarında, Bolşeviklerce öldürülüyor. Aynı yılın aynı Ağustos ayının sonunda Dumlupınar’ın muzaffer başkomutanı Mustafa Kemal işgalci Yunan ordusunu Ege kıyılarına doğru takip etmeye başlıyor, 9 Eylül’de İzmir kurtarılıyor. Adeta anlam deryası: Biri Batı’ya, diğeri Doğu’ya gidiyor. Biri geleceğe, diğeri hayal edilmiş bir pırıltılı geçmişe (o kadim ihtişama?) yürüyor. Biri kendi anayurdunu savunuyor, diğeri ata yurdu varsaydığı bir yerde çarpışıyor. Biri aklın gereğini yapıyor, diğeri duygularına kapılmış sürükleniyor. Biri çözüm üretiyor, diğeri çaresizlikten hareket ediyor. Sonuncusu da şu: Enver’in “organik”, Mustafa Kemal’in “organik olmadığı” iddia edilebilir mi? O Mustafa Kemal, kendi memleketi Selânik’i almış, zamanında Girit’te etnik temizlik yapmış Yunanistan başbakanı Venizelos’u da Dumlupınar’dan yalnızca sekiz sene sonra Ankara’da ağırlamayı biliyor. Hepten coşup, “yaw siz kime ne hikâye anlatıyorsunuz be?” diye soracağım neredeyse.

Hugo Pratt’ın yarattığı Corto Maltese’nin “La Maison Dorée de Samarkand” (1980) macerasından
Yukarıda değindiğim Sakarya örneğinde olduğu gibi yineleyelim: Kütahya’dan İzmir’e dek ama koşaradım giden erler, ama at sırtında ilerleyen subaylar, on yıldan beri savaşmış, eti kemiğine yapışmış, derileri güneşten kayışa dönmüş, iradeleri çelikleşmiş, “ateşi ve ihaneti görmüş” ve evet, belki gözlerini artık kan bürümüş insanlardır ve bu laik cumhuriyetin kurucuları onlardır da. Devlet kurmak pis, vizyon sahibi lider olmaksa zor ve nadir iştir. Zira hafriyat kolay, inşaat zordur. Hafriyatsız inşaat pek olmaz da, ikincisi tasarım gerektirir. Varsayımlar, hurafeler, kitapta yazanlar, ergenlik hayalleri, ıslak rüyalar tasarımın yerini tutmaz. İdman görüntülerini izlediğim bir basketbol koçu oyuncularına çizgi kenarından sürekli “çözüm istiyorum” diye bağırıyordu. İki ayağını da parkeye basmak bunu zorunlu kılıyor. Bilmem zikredebildim mi?
Geri gelelim bugüne. Yirmi yılda on milyarlarca dolar gömülen Afganistan ordusu, mevcudu ondan kat be kat az yamalı bohça milis gücü Taliban karşısında kurşun atmadan ortadan sıvıştı. Cumhurbaşkanı Gani’yi taşıyan helikopter dolar balyaları yüklü havalandı, ardından Fellini filmi gibi asfalta banknotlar saçıldı. Etnik Özbek ve Ankara’nın vazgeçilmezi Raşit Dostum Hayrattan kapısından kapağı Özbekistan’a zor attı, onun Şibirgan’daki altın yaldızlı sarayında Taliban gelip keyif çattı. ABD, Saddam sonrası Irak’ı tersten oynayıp yeniden Kuzey İttifakı’na yatırımla cephe gerisi yeraltı direnişi organize etmedi, IŞİD’e karşı yaptığı gibi havadan müdahalede de bulunmadı. ABD Başkanı Biden haklı: Seçmeni kaya gibi arkasında. Biden haksız: Çünkü onun “Amerika geri döndü” iddiası, Kabil Havaalanı’daki görüntülerle kubbede hoş olmayan boş bir sedaya indirgendi. Bundan böyle hiç bir müttefiki, hiç bir paydaşı, omzunun üzerinden kaygıyla geri bakmadan ABD ile hiç bir cephede işbirliği yapmaz.

Kabil’den kalkan ABD Hava Kuvvetleri uçağı olması gerekenden yaklaşık altı kat fazla yolcuyla havalandı, iniş takımlarına tutunan Afganlar düşerek öldü.
Terazinin bir kefesinde dış politikaya iç destek sağlamak varsa, diğer kefede hesap verebilir olmak, rıza devşirmek var. NATO ve ABD çekildikten sonra bile Kabil Havalimanı’nın işletme ve güvenliğini sağlamaya ısrarla talip olduğumuzu açıklayan, bu uğurda Pakistan’a kadar giden MSB Akar korkarım asık suratlı olmayı, devlet ciddiyetiyle karıştırıyor. Bugün, THY Kabil uçuşlarını iptal etmiş durumda. Hangi varsayılan gerekçelerle Afganistan’da olmak zorunluluğunun savlandığı üzerine tahminlerimi önceki yazımda sıralamıştım, yinelemeyeceğim. Ortada üzerine yorum ve çözümleme yapılacak çok boyutlu, tutarlı, uzgörülü, sağduyulu, soğukkanlı, akılcı bir dış politika bütünü yok. İhvancılık saplantılı, fırsatçılığı hamle sanan, işgüzarlıkla etkinliği karıştıran, taşrasal kurnazlığı stratejik akıl yerine koyan, hamaseti yurtseverlik diye pazarlayan bir güruhun çıkardığı gürültü var. Alevi diktatör Esat’la, darbeci Sisi’yle temas yok, Taliban “üst düzeyi” Beştepe’de ağırlanabilir. O Taliban “üst düzeyi” de terörist listesinde olabilir ama terör örgütü PKK’yle, uygun kanallardan olsun, en ufak bir temas düşünülemez dahi.
Belki bunca cafcaflı söze de gerek yok, en doğru çıkarım anonim bir tüvütre heccavına ait: “Taliban ne güzel bir kelime, içinde IBAN geçiyor ve IBAN bizim kutsalımız.” Ciddileşip, şu kadarını olsun söyleyerek bağlayalım: Orada kadınlar kendilerini çatılardan atıyor, burada bir Ebrar Karakurt çıkıyor. Bunun da değerini bilmeyeceksek neyin değerini bileceğiz? Saat bizi yönetenlerin kolunda olabilir ama zaman bizlerden yanadır. Laik cumhuriyet, ilerleme, aydınlanma, özgürlük, bireylik, eşit yurttaşlık organik gerçeklerdir. ABD/AB’nin, Batı’nın temel yanılgısıysa, uluslararası terörizm ihraç etmeyen islâmcı rejimleri hoş görülür, iş yapılabilir sanmak. Nedenlerinden başlıcasıysa herhalde rejim değişikliğinin, devlet yıkımına; devlet yıkımınınsa düzensiz göçe neden olması. Güncel “ayranım dökülmesin” politikaları o Batı’yı ancak kısa erimde, bilemedin gelecek seçimlere dek taşır da, sonrası karanlık.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024