Bayram ZİLAN

ÖCALAN İLE HDP ARASINDAKİ MAKAS
6.06.2014
1952

 “Kesinlikle ellerine silah verilmemeli, çatışma bölgelerinden uzak tutulmalı. İsteyenler aileleriyle görüştürülmeli. Aileleriyle görüşmeleri sonrasında dağda kalmak istememeleri halinde inişlerine imkân tanınmalı

Yukarıdaki ifadeler Öcalan’a ait. Öcalan, çözüm süreci başladığından beri Türkiye ve dünyada gelişen birçok olayda stratejik gözlemler yapıyor, yaşanan her gelişmenin öncesini ve sonrasını tahlil ediyor. Sonrası malum. Kendisini doğru ve akılcı bir pozisyonda konumlandırıyor. Kitlesine sağduyulu mesajlar veriyor, tehlikeyi ve tehlikenin nerden geldiğini yalın bir biçimde anlatıyor.

Bir de HDP’ye bakalım. Aşağıdaki sözler ilerde yapılacak kongrede HDP Genel Başkanı olması beklenen Selahattin Demirtaş’a ait:

“Ora­da otu­ran ba­zı ai­le­ler is­tih­ba­rat ta­ra­fın­dan ken­di­le­ri­ne ve­ri­len üc­ret kar­şı­lı­ğın­da o ey­le­mi ya­pı­yor­lar. Ço­cuk­la­rın da da­ğa git­ti­ği yok.”

1 gecede Cihangir’in tuzu kuru-sosyete solculuğuna atanan HDP’nin en sosyalisti Sırrı Süreyya Önder ne demiş bakalım:

“Kandil’e gidip kendi gözlerimle gördüm,  15-16 yaşındaki çocuklar kendi istekleriyle dağda kalıyor”

Bu açıklamalar size de garip gelmiyor mu? Diyelim ki çocukları kendi rızasıyla orda. Peki bu, onların “çocuk olduğu gerçeğini” değiştiriyor mu?

Birinci hedefi “çocukların hayatlarını kurtarmak” olan, bu kapsamda dağdan inişleri sağlamak, silahlara veda etmek, düz ovada siyasetin zeminini hazırlamak olan çözüm sürecinin başlamasının üzerinden 18 ay geçti. Paris Suikastı hemen arkasından geldi. O günden bugüne süreci sekteye uğratmak için birçok sabotaj, provokatif eylem yapıldı, halen yapılıyor.

Öcalan, bütün bu provokasyonlar karşısında hep aynı noktada durdu, barıştan yana aldığı pozisyonu hiç değiştirmedi. şimdiki adıyla HDP ise sürekli savruldu, bocaladı.

Hakkâri’de 3 vatandaşın hayatını kaybettiği, asıl amacı çözüm sürecini sekteye uğratmak olan olayda Öcalan: “Gever’deki (Hakkari-Yüksekova) katliam nedeniyle aileler ve halka başsağlığı diliyorum, halkımız provokasyonlara karşı duyarlı olmalı” derken, Demirtaş: Hakkari'den Edirne'ye kadar artık analar ağlamıyor artık barış süreci var' diyenlere buradan sormak istiyorum: "Hakkari'de analar ağlıyor. Bu anaları bizzat sizin emrinizle işbaşına gelmiş olan kirli politikanızı uygulayanlar ağlatıyor” demeyi tercih etti.

17-25 Aralık gibi “yolsuzluk soslu çözüm sürecini bitirme maksatlı operasyon”ları karşısında Öcalan: “Ülkeyi, bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler, bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır” deyip, operasyonun asıl amacının tespitine dair son derece önemli bir açıklama yaptı. Bu açıklama aynı zamanda Kürtleri kışkırtıp sokaklara dökmek isteyen güruhu da zora soktu.

Ancak aynı operasyon için Demirtaş, Öcalan’ın tam tersi istikamette konuştu: “Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları örtülerek barış yolunda gidilemez diyoruz, Çözüm sürecini AK Parti'ye bağımlı kalmadan devam ettireceğiz”

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. İlgililer, son 18 ayda Türkiye’de vuku bulan ve çözüm sürecini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren olaylarda Öcalan ile Kürt Siyasi Hareketi’nin açıklamalarının mukayeseli analizini yapabilir. Hatta bunun için “AB-Türkiye Mukayeseli Analizleri Uzmanı” olan Mehmet Altan’dan da destek alabilir.

Peki, Öcalan ile HDP arasındaki duruş farkı nerden kaynaklanıyor?

Bazı çevreler (TürkSolu-PKK’nin savaşçı-şahin kanadı) bu durumu Öcalan’ın dört duvar arasında olmasına ve doğal olarak böyle bir tavır sergilemeye mecbur olmasına bağlıyor. Ne var ki, Öcalan’ın avukat görüşmelerinden sızan açıklamaları bu tezi doğrulamıyor. Öcalan’ın aslında uzun zamandır barışı tesis etmek istediğini ancak İmralı’daki Ergenekon izolasyonu nedeniyle bunu başaramadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

HDP’nin savrulmasınınsa iki ana nedeni var. Birincisi HDP, PKK içerisindeki savaşçı-şahin kanadın etkisi altında. İkincisi ise yıllarca silahların gölgesinde ve sigortasında siyaset yapan HDP’nin silahsız-çatışmasız bir ortamda söylem geliştir(eme)me sorunsalıdır.

Her iki sorun HDP’nin doğru bir pozisyon almasını engellemektedir. Çözüm süreci gibi tarihi bir süreçte sürekli bocalamasına neden olmaktadır.

Öyle olmasa, daha demokratikleşme paketi açılmadan, “Medyum Memiş” gibi “paketten kundır (kabak) çıktı” derler miydi?

Öcalan ile HDP arasındaki makas daralır mı? Bunu bilmiyoruz.

Ancak şunu söyleyebiliriz. Türkiye halkı giderek artan bir oranda barışa sahip çıkıyor. Kürt halkı dâhil olmak üzere herkes çatışmasızlığın tadına varmış ve bu ortamı korumak için barış iradesi geliştirmiş durumdadır. Bu süreci bozanı halk affetmeyecektir.

Bu nedenle HDP, hazır ismini değiştirmişken, Türkiye’deki sosyolojik ve siyasi değişimleri doğru okumalı, yeni bir söylem geliştirmelidir.

Aksi halde yeni hedefleri olan kitle partisi olmak bir yana, bölgedeki tabanlarını da kaybedecekler.

Zamanın ruhunu yakalayamayanlar, yok olmaya mahkûmdurlar.

@bayramzilan

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar