Etyen MAHÇUPYAN
Kısa sürede ve otoriter zihniyetin kuşatması altında gerçekleşen 'sert' devrimler eleştirel yaklaşımları tırpanlar ve doğrudan ihanet olarak damgalarlar. Ancak daha kalıcı olan etkileri bizzat o devrimlerin takipçilerini nesiller sürecek bir özeleştiri yoksunluğuna mahkum etmeleridir.
Hele devran dönmüş ve bir 'karşı devrimin' kapısı aralanmışsa, daha önceki devrime yönelik özeleştirel bakış daha da güdükleşir. Türkiye'de laik kesimin genelde böyle bir sıkıntısı var. Kemalizm'in kendilerine sosyal, kültürel ve ekonomik alanda açmış olduğu imtiyaz alanını görmek istemiyorlar. Oysa Kemalizm'i siyaseten desteklememiş olanlar bile bu imtiyazdan yararlandılar ve bunu kendi 'aydınlanmış gelişmişliklerinin' doğal hakkı olarak gördüler. Bu 'doğallaştırılmış imtiyaz' duygusu laik kesimin muhalefeti olan solu bile rejim eleştirisi sınırında tuttu ve halen bugün bile özeleştiri yapabilmekte zorlanmasıyla sonuçlandı.
Oysa ataerkil zihniyete yakın toplumlarda yaşanan devrimlerin farklı bir macerası var. Örneğin İran'da Humeyni yaşarken her taraf onun posterleriyle doluydu ama öldükten sonra bir anda hızla azaldılar ve yerlerini Rafsancani afişleri aldı. Ataerkil zihniyet meşruiyet alanını hiyerarşik ancak çoğul olarak tasavvur etmesinden ötürü, her dönem güçlü baskı rejimleri üretebilen ama liderlik konumunda yumuşak geçişliliği de daha mümkün kılan bir anlayışa tekabül ediyor. Böylece devletin iç alanında lider kültünü dengeleyen bir pazarlıkçı siyaset ürerken, bunun toplumsal yansıması da kaçınılmaz oluyor. Sonuç eleştiri söyleminin bir yere kadar normalleştiği, karmaşık bir iktidar yapısıdır. Toplumsal düzleme gelindiğinde, bu yapı toplum içi bir 'konuşmayı' ve giderek özeleştirel yüzleşmeleri de davet etmekte. İran'ın sanat alanındaki 'şaşırtıcı' parlaklıktaki ürünlerinin ardında söz konusu entelektüel cevvaliyetin de muhtemelen büyük payı var.
Kemalizm'in dar penceresinden bakıldığında bugün Türkiye bir 'karşı devrim' yaşıyor. Ama zamana yayılmış, demokratik mekanizmadan beslenen bir devrim bu... Diğer bir deyişle 'meşru' bir devrim... Sadece iktidarın aldığı yüksek oy nedeniyle değil, zamana yayılmış olma özelliğiyle de meşru. Çünkü bu sayede iktidar kendisini etkilenmeye açık tutuyor ve kendi seçmen kitlesinin değişim sürecini, yönünü ve hızını da dikkate alan bir dönüşüm mekanizması tasarlamak durumunda kalıyor. Ne var ki aynı özellik, iktidarın eski rejimin kalıntılarını da kendi içinde entegre etme ve onlarla çeşitli pazarlıklar bağlamında işbirliği yapma dürtüsünü veya kolaycılığını da teşvik ediyor. Bu durumun bir süreden beri bizzat söz konusu seçmen kitlesince ve İslami camia içinde eleştirildiğini gözlemliyoruz. Devrimin sürekli bir meşruiyet desteğine muhtaç olması, AKP iktidarı altında yaşanmakta olan dönüşümün doğrudan toplumsal düzlemde eleştirilmesine olanak sağlıyor ve İslami kesim kendisini bu anlamda engellemiyor.
Dolayısıyla ironik bir biçimde bugün İslami kesimin AKP iktidarına olan yaklaşımında yer alan eleştirellik dozu, bunca yıldan sonra laik kesimin Kemalizm karşısında sergileyebildiğinin hiç de altında gözükmüyor. 'Yandaş medya' adı altında toparlanmak istenen birkaç gazeteyi referans alanlar bu gerçeği göremeyebilir, ama İslami kesimin daha az görünür olan iletişim kanallarındaki ürünlerine bakıldığında gerçek enerjinin çoğulluğu ortaya çıkıyor. 'Yandaş medya'nın hükümeti koruma misyonu edinmesinin en önemli nedeni eski rejimle olan kavganın devam etmesi ve eski rejimin de kendi medya olanaklarıyla bu kavganın parçası olması. Ama bu kavganın dışına çıkıp İslami kesimin iç konuşmasına gelindiğinde pozisyonların çoğullaştığı ve hükümetin tutum ve uygulamalarını hedef alan net itirazların ortaya çıktığı görülüyor.
Ancak bugün Türkiye'de, Kemalist devrim zamanında yaşanmamış ve laik kesimin genelinde halen yaşanamayan bir başka süreç daha tomurcuklanıyor: İslami kesimin içinde iktidarı değil, doğrudan kendi zihniyetini muhatap alan bir sorgulama ve anlamlandırma çabası var. İslami kesimi kamusal alana taşıyan devrim devam eder ve eski rejimle hesaplaşma hâlâ sürerken, bu türden bir özeleştiri arayışı pek de beklenir bir durum değil. Bunun psikolojik nedenlerinden birinin, İslami kesimin sayısal üstünlüğünden gelen bir özgüven olduğu söylenebilir. Ancak unutmamak lazım ki Türkiye'de insanların üçte ikisi kendisini 'laik' kategorisi içinde tanımlıyor. Diğer bir deyişle sayısal üstünlüğün devamı ancak değişimle ve bir tür melezleşmeyle mümkün.
Belki de tam bu neden, yani İslami kesimin değiştirirken aynı zamanda değişmekte olması ve kendi değişimini rejim değişikliğinin merkezine oturtması, bu çoğul camia içinde özeleştiri dürtüsüne de kapı açıyor. Böylece sadece siyasi iktidar el değiştirmiyor, siyasi iktidarın yeni sahiplerinin sosyolojik zemininde de bir devrim oluyor...
Yaşanan devrimin meşruiyeti de sadece alınan oyla ve uzlaşmacı mantıkla oluşmuyor... Tabandaki bu özeleştiri duyarlılığının her gün yeniden ürettiği toplumsal inşaya dayanıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023