Hakan AKSAY
Cennet gibi bir cehennemde yaşıyoruz.
Yani ülkemiz gerçekten cennet gibi, olağanüstü güzel.
Ama hayatımız cehenneme dönmüş durumda.
İnsanlar mutsuz, huzursuz, kavgacı.
Ne siyasetimiz siyaset...
Ne medyamız medya...
Ne sporumuz spor...
Ne magazinimiz magazin...

* * *
Bir süre önce “magazin sayfaları”ndan bir haber, benim gibi bu alana pek ilgi duymayan birinin bile dikkatini çekecek kadar öne çıktı.
Paramparça adlı dizi filmin iki başrol oyuncusu, Nurgül Yeşilçayve Erkan Petekkaya arasında anlaşmazlık çıkmış, büyümüş ve sonunda birincisi diziyi terk etmiş.
Dünyanın sonu sayılmaz elbette.
Ama ardından kopan gürültü az buz değil.
İlgili haber ve söyleşilerin birkaçını bile okusanız, olan bitenin “dizi çekimlerinde yaşanan anlaşmazlık” boyutundan çok öte, memleketin acınacak halini yansıttığını hissedebiliyorsunuz.
Diyeceksiniz ki, memleket zaten acı, kan, kin, kavga içinde; daha ne olsun?..
Evet, haklısınız.
Bu dediğinizin benzerini, anlaşmazlığın kahramanlarından biri olan Erkan Bey de söyledi bir ara:
“Ülke yangın yeri olmuşken benim şimdi bu konuda konuşmam yakışık almaz.”
Karşılıklı açıklamalar, eleştiriler, suçlamalar sonrasında mesele kapandı sanmıştım.
İki gün önce baktım ki, Erkan Bey konuyu Türk yargı sistemine götürmüş.
Hem hakaret gördüğünü söylüyor, hem de tehdit edildiğini.
Demek olayın büyümesi gerekiyor.
“Ülke yangın yeri olsa” bile, kendine hakaret ve tehdit edeni “yakacak” belli ki...
Yani yakmasa da süründürecek... Cezalandıracak... Pişman edecek...
* * *
Bakın, bu fiiller çok popüler son zamanlarda Türkiye’de.
Süründürmek... Cezalandırmak... Pişman etmek...
Mahkemeye vermek, dava açmak da çok yaygın.
Hapishanelerimiz doldu taştı. Son 10 yılda mahkûm sayısı 100 binin üzerinde artınca, toplam 180 bin kişi kapasiteli 361 cezaevine sığmayan mahkûmlar için yeni cezaevleri yapılıyor.
Birkaç ay önce Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, mahkemeye verme olaylarındaki olağanüstü artışa dikkat çekiyor, “her üç kişiden birinin davacı ya da davalı olduğunu” söylüyordu.
Hoşgörü, uzlaşma, anlaşma eğilimi yok denecek kadar az. Ver mahkemeye süründür! Şeriatın kestiği parmak acımaz! Hani yargı sürecinde harcanması kaçınılmaz paralar da göz korkutmasa, neredeyse herkes herkese dava açacak gibi...
Bu arada davalardaki “yaratıcılık” da paha biçilmez bir gelişme gösteriyor. Mesela, eşini “Sayın Cumhurbaşkanımız’a hakaret etti” diye şikâyet edip şıp diye boşayan erkeklerimiz var.
E tabii, “Sayın Cumhurbaşkanı’na hakaret” sonrasında bir aile kurumu nasıl yürüyebilir ki?..
* * *
Tam da burada “hakaret ve dava açma liginde” şampiyonluğun Sayın Cumhurbaşkanımız’a ait olduğunu teslim edelim.
“Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçu işlendiği gerekçesiyle 2 bine yakın dava açılmış durumda. Erdoğan’ın 2014 Ağustosu’nda Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, “hakaret suçu” Türkiye’de en çok konuşulan konulardan ve sürekli haberlerden birisi haline geldi.
Sadece siyasiler ve gazeteciler değil, çoluk çocuktan ev hanımlarına kadar herkes hakkında dava açılıyor. Bildiğiniz gibi, “son aşama”, yabancı ülke vatandaşlarının süründürülmesi, cezalandırılması, pişman edilmesi çabaları...
Bu konularda çok şey yazılıp çiziliyor. Özellikle de siyasi açıdan.
Benim en çok merak ettiğim ise meselenin psikolojik-ahlaki boyutu, kişilik özellikleriyle ilgili olan yanı.
Elbette kimse kendisiyle ilgili kötü şeyler söylenmesinden hoşlanmaz; ama her yan bakana karşı savaş açılır mı!
İnsan, onurunu öyle bir yere koymalı ki, öyle herkesin ulaşması, kolaylıkla kırması, leke sürmesi mümkün olmasın.
Kötü söz ve tavırlara bu kadar kolay hedef olmak, böylesine kırılganlık göstermek, bu denli kızgın tepki vermek, kişilik yapısıyla ilgili aşırı hassasiyetleri de göstermiyor mu?
Burada illaki hoşgörüden veya affetmekten falan bahsetmiyorum. Yeterli özgüvene sahip bir insan açısından kendiliğinden ve doğal bir “aldırmazlık” olması gerekmez mi?
Hayatta yapılacak onca iş varken... Ve “ülke yangın yeri olmuşken” bu meselelere takılıp kalmak “yakışık alır mı?”
* * *
Gelelim hakaret ve tehdit edildiği iddiasıyla Nurgül Yeşilçay’a dava açan Erkan Petekkaya’nın açıklamalarına.
Doğrusu “Ülke yangın yeri olmuşken benim şimdi bu konuda konuşmam yakışık almaz.” cümlesi dışındaki neredeyse bütün anlatımları sorunlu görünüyor.
Sinirine hâkim olamadan söylediği belli olan sözleri de:
“Ahlaksızlıkları yüzünden diziden kovuldu. Ne içtiği belli olmayan kadın. Zavallı bir çirkef...”
Daha akıllı olmaya gayret ederek, “kitleye dönük mesaj verme” amacı taşıyanları da:
“Benim annem de kadın. (!) Benim de kız kardeşim var. Bir erkeğin bir kadına el kaldırmadan önce kız kardeşini ve annesini düşünmesi gerektiğine inanan bir insanım ben.”
“Daha geçen gün Türkiye Eğitim Vakfı'nın kadına şiddet panelinde konuşmacıydım. Beni üç yüz kadın ayakta alkışladı. Tabii ki ben de kadına şiddete karşıyım. Bütün o mermileri Kurtuluş Savaşı'nda kadınlar taşıdı.”
“Ne kadına şiddeti? Kadın da kendini bilecek. Yalan konuşuyor, kadınlığını kullanıyor. Kadın şiddetine maruz kalan bir erkeğim.”
“Türk toplumuna mesajlar” bol. Özellikle evli ve çocuklu biri olduğunu defalarca vurgulaması dikkat çekiyor. Evli bir erkek taciz eder mi hiç?
Aile konusunda çok duyarlı! Sorunla ilgili bir yazıyı eşinin okuduğunu görünce “gözlerinden yaş geliyor”. Davayı açan avukatının sunumunda bile “Müvekkilimiz ... eşine ve hayranlarına karşı küçük düşürülmüştür” deniyor. Allah Allah!..
* * *

Ve nihayet “ölümcül bir tezi” var Erkan Petekkaya’nın:
“Nurgül ‘beni taciz etti' diyor. Issız bir adada, ormanda kalsam Nurgül'e bakmam ben. Ne alakası, ne ilgisi var! Beyoncé mi o? Neyini taciz edeceğim? Bilime aykırı, akla aykırı...”
Gülümsemeden veya halı hizasına inen seviyeyi hissedip üzülmeden okumak zor değil mi?
“Beyoncé güzel; bak onu taciz ederim. Ama Nurgül çirkin işte, çirkiiin çirkiiin!” diye mi anlamalıyız bunu?
Konuştukça batmak böyle olsa gerek.
Ama güreşe doymayan pehlivan bir de dava açıyor.
Anlaşmazlığın çıktığı koşulları görmedik, bilmiyoruz. Ama bütün söylenenlerin ışığında, insanda, dizi setlerinde “ünlü ve erkek” olan otoritenin baskın olabileceği, mobbing iddialarına yol açacak kadar keyfi davranabileceği kuşkusunun uyanması doğrusu zor değil.
Erkek hem baskın hem de mağdur rollerine aynı anda talip olunca işler iyice karışıyor.
Kendisini “kurban” olarak hissedip “çaresiz” kalarak yargı sistemine giderken bile gözleri çakmak çakmak!
Ne de olsa Türk erkeği...
Üstelik “kendini bilmeyen” ve “ahlaksız” bir kadın tarafından gururu kırılmış bir “mühim kişi”...
“Erkek Türkiye”nin çok kıymetli bir temsilcisi...
Evet, “ülke yangın yeri” ve “bu konuda konuşması yakışık almaz”, ama yakışsa da yakışmasa da kendine hakaret ve tehdit eden kadını “yakmaya” kararlı...
En azından süründürecek... Cezalandıracak... Pişman edecek...
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları






































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025