Mehmet TIRAŞ

Anlının çatına albayrağı dik,IŞİD’i görünce topukla
16.06.2014
1904

 Lice olaylarında askerlerle çatışmada ölen iki kişinin defin işleminden sonra çıkan olaylarda göstericilerden birinin  Diyarbakır Askeri 2.Hava kuvvetler Komutanlığının ait garnizon duvarını ve tel örgüsünün aşarak  Türk bayrağını indirmesi, başta muhalif partilerimiz  CHP’nin öncülük edip MHP ve AKP olmak üzere  HDP-BDP hariç tam bir kıyamet kopardılar.

Ülkenin dört bir yanında insanlar sokaklara döküldü,HDP binin  parti örgütlerine  saldırdılar.

Neymiş o bayrak nasıl inerde asker buna seyirci kalır, ya o bayrak inmeyecekti ya da indireni indirecekti asker veya anlının çatından vuracaktı gibi insanı insan yerine koymayan bir vahşiliği yaşatıyor bizlere siyasilerimiz.

Hal bu ki hiçbir şey insan yaşamından daha  değerli değildir.

Bir bayrağın indirilmesi  için ülkenin gündemini belirleyip yeri yerinden oynatanlar, Soma’da 301 işçi ilkel şartlarda çalıştırılarak göz göre ölüme gönderdiler ama 81 ilden  üç beş ilin dışında toplumun hiçbir kesimin kılı kıpırdamadı,vatanperver siyasilerimiz parti teşkilatlarını harekete geçirmedi.

Ya vatan için ölüme gidenler bayrak için ortalığı yakıp yıkanlar meydanlarda bağırıp çığıranlar, nara atanlar Musul’da Türk konsolosluğunu basan IŞİD,İslamcı terör örgütü  49 çalışanı 30 Tır şoförlerini rehin aldı,  IŞİD terör örgütüne karşı  niye sokaklara dökülmediler.Musul Konsolosluğunda bayarak indirilmedi mi,nerede bu sahtekar  vatanperverler?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Orta Doğu da Müslüman kanı akıyor demişti,insan kanı demiyor dikkat edin!.Bizim iktidar için ölen Müslüman ve Sünni ise şehit veya kahraman olur ,başka bir inanç veya mezhepten ise adı terörist olur annesi meydanlarda yuhalatılır.

Diyarbakır’da bayrağı indiren genci niye vurmadın anlının  çatından diye haykıranlar,ya o bayrağı indireni niye indirmedin diye ortalığı velveleye  veren Başbakan, peki Musul Konsolosluğunu basan IŞİD terör örgütüne  karşı donanımlı konsolosluk görevlisi silahlı güçler için, bir mermi atmanda teslim oldukları konusunda niye konuşmuyorlar?

İçeride aslan kesilip güvenlik güçlerine  savunmasız insanları  vur,  anlının çatından vurup albayrağın sapını dik diyenler,IŞİD’e silah doğrultmayan profesyonel silahlı güçleri tehlikeyi görünce topuklamaları karşısında dut yermiş bülbül oldular.

Hani Türkiye’nin kimse gücünü test etmeye kalkışmasın deniliyordu?”

“Hani Türkiye bölgesinde bir yıldız ve güçtü?”

Peh peh kiziroğlu Mustafa.

Bir ülkenin büyüklüğünün değişmez kriteri o ülkenin dış politikadaki ağırlığından gelir.

Türkiye dünya kamuoyunda bir ilgi görüyorsa bu uluslararası siyasal ve ekonomik gücünden değil tamamen stratejik coğrafi konumundan ilgi görmektedir.

Başbakan içe dönük büyük ülke nidalarıyla bağırıyor ama başı derde düştü mü,NATO’dan yardım istiyor NATO’yu acil Türkiye için  toplantıya çağırıyor..Sıkıntıyı atlattı mı, ABD’ye AB’ligi ülkelerine atıp tutuyor.

Başbakan ve Davutoğlunun  büyük beylik laf etmeleri veya hayallerini dış politikaya uyarlamaya kalkmalarının sonucunu yaşıyoruz Orta Doğu’da.

Irak’taki iç savaşı hesaba katmadan, Suriye’de Esad’ın üç beş ay içinde gidecek diye  ömür biçmenin yanında birde  öngörüsüzlükte bulunmanın sonunda; din ve mezhep siyasetine yönelip Sünni ittifak yapması ,980 kilo metre kara sınırımız olan Suriye’de geldiğimiz şuan ki durum Esed’i arar duruma geldik.Bölgemiz tam bir belirsizlik ve kan revan  içinde,nerede duracağını da kimse bilmiyor.

Tam bir mezhep savaşı veriliyor Irak ve Suriye’de..Mezhep savaşları sınır savaşları benzemez,çevre kirliliği gibi herkesi etkiler zaman içinde.

IŞİD terör örgütü Esed’e rahmet okutuyor.

Irak’ı ABD’nin işgaliyle Irak’ta ciddi bir otoriter boşluğu doğdu bu siyasi boşluk iç savaşa dönüşürken,bu iç çatışmaların Şii-Sünni çatışmasını getireceğini bilmek için kain olmaya gerek var mı?

Suriye’de çıkan iç savaşın böyle gitmeyeceği başından belliydi Esad güçlerinin çekilmesiyle oluşan siyasi otoriter boşluğunu İslamcı terör örgütleri doldurmaya başladı, hem de silahlanarak en büyük maddi ve manevi desteği Türkiye’den gördüğü.

Başbakan Erdoğan’ın Sünni-Şii Suriye politikası;Esad’a kim düşmansa o benim dostum diyen bir anlayışın sonucunu yaşıyoruz  bugün bölgemizde.

Sıfır sorunsuz komşu politikamızın geldiği yer değerli yalnızlığa dönüştü..

Selam vereceğimiz komşu kalmadığı  gibi şimdi de AB üyesi ülkeler bizim Başbakan’ın ülkelerine gelmelerini istemiyor..Almanya’nın çıkışına şimdi de  Avusturya dışişleri bakanı da Başbakan Erdoğan’ın konuşmaları ülkemizde yaşayan Türklerle bizler arasında bir entegre oluşturmadığı gibi bir uyumsuzluk yaşatıyor diye tepki gösteriyor.Medyaya yansıdığı kadarıyla AKP’nin Erdoğan’ın katılımıyla  düzenleyeceği toplantı için istedikleri hiçbir kapalı salon toplantısını vermediklerini öğreniyoruz.

Biz sadece komşularımızla değil,uluslararası içinde yer aldığımız NATO ve içinde yer almak için yarım asırdır uğraştığımız AB’liği gibi ülkelerle sıkıntılar yaşamaya başladık.

AB’ye üye olup,NATO içerisinde mi kalacağız yoksa Şanghay beşlisine mi gireceğiz?

Bir Rus ata sözü var,”iki tavşanın peşine birden düşerseniz,ikisini de yakalayamazsınız” der.İki  şeyi aynı anda yapmak,ikisini de yapamamaktır.

Gidişatımız hayra alamet değil.

Muhalefeti düşman gören bir zihniyet iç barışı nasıl sağlar,komşularına nasıl örnek olur?

Ama bizim Başbakan hala açılış yaptığı illerde yaptıkları konuşmalara bakar mısınız, kutuplaştırıcı,çatıştırmacı ve bölücü, yaralayıcı bir dili kullanmaktan hiç sakınmıyor,muhalif olan her kesime hakaret etmeye iftira atmaya devam ediyor.

Bu dil, bu tavır ülke birliğini ve bütünlüğünü nasıl  sağlayacak?

Yüzde 53’ü düşman gören bir anlayışla,Allah aşkına siz nasıl 76 milyonun başbakanıyım diyorsunuz?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar