Murat Sevinç
Ne kadar çok söz var komşulukla ilgili. Şöyle bir düşünün, hemen hepsi komşuluğun yaşamımızda ne kadar kritik bir yer işgal ettiğini anlatır. Olumlu ve olumsuz yanlarıyla! İster külüne muhtaç olalım, ister aç iken tok yatalım, ister ev değil de komşu alalım. Nihayetinde hepimizin hayatında, istesek de istemesek de yer alan insanlar, ilişkiler…
Bir yanıyla, ne önemi var! Diğer yandan iyisi ile kötüsü arasında insanın yaşam kalitesini kökten değiştirecek ölçüde büyük fark söz konusu. Biraz tercihlerimizin sonucu, biraz da piyango. Aslında kabul etmek gerek tercihimiz bir yere kadar belirleyici, büyük ölçüde şans.
Bir süredir yazmak üzere bu konuyu düşünüyorum ve not çıkardıkça ne kadar çeşitli boyutları olduğunu fark ettim. Kent mi kırsal mı, mahalleler arasındaki sınıfsal ayrımlar, başta cinsiyetler olmak üzere muhtelif kimlik farkları… Öyle ya, büyük şehirde ve daha ziyade eğitimli-varlıklı kesimin yaşadığı bir muhitte yaşamakla, bir kasabada ya da büyük şehrin kenarında olmak arasında dağlar kadar fark var. Biri diğerinden daha matah mıdır, bilemem. Kim olduğumuzla ilgili, diğer her şey gibi.
Kentsel dönüşümle birlikte sözünü ettiğim ayrımlar bulanıklaşırmış gibi görünürken, aslında keskinleşti. Malum, mahalle sakinleri topraklarını müteahhitlere verirken aynı mekânda oturmamayı kabul etti çoğu zaman. Bu kabul, o toprakta yapılacak yeni yapının niteliğiyle ilgiliydi. Çok pahalı rezidans daireleri için anlaşıldığında eski sahiplerin oturması bir yandan ‘uygun’ görülmedi, diğer yandan zaten o sitelerin giderini karşılamayı göze alamadılar. Tabii, kendi yaşam tarzlarına uymayan yeni komşuluk ilişkilerini reddedenler de oldu. Herkes şu ya da bu biçimde benzerleriyle yaşamak istiyor. Benzerleriyle yaşadıkça ‘diğerleriyle’ bağ iyiden iyiye kopuyor. Aynı şehirde yaşayan farklı toplumsal kesimler, birbirleri hakkındaki bilgiyi kitaplardan, gazete yazılarından ve belki adres ararken yanlış caddeye saptığında alıyor. Kuşkusuz, almak isteyenler.
Yeni yapılarda oturmaya devam eden sakinlerin bir kısmı ise, yine muhitten muhite değişmekle birlikte kan uyuşmazlığı sorununa neden oldu. Hani şu ‘kapının önünde ayakkabı bırakma’ konusu. Kapı önünde bırakılan ayakkabılar üzerine doktora tezi yazılabilir! Memlekete ilişkin o kadar çok şeyi aynı anda söylüyor ki. Fakat hayatın matrak sürprizleri de sona ermiyor işte! Şu virüs günlerinde kapı önlerinde daha çok ayakkabı görmeye başladım, herhalde sizin için de geçerlidir. Bırakılmasa dahi kapı önünde ‘çıkarılıyor’ artık. Can korkusu.
Yinelemek gerekirse, ‘bulanıklaşma’ belli belirsiz ve daha görünür olan hiç kuşkusuz ‘keskinleşen’ ayrım. Artık iki farklı muhitte büyüyen iki çocuğun, aynı şehirde yaşamalarına karşın yaşamları boyunca birbiriyle karşılaşma ihtimali, örneğin AVM gibi (tezgâhtar/işçi-müşteri) türlü hizmet mekânları haricinde, neredeyse kalmadı. Bu durum ‘komşuluğun’ niteliğini de belirleyen köklü değişimin sonucu. Kuşkusuz tek etmen değil, ancak siyasal süreçlerle yeniden ve yeniden şekillenen ‘mekânın’ insan ilişkilerini biçimlendirdiği malum.
Rezidanslarda komşuluk nasıldır, hiçbir fikrim yok. Kırk yılın başı bir eş dost davet ettiğinde, insan pek öyle konu komşu sohbetine müsaitmiş duygusu yaşamıyor. Sitenin dış güvenliğinden başlayarak öyle bir ‘tedbir’ ağına dâhilsiniz ki, önceliğiniz sağa sola bakmak yerine birine ‘enselenmeden’ aradığınız daireye varmak haline geliyor! Hani sokakta yürürken, polis oldukları yelekleri ve tavırlarından anlaşılabilen genç polis memurları durup dururken önünüzü kesip kimliğinizi soruyor ve kimliğiniz iade edildiğinde o gün de suçlu çıkmamış olmanın mutluluğuyla yolunuza devam ediyorsunuz ya; işte böyle bir durum ve duygu.
‘Ana kapı güvenliğinin’ soruları, o sorulara doğru yanıt verip veremeyeceğiniz konusunda yaşanılan gerilim! Bazen adı sorulan yakınımın adını soyadını unutuyorum heyecandan. Muhtemelen yan mahalledeki yoksul evinde yaşayan güvenlikçi arkadaşımızın sorularını başarıyla, hiç takılmadan yanıtladıktan sonra bariyer açılıyor. Ardından ‘ilgili’ apartmanı, ‘ilgili’ zili ve ‘ilgili’ asansörü bulma aşamaları… Böyle bir yerde nasıl bir komşuluk olur, bilemem. Muhtemelen pek birbirini tanımıyordur insanlar. Ayrıca ‘komşu’ sözcüğü gayriihtiyari biraz külüstürlük, eskilik, yıllanmışlık andırır. Yeni sitelerin yapısı, kapıyı çalıp tuz isteyebileceğiniz ya da bir tabakta kek götürebileceğiniz ilişkilerin kurulmasını engellemek bir yana, zaten bunlar olamasın diye var gibi.
Bizimkiler, Perihan Abla ya da Yeditepe İstanbul gibi dizilerin üzerinden çok da geçmedi aslında ama yaklaşık çeyrek yüzyılda her açıdan baş döndürücü bir değişim yaşandı. Söz konusu değişimin ne kadarı olağan yani zamanın gereği olan dönüşümün sonucu, ne kadarı tümüyle bize ve mevcut siyasal iktidara özgü nitelikler barındırıyor, ayırt etmek her zaman o kadar kolay değil sanırım. Her ne olduysa oldu ve insan, ülke, şehirler, sokaklar, evler, diziler değişti. TV dizilerine bakarsak; ülkenin yarısı, birbirinin gözünü oymak dışında bir gelecek planı olmayan fertlerden oluşan aileler halinde yalı ve rezidansta yaşıyor, kalan yarısı da mahalle ortasında birbirini öldürüyor. Dönemin ruhu, demek ki. Ya da senaristlerin ruhu, bilemiyorum.
Her neyse, bir yazıda bitip tükenecek konu değil bu… Ayrıca, okuduğunuz satırlardan bir komşu ve komşuluk övgüsü sonucu çıkmasın. Fazlaca insan canlısı olmamak da bana kalırsa çok fena bir tercih değil. Ancak mesele şu ki komşuluk ilişkilerinden hiç hazzetmeyen, insan canlısı olmayanlar da, komşu! Ev müstakil değilse birileriyle yaşamak durumundayız, istesek de istemesek de.
İşte o birileri, hayatımızda hiç olmayabileceği gibi, katkı sunabilir ya da zarar verebilir.
‘Görünmeyen’ komşu tipi hakkında söyleyecek fazla bir şey yok, yararları da yoktur zararları da. Zararları olmadığı için genel olarak yararlı insanlar. Mesafeli bir sevgi ve saygıyı hak eden kategori. ‘Katkı/yarar sunan’ iyi komşuluk ise hakikaten değerli bir ‘kurum.’ Diğer tüm ilişki biçimlerinde de olduğu gibi, ilişkinin sağlıklı devam edebilmesi için gerekli başat nitelik olan ‘ölçülülük’ ilkesine sadık insanlar arasında yaşanabilir ancak. Gerek duyduğunda ‘orada’ el uzatabilecek ve elini uzatabileceğin birilerinin olduğunu bilip hissetmek iyi geliyor insana. Karantina günlerinde hele. Birer, ikişer, üçer kişi tıkılıp kaldığımız nohut kadar evlerimizde. İnsanız nihayetinde ve yakınımızda bir yerlerde dost birilerinin varlığı mutluluk, güven veriyor.
İnsanın canına okuyan, ‘Allah’ın cezası komşu’ konusuna girmeyeceğim. Hepimiz en az birkaç kez yaşamışızdır bu deneyimi. Hayattan bezdirirler hakikaten ve hâlihazırda yeteri kadar dert var başımızda, tadımız kaçmasın. Fakat söylemeden geçemeyeceğim, beni en çok ürküten, komşunun eşine ve çocuğuna şiddet uygulayanına çatma düşüncesi. Neyse ki bugüne dek hiç olmadı, herhalde çok zordur ve çaresizlik hissi yaşatıyordur insana.
Komşuluk, yalnızca bina sakinleriyle de ilgili bir konu değil ayrıca. Mahalle esnafı konunun mütemmim cüzü. Tüm bu ayrıntılar, başka haftaların konusu olsun…
Yazıyı, özel ilgi alanıma giren ‘selam vermeyen komşular’ konusuyla bitirmek istiyorum!
Çok çeşitli komşum olduğu gibi, çok çeşitli selam vermeme hallerine de tanık oldum. Hani, ‘insan ayıkken neyse sarhoş olduğunda da odur’ derler. Çok doğru. İnsan ‘karantina öncesinde neyse, karantinada da o oluyor,’ haliyle. Karantina günlerinde de değişmediler vesselam. Benim için en ilginç ve anlaşılması güç komşu, ‘selam vermeyen’ tür. Aynı sitede, aynı apartmanda yaşıyorsanız, karşılaştığınız o daracık alanlarda selam vermemek çok özel çaba gerektiriyor. Konuşmaktan, hal hatır sormaktan, gereksiz jestlerden değil; yalnızca başı hafifçe bir yana eğip belli belirsiz bir gülümsemeden söz ediyorum. Olabilecek en basit, naif ve insani temas için gerekli beden hareketi. Yolda izde selam vermemek ve bunu çaktırmadan yapmak mümkün belki. Oysa bir apartman girişinde değil! Olmadığı için, selam vermek istemeyen insanın, bunu ‘selam vermek istemediğini özellikle belli ederek’ yapması gerekiyor. Saatine bakarak, durup dururken tavana odaklanarak, manasızca ve sert bir hareketle zemine kilitlenerek, gözlerini kısıp ileriyi süzerek…
Selam vermek istemediğini ‘sergileyen’ insan kadar tuhaf görünen pek az şey vardır herhalde. Hâlihazırda yaşadığım sitede de böyle insanlar var. Sanki o gün evlerinden “Dur şu insanlığa bir selam vermeyeyim de görsünler günlerini,” diyerek çıkmış gibi bir halleri oluyor. İşin gülünç yanı, insan zaman içinde ‘baka baka kararıyor.’ ‘Selam alamayan’ apartman sakini bir süre sonra, selam vermeyenden daha önce ve hızlı selam vermemeye çabalıyor! Bende de oldu böyle bir etki. Metrelerce öteden ‘ilgili şahsı’ fark ettiğim anda, gözlerimi telaşla başka bir yere sabitliyorum ki, bu da ona ders olsun!
Eğer yetkin bir edebiyatçı vb. olsaydım, karşılaştığı insana göstere göstere selam vermeyenlerdeki temel sorunun ne olabileceği, bu davranışlarının altındaki hatıralar, içlerinde kopan ve tanımlamakta zorlandıkları fırtına, hayattaki anlam arayışları vs. üzerine kafa yorardım herhalde. Değilim ama. Belki de bu yüzen bende, deşmeye değer hiçbir gizleri olmayan, yavan mı yavan bir insan izlenimi uyandırıyorlar…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025