Mustafa Karaalioğlu
İçeride demokrasiden uzak, hukukun geçersiz hale geldiği, dışarıda ise fazla esrarengiz ve sisli bir atmosferin içinde bulunuyoruz. Her iki kanatta da ortak karakter belirsizlik.
Siyasette, CHP’nin öncülük ettiği muhalefete yönelik baskı ve operasyonların ürettiği hal belirsiz. Çünkü tam anlamıyla iktidar da rakibini ne olursa olsun geriletmek dışında bilinçli bir stratejiye sahip değil. Önce siyasi rakibi Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarını hapse atarak başladı. Oyları toparlamak için bu yeterli olmayınca ve aksine sonuç vermeye başlayınca cepheyi genişleterek bütün CHP’yi hedef tahtasına koydu. Dün olağanüstü toplanan ve Özgür Özel’in yeniden genel başkan seçildiği kurultay da bu yeni saldırı dalgasının sonucu. Böylelikle, CHP iyi direndiği için iktidarın daha da sert olmak dışında bir seçeneği kalmadı! Daha da sert olma imkanı ve yetkisi var ama sonuç alacak mı belli değil.
Dolayısıyla, iktidarın iktidara kilitlenmek için sınırsız güç kullanacağı tahmini dışında siyasette her şey belirsiz.
Dışarıda ise uzun bir aradan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pahalı bir fatura şartına rağmen ABD Başkanı Trump’la oturma arzusu da aslında bir başka belirsizlik. Trump’ın yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki ABD, Türkiye’yi Körfez ülkeleri sırasına ekleyen ve alışveriş (Boeing siparişi vs.) şartına bağlı bir dostluk kategorisine koyuyor: “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı 25 Eylül’de Beyaz Saray’da ağırlamaktan mutluluk duyuyorum. Başkanla, Boeing uçaklarının büyük ölçekli alımı, büyük bir F-16 anlaşması ve olumlu sonuçlanmasını beklediğimiz F-35 görüşmelerinin devamı da dahil olmak üzere birçok ticari ve askeri anlaşma üzerinde çalışıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile her zaman çok iyi bir ilişkimiz oldu. Onu 25’inde görmeyi dört gözle bekliyorum!”
Bu mu Türkiye’nin büyük stratejik ve diplomatik önemi? Bundan mı ibaret? ‘Uluslararası ve bölgesel sorunlar ele alınacak’ gibi sıradan nezaket cümleleri bile yok mu?
Elbette bir Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bir ABD Başkanı ile her vesileyle görüşmesi son derece normal ama mevcut şartlarda, içinde sadece alışveriş olan bir gündemle planlanan randevu iyi görünmüyor.
Şu sıralar Trump, Türkiye ve İslam dünyası halklarının gözünde en büyük nefret objesi. İslam dünyası topraklarını bombalayan İsrail’in ortağı, destekçisi ve hatta askeri iş birlikçisi… Gazze, İran, Lübnan, Yemen bombalandı, bombalanıyor. Gazze’de her gün onlarca sivil, kadın, çocuk öldürülüyor. İnsanlar açlıktan ölüyor ve Trump bütün olanların baş sorumlusu. Ayrıca Gazze’nin turizm bölgesi olmasını hedefleyen utanç verici bir girişim içinde bulunuyor.
Öte yandan, 7 Ekim’den bugüne kadar hiçbir İslam dünyası lideri Trump’a Gazze’deki katliamın durdurulması veya en azından açlığın önlenmesi konularında baskı yapmadı. Hiçbir lider bireysel güç veya ortak hareket seçeneğini kullanmadı. Hiçbirisi Trump’la yaptığı devasa miktarlar vadeden anlaşmalara Gazze’deki insani dramın durdurulması şartını eklemedi. Bu da Erdoğan’ın 25 Eylül’de ABD Başkanı ile yapacağı görüşmede Gazze konusundaki beklentiyi doğal olarak artırıyor. ‘Ne imzalanırsa imzalansın bari Gazze için bir adım atılması sağlansın’ beklentisi.
Peki bu mümkün mü? Mevcut şartlarda yani Trump-Netanyahu ikilisinin gemi azıya aldığı bir atmosferde pek mümkün görünmüyor. Öyleyse bu da bir belirsizlik. En kötü ve en riskli zamanda gündemine ortak olamadığımız görüşmenin anlamı ne?
“İçeride sıkıştı, Trump’la fotoğraf vermeye ihtiyacı var” türünden analizler yetersiz ve durumu açıklamıyor.
25 Eylül görüşmesi, içinde Gazze meselesi olacaksa muhtemelen Erdoğan’ın en zor lider randevularından birisi olur ama iyi olur. Gazze için anlamlı bir baskı yapamazsa da bu Cumhurbaşkanı’nın şimdiye kadar sürdürdüğü retoriği bir hayli zayıflatır.
Umarız ilki olur da, hem Gazze için bir adım atılır hem de görüşmenin anlamını buluruz.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanVe hukuk ‘ahmak’ kelimesine yenildi 22.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAANLAMAK ÖZGÜRLÜKTÜR, DEĞİŞİMDİR, DEĞİŞTİRMEKTİR... 22.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞBAKAN ‘Diella…’ 22.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURŞara, SDG’yi Türkiye ile tehdit etti mi? 22.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBu belirsizlikte Trump görüşmesinin anlamı! 22.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2025
14.09.2025
1.09.2025
18.08.2025
16.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
21.07.2025
17.07.2025