Yaşar YAKIŞ
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin, Fırat’ın doğusuna yönelik bir askeri harekât gerçekleştirmeye kararlı olduğunu sıkça dile getiriyor. Böylelikle, o bölgede bir Kürt varlığının oluşmasına Türkiye’nin karşı olduğu mesajını veriyor.
Bu harekâtın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli değil, ama gerçekleşirse Türk topraklarından YPG hedeflerinin bombalanması suretiyle de olabilir; hava harekâtı şeklinde de olabilir; Türk askerlerinin Suriye topraklarına girmesi şeklinde de olabilir. Belki bu üç seçenek de masadadır. Türk askerî makamları muhtemelen her üç seçeneğe göre planlar yapmışlardır.
Ben bu makalede, konunun uluslararası ilişkiler boyutu üzerinde durmak istiyorum.
Böyle bir askeri harekât gerçekleşirse bu, NATO’da ABD’ninkinden sonra en büyük ordu olan Türk ordusu, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adlı devlet-dışı bir aktöre karşı bir harekâta girişmiş olacaktır.
ABD, Fırat’ın doğusundaki Kürt savaşçılarının sadece Halkı Koruma Birlikleri (YPG) örgütünden ibaret olduğu görüntüsü vermemek için, onların arasına Arap, Türkmen, Süryani ve Çeçenleri de katarak SDG’yi oluşturmuştur.
IŞİD karşıtı koalisyonun sözcüsü ABD’li Albay John Dorrian, SDG’nin çeşitli etnik gruplara ve mezheplere mensup askerlerden oluştuğunu söyledi. Ancak kuvvetin omurgası ve kumanda kadrosu YPG mensuplarından oluşmaktadır.
Hasmı sadece SDG olsa, Türkiye, bu gücü bozguna uğratacak büyüklükte bir birliği Fırat’ın doğusuna göndermekte zorlanmaz. Ancak sorun sayısal dengeden ibaret değil.
Fırat’ın doğusu olarak tanımlanan bölgede ABD’nin 12 askeri üssü ve 2 bin kadar da askeri var. O bölgede kurduğu askeri üslerde, hava savunması altyapısı da inşa etmektedir. Bu, muhtemelen, Kuzey Irak’ta yaptığı gibi bir uçuşa yasak bölge ve sonra da otonom bölge oluşturulmasının ilk adımıdır.
Uçuşa yasak bölge, Fırat’ın doğusunu, Şam rejiminin saldırılarından korumak amacına yönelik olmakla birlikte, bölgeyi, Türkiye’den gelecek hava saldırılarına karşı da koruyacaktır.
Fırat’ın doğusu gibi Türkiye’nin güvenliği için çok daha ciddi tehdit oluşturabilecek bir altyapı oluşturulurken, ABD, Türkiye’nin dikkatini Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Menbiç gibi nispeten daha az önemli hedeflere yönlendirerek o uçaksavar tesislerinin inşaatını da tamamlama gayreti içindedir.
ABD’nin SDG’ye bugüne kadar sağladığı askeri yardımın 3 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. 30 bin kilometre kare civarında olduğu kabul edilen Fırat’ın doğusu gibi bir alan için bu parayla çok güçlü bir savunma altyapısı oluşturulabilir.
ABD yetkilileri Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna askeri harekât gerçekleştirmesine sıcak bakmadıklarını, birçok kez, hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde dile getirdiler.
Bu durumda, Türkiye ile ABD arasında bu harekât konusunda bir anlaşma sağlanamazsa, NATO müttefiki iki ülke askerlerinin üçüncü bir ülkede karşı karşıya gelmeleri ve hatta çatışmaları gibi, izahı zor bir durum ortaya çıkacaktır.
Türkiye’nin olası bir askeri harekâtı karşısında Şam rejiminin nasıl bir politika izleyeceğini kestirmek zordur. Bir yabancı ordunun kendi topraklarını istila etmesi karşısında, kendi vatandaşlarından oluşan SDG ile işbirliği yaparak Türk ordusuna karşı koyabilir.
Çünkü Beşar Esad o toprakların Türkiye’nin eline geçmesini istemeyecektir. Böyle bir işbirliği gerçekleşirse, Türkiye sadece ABD destekli SDG ile değil, aynı zamanda -Rusya destekli- Suriye ordusu ile de çatışmak durumunda kalacaktır.
Şam rejimi o toprakların SDG’nin elinde kalmasını da istemez, çünkü Beşar Esad’ın gözünde, SDG ABD’in kontrolündeki bir maşadan ibarettir.
Bu karmaşık denklemde ideal çözüm, Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini düzeltip krize ortak çözüm aramasıdır. Çünkü Suriye’deki Kürtler konusunda Ankara ile Şam’ın çıkarları arasında geniş örtüşme alanları var.
Böyle bir çözüm Türkiye’de çeşitli çevrelerce sık sık dile getiriliyor, fakat Türk hükümeti Şam rejimi ile o kadar zıtlaştı ki böyle bir ortak zemin bir türlü yaratılamıyor.
Kuzey Suriye’de bir Kürt varlığının oluşması İran’ın çıkarlarına da ters düştüğü için, Tahran’ın da SDG’ye sıcak bakması beklenmez. Bu örgütün ABD güdümünde olması, İran’ın SDG’ye karşı olması için, munzam bir sebeptir. Ancak İran’ın söz konusu örgüte karşıtlığı Türkiye’ninki kadar güçlü değildir.
SDG içinde hâkim unsur olan YPG’nin PKK ile yakın bağları bulunması nedeniyle, Türkiye’nin SDG’ye İran’dan daha fazla karşı olması doğaldır.
Fırat’ın doğusu için bir askeri harekât konusunu değerlendirirken, Türkiye’nin göz önünde bulundurması gereken başka bir husus da şudur: Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygılı olduğunu defalarca dile getirmiş ve çeşitli toplantılarda tutanağa geçirmiştir.
Bu durumda, kriz çözümlendikten sonra Türkiye’nin Fırat’ın doğusu ve batısı da dâhil olmak üzere tüm Suriye topraklarından çekilmesi beklenmektedir.
Uluslararası camia da muhtemelen Türkiye’yi çekilmeye zorlayacaktır. Türkiye oradan çekildikten sonra, Fırat’ın doğusunda gerçekleştireceği bir operasyonla görevden uzaklaştıracağı Kürtler muhtemelen yine şimdiki konumlarına döneceklerdir veya dönüp dönmeyeceklerini Türkiye değil, Şam’daki siyasi irade belirleyecektir.
Bu durumda, sadece geçici bir süre için geçerli olacak bir yönetim oluşturmak uğruna, Türkiye’nin böyle bir harekâtın asker zayiatını ve maliyetini göze almasının uygun olup olmayacağı soğukkanlılıkla değerlendirilmelidir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2020
3.04.2020
29.03.2020
6.03.2020
28.02.2020
23.02.2020
16.02.2020
9.02.2020
26.01.2020
13.01.2020