Ayhan ONGUN
Daha net bir söylemle karşı olmak için mutlak düşman mı olmak gerekiyor?
Bir kişi, grup ya da fikre karşı olabilir; bir siyasi partiye, iktidara, yönetenlere muhalif olabilirsiniz ama bu durum sizin; onlara düşman olmanızı, düşman gibi görmenizi gerektirmez.
İşçi patronunu, memur amirini sevmeyebilir; yönetilenler, yönetenden memnun olmayabilir ama sonuçta aynı çevrede, aynı coğrafyada birlikte yaşıyorsak; kin, nefret ve düşmanlık gütmeden sorunlarımızı çözebilir, karşı olduklarımız için mücadelemizi sürdürebiliriz.
Ancak ülkemizde toplum olarak uzlaşı ve birlikte yaşama kültürü yeterince gelişmediği için ne hoşgörünün sınırlarını zorlamak için istekli davranıyoruz, ne birbirimizi anlamaya, tahammül etmeye çaba gösteriyoruz.
Çağdaş, gelişmiş ülkelerde insanlar; hak ve özgürlükler, adalet, hukuk gibi kavramları içselleştirmiş, günlük yaşamlarının bir parçası haline getirmiş. O da yetmemiş, şimdilerde “ihtimam toplumu” kavramını tanımaya, yaşamlarına sokmaya çalışıyorlar.
Muhalefeti “AK Partiye karşı olmak “ gibi algılayan siyasilerin; iktidar olmayı, muhalefeti ezmek olarak gören iktidar yöneticilerinin, bu tür kavramları yaşamlarından özellikle uzak tutmaya çalıştığını düşünürsek, toplumda uzlaşı kültürünün gelişmesini, yerleşmesini boşuna bekleriz.
Gezi olaylarına katılan herkesi terörist ya da işbirlikçi, kötü niyetli, uluslararası bir komplonun parçası olarak gördüğü için düşmanca bir tavır takınan başbakan kadar, AK Partiye oy veren tüm yurttaşları üçüncü sınıf vatandaş, bir çuval kömüre, makarnaya oylarını satan ötekiler olarak gören ulusalcılar da aynı ölçüde nefret suçu işliyorlar.
Yaşam tarzlarını, başörtülerini, inançlarını beğenmiyor olabilirsiniz, ama eşit yurttaşlık temelinde onların da en az bizim kadar bu ülkenin vazgeçilmez unsurları olduklarını kabul etmek; dost olmasak da, düşman olmadan, bir arada yaşabilecek ortam ve koşulların oluşması için iyi niyetli ve samimi bir yaklaşım içinde olmamız gerekmez mi?
Aynı şekilde, toplumun çoğunluğunun oylarını alsanız, tek başına iktidarı elinize geçirseniz de, muhalefeti yok sayarak, giderek otoriter yönelimler içine girmek kimseye yarar sağlamayacağı gibi, bu durumdan en çok da ülke zarar görür.
Görünen o ki, ülkeyi yönetmeye talip siyasi partilerin yöneticileri, lider kadroları kimi zaman kişisel hırs ve çıkarları, kimi zaman iktidar olabilmek için her yolu meşru görebildikleri ve toplumu da kendi arzuları doğrultusunda dizayn etmeye çalıştıkları için; onlardan toplumsal uzlaşı ve barış konusunda ciddi bir adım atmalarını beklemek hayal gibi.
O zaman iş yine biz yurttaşlara ve Sivil Toplum Kuruluşlarına, sivil insiyatif ve platformlara düşüyor. Bu noktada da STK ların ne kadar sivil olabildikleri gibi bir soru geliyor önümüze.
Sivil Toplum Kuruluşları, kendilerini kamu ve yerel yönetimlerin ve hatta daha da tehlikelisi bir siyasi partinin arka bahçesi olmaktan kurtaramıyor, buralara yaslanmadan iş yapamıyor, çevreci örgütler; çevreciliği, belli güç çevrelerine dayanmak, oralardan güç almak olarak görmekten vazgeçemiyorsa; örgütsüz bir toplumun sığınabileceği tek liman kalıyor geriye; Sosyal Medya.
İletişim ve etkileşim konusunda sonsuz bir kaynak ve fırsat olarak değerlendirebileceğimiz sosyal medyayı eğer amacına uygun kullanabilirsek siyaset adına yapılmak istenen tüm bu kirli oyunları bozabilir; kin, nefret, düşmanlık yerine barış, dostluk ve sevgi tohumlarını yeşertebiliriz.
Yeter ki, farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görebilsek!
Yeter ki, bize uzun yıllardır şırınga edilmiş anlamsız korkularımızdan ve ön yargılarımızdan arınabilsek.
Yeter ki, birbirimizi ötelemek, ötekileştirmek yerine, aynı geminin farklı bölümlerinde yolculuk eden birer yolcu gibi görsek birbirimizi.
İlericisi, devrimcisi, liberali, milliyetçisi, dindarı, laik düşüncede olanı, inananı, inanmayanı, etnik kimliği, farklı fikir ve ideolojileri, farklı cinsel eğilimleriyle bizim olan, bizden olan; bu ülkede, bu topraklarda yaşayan tüm yurttaşları sevmeyi öğrenebilsek.
Sevmesek de kin duymasak, dost olamıyorsak da düşmanca davranmasak,
Konuşsak, dinlesek, anlamaya çalışsak; kimse kimseye tahakküm etmese,
Yaklaşık altı aydır dağlardan cenazeler gelmiyor, faili meçhuller olmuyor, terör yaşanmıyor diye sevinebilsek.
Karşı olduğumuz iktidar gündeme getirdi diye barışa karşı durmasak, hep birlikte, barış içinde, eşit yurttaşlar olarak yaşasak bu güzel ülkede.
En azından düşmanlık etmeden, karşı olduklarımızı düşman gibi görmeden de yaşanabileceğine inansak, inanın hayat çok daha güzel olur.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020