Ayhan ONGUN
Fikirlere tahammül konusunu çok yazdım, çok söyledim ama şu referandum öncesi siyasi gerginlik ortamındaki kadar hiç ihtiyaç duymamıştım.
Aslında şu günlerde herkesin, bizleri derin siyasi ayrılıklara sürükleyen siyasi partilerin varlığını sorgulaması gerekiyor.
Bir siyasi partiyle; oy vermenin dışında hiçbir organik bağı olmayan kişilerin daha anlayışlı, önyargısız ve tahammüllü olduğu gerçeğini görünce, toplumdaki bu gerginliğin, sevgisizliğin, hoşgörüsüzlüğün temel kaynağının siyasi partiler olduğunu daha net anlıyoruz.
Eğer bir ülkede farklı siyasi partiler varsa, doğal olarak bu siyasi partiler üzerinden siyasal görüşlerini şekillendiren kişilerin de farklı görüşlerde olması, sorunların çözümünde farklı öneriler getirmesi çok doğal.
Doğal olmayan, bu gerçeği bilerek, insanların niye farklı görüşlerde olduğunu, tercihlerindeki çeşitliliği kabul edememek!
16 Nisan da referandumda tercihleri doğrultusunda oy verecek seçmenler “niye her şey bu kadar açık ve ortada iken onlar benim gibi düşünmüyorlar” demek yerine; “onlar da benim gibi düşünseler ya da aynı tercihi yapsalar zaten aynı parti içerisinde, birlikte olurduk.” Diyebilseler, sanırım daha anlayışlı, daha tahammüllü bir toplum olurduk.
İlginçtir; siyasi hırs ve bencillik öylesine aklımızı esir alıyor ki, kimileri hem kendilerini diğerlerinden daha akıllı, daha bilgili ve daha üstün görüyorlar, hem de onların da kendileri gibi düşünmesini, davranmasını, yaşamasını istiyorlar.
Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye’nin farklı bölgelerinde 19 ilde eş zamanlı olarak yapılan Küçük Millet Meclisi toplantılarından birini de Bodrum da gerçekleştirdik.
Yaklaşık üç yüz kişinin katıldığı toplantıda CHP ve AK Parti Milletvekiliyle birlikte siyasi parti ilçe başkanları, Sivil Toplum Kuruluşu ve Meslek Odası temsilcileriyle ilgi duyan vatandaşlarla birlikte ilk kez Bodrum Kaymakamı ve İlçe Emniyet Müdürü de toplantıyı izlediler.
Bu toplantıdan bir karar alınması söz konusu değildi, bir sonuç bildirgesi de çıkarmayacaktık. Yapılmak istenen referandum ve anayasa değişikliklerine yönelik bir ortak akıl arayışıydı.
Her toplantıda olduğu gibi, katılımcılar gündeme ilişkin görüşlerini başkalarına sataşmadan, polemik konusu yapmadan, öteki üzerinden değil, kendisi olarak özgürce açıklayacak, varsa vekillere sorularını soracak, daha sonra da vekiller hem kendi tercihleri doğrultusunda bir değerlendirme yapacak, hem de soruları yanıtlayacaklardı.
İyi niyetle bakıldığında hiç zor olmayan, anlamaya, dinlemeye, konuşmaya ve bilgilenmeye yönelik bir toplantı.
Bu tür toplantıları yıllardır, hiç aksatmadan ve düzenli olarak yapmamıza karşın, hiçbir olumsuzluk yaşamadan bu güne kadar devam ettirdik.
Ancak işin içine siyasi partiler ve taraftarlık girince, orada ne sevgi, ne anlayış, ne hoşgörü ne de demokratik işleyiş kalıyor, birbirine üstün gelme, kendi görüşünü inatla kabul ettirmeye çalışma, rövanşist bir anlayışla birbirlerini alt etmeye dayalı bir kısır tartışma ortamı.
Önyargıların hakim olduğu, kendi doğrularını mutlak doğru kabul eden bir çarpık zihniyet ve inatlaşmayla bir yerlere varılamayacağını takdir edersiniz.
Bizim toplantıda da mümkün olduğunca objektif bir yönetim göstermeye çalışsak, herkese eşit yaklaşmaya gayret etsek de, o yerleşik önyargıları kırmak pek mümkün olmuyor.
Sonuç olarak, her iki kesim de kendi tercihleri dışında çıkacak bir sonucun yaratacağı tehlike ve risklerle ilgili korku senaryoları anlattılar.
Olası olumluluklar yerine, hep olumsuzluk ve ötekileştirme üzerine yapılan konuşmalar, tahrik ve kışkırtmaya yönelik söylemler sonunda izleyenlerde öyle sanıyorum şöyle bir algı oluştu.
“Bitse şu referandum da ne olacaksa, olsun.”
Oysa değişecek pek bir şey olacağını sanmıyorum.
Evet çıkması halinde, iktidar mensuplarının biraz daha pervasız davranacağı, kişi hak ve özgürlüklerinin ciddi tehlike altında olacağı, denge-denetim mekanizmalarının olmadığı bir yasama, tarafsızlığı ve adaleti sorgulanan bir yargı ve tek adamlığa yönelen bir yürütmeyle belirsizliğin daha da artacağı, ülkeyi kötü günlerin beklediği iddia edilse de demokrasi talebinin her geçen gün daha da yükseldiği ülkemizde, halkın buna izin vermeyeceğini, örgütlü halk gücü karşısında iktidarın da buna cesaret edemeyeceğini düşünenlerdenim.
Aynı keza hayır tercihinin üstün gelmesi halinde de ülkenin bir kaosa sürükleneceği, istikrarsızlık geleceği, terörün artacağı iddia edilse de, ben her durumda da halkın çıkan sonuçlara saygı göstereceğini, hayır çıkması halinde iktidar değişmese de, kendine çeki düzen vermek ve muhalefeti dikkate almak zorunda kalacağını düşünüyorum.
Henüz ortada şapkadan civciv çıkaracak bir sihirbaz olmadığı gibi, bin yıllık devlet geleneği olan, bir asırdır cumhuriyetle yönetilen bir ülkenin öyle bir çırpıda rejim değişikliğine götürülmesinin kolay ve hatta mümkün olmadığını düşünüyorum.
Bu aşamada, demokratım diyen herkese düşen görev, ülkede var olan cumhuriyet rejimini demokrasiyle taçlandıracak dönüşümlerin yapılması için çaba göstermek olmalıdır.
Mevcut siyasi partiler ve seçim yasası, seçim barajı var olduğu sürece, hangi anayasa maddelerini değiştirirseniz değiştirin, çağdaş, demokratik bir Türkiye özlemi hayal olmaktan öteye geçemez.
Nasıl şimdiye kadar onlarca maddeleri değiştiyse, bundan sonra da değişecek onlarca maddesi olacaktır.
Asıl önemli olan; gerçek anlamda sivil, halkın taleplerini karşılayacak, bireyi devlete karşı koruyacak, çağdaş, demokratik bir anayasanın yapılmasıdır. O da yetmez! Bu anayasayı tarafsız biçimde uygulayacak bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır.
Devleti içten ele geçirmeye çalışan paralel örgütlerin hayatın her alanında olduğu gibi siyasetten de temizlenmesi, siyasetin bir rant ve kişisel egoları tatmin alanı olmaktan çıkarılması, kişilere değil; kurallara, yasalara, ilkelere uygun bir sistem arayışına girilmesi zorunlu hale gelmiştir.
Daha da önemlisi barış içinde bir arada yaşabilme adına farklı görüşlerin bir zenginlik olarak kabul göreceği, bizim gibi düşünmeyenlerin de görüşlerini özgürce ifade edebileceği, her görüş ve yaşam tarzındaki kişilere de tahammül edebileceğimiz bir zihinsel iklim ve değişime ihtiyaç vardır.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020