Enver SEZGİN

Eylül yalnızlığı (4)
25.03.2014
2483

 Polisten köşe bucak kaçtığım altı yılın dört yılı İstanbul’da geçmişti. Karabasan gibiydi...


İçinde bulunduğum çaresiz durum karşısında kimi dostlar yardımını esirgememiş, kimileri ise arkasını dönmüştü. O dönemlerin dostluğunun bedeli yüksek, yükü ağırdı.


Böyleydi eylül yalnızlığı; bir an gelir hiç ummadığınız bir şans kapısı da açılabilirdi. Size anlatacaklarım öyle biraz şans, biraz da tesadüf.


Her şey Mecit Okçuoğlu adlı bir avukat arkadaşımın Şirinevler’de bir ev kiralaması ile başlıyor.


Evlilik hazırlıklarına giriştiğinde yeni bir ev ihtiyacı duyuyor. Üsküdar’da bir ev kiralayıp değerli eşi Filiz’le buraya yerleşiyor.


Mecit’in Şirinevler’deki evini boşaltmaya başladığı dönemde bir arkadaşın vasıtasıyla devreye girdim, evi kiraladım. Daha doğrusu burada, Mecit Okçuoğlu olarak oturacaktım. İlk yıl Şahinadında öğretmen bir arkadaşımla evi paylaştım. Bir yıl sonra bana tekrar yalnızlık günleri göründü. Ama asıl dehşetli yalnızlık evsizlikti. Şöyle ya da böyle, başımı sokabileceğim bir yer, bana yoldaşlık edecek bir çatı demekti.


Bir gün, Ferit Ay adlı arkadaşımı ziyarete gittim. Bir apartmanın kömürlüğünde yaşıyordu. Her türlü sağlık koşullarından uzak bir yerdi burası. Ona benimle evimi paylaşmasını teklif ettim. Artık ikimizin de “doğru dürüst” bir evi vardı. Çoğu zaman beş parasızdık. Ne gam, bir evimiz vardı ya...


Kış çat kapı geldi. Tanıdıklardan eski bir kömür sobası bulduk. Ancak yeterli paramız olmadığı için hiçbir zaman kömür alamadık. Kar inadına şiddetini artırıyordu.


Elim ayağım buz kesmiş hâlde, evin içinde dört dönüyorum. Isınmak için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Yandaki odanın ortasında duran kocaman masa gözüme ilişti. Masayı parçalamaya başladım. Soba cayır cayır yanıyor. Dışarıda buz gibi bir hava varmış, umurumda değil. Az sonra Ferit, üstü başı kar içinde içeri girdi. İçerinin sıcaklığını hissetmesiyle birlikte onun da keyfi yerine geldi. Keyif yerini meraka bıraktı. Merakını gidermek için sobada yanan şeyin ne olduğunu sordu. “Üzümünü ye bağını sorma” dedim. Odaları dolaşmaya başladı. Masadan arta kalan parçaları gördü. “Abi masayı kırmışsın, şimdi biz masasız ne yaparız” diye çıkıştı. “Soğuktan donmak çok mu daha iyi” yanıtını alınca duruldu.


Bu dönemde yaşamımızı biraz olsun kolaylaştıran faktörler de vardı. Örneğin Veysel Uçumdostumun bize yakın bir semtte oturuyor olması benim için bir şanstı. Şirinevler ile Sefaköy arası on dakikalık bir minibüs yolculuğuydu bizi Veysel’in evine, sofrasına, sohbetine götüren. Tek başıma gittiğim günlerin bazılarında orada gecelerdim, keyifle. Sadece bununla da kalmaz, hafta sonları birikmiş giysilerimizi kocaman torbalara doldurur, evlerindeki o merdaneli çamaşır makinesinde yıkanmasını sağlardık. Veysel’in değerli eşi Dilek az zahmetimizi çekmemiştir.


Bu sancılı dönemde bana moral veren ve sıkıntılarımı bir an için unutmamı sağlayan sevimli birini anlatacağım size. O benim için bir şanstı. Küçücük bir melekti bu şans. İsmi Ilgıt’tı. Veysel ile Dilek’in biricik kızları. Evlerine daha ilk gittiğimde Ilgıt’la arkadaş olmayı başarmıştım. Saatlerce oynar ve şakalaşırdık. Sonraki aylarda uyku saati geldiğinde ona masallar anlatır, böylelikle uyumasını sağlardım. Çoğu zaman bu masalları uydururdum. Tekrarında masalı yanlış anlatırsam Ilgıt’tan azar işitirdim. Kimi günse inadı tutar, saatlerce uyumazdı.


Bir keresinde onu uyutayım diye uğraşırken yorgun düşüp uyumuştum. O yalnızlık ve özlem dolu günlerin can simidiydi Ilgıt. Kendi kendime soruyordum o zamanlar, ben mi çocuktum, Ilgıt mı? Galiba ikimiz de. Benim ilgiye, onun ise oyalanmaya ihtiyacı vardı. Eylül yalnızlığından bir an olsun kurtulmaktı benim derdim. O günlerin sevimli çocuğu bugün güzel ve akıllı bir avukat. Şimdilerde tiyatro sanatı ile uğraşıyor. Mutlu ve başarılı uzun yıllar dilerim “dava arkadaşım”.


Anlattıklarım masaldı, yaşadıklarımız değil.



[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar