Ferhat KENTEL
Ölüm dolu bir günün ardından, bu yazıyı yazmaya oturduğum zaman bir şey fark ettim. Ne kadar çok yazı yazmışım “ölüm” üzerine... Ölümler olmuş; hayata karşı ölümü yüceltenlerin gücünü anlamaya ve dilim döndüğünce anlatmaya çalışmışım. Sonra gene ölümler olmuş, gene yazmışım... Bütün devlet erkânının, siyaset erbabının, yazar-çizer takımının, televizyonlarda “terör uzmanlarının” her yoğun ölüm olaylarından sonra yaptıkları gibi... PKK vurur, gencecik insanlar ölür; âdet olduğu üzere, “ölümlere çare bulmak üzere” “uzmanlar” da masanın etrafına toplanıp, sebepler, sonuçlar, hâl çareleri –sınırötesi harekât, profesyonel ordu başta olmak üzere, bir miktar da demokratikleşme, müzakere vs.– üzerine tartışırlar, tartışırlar... Sonra aradan zaman geçer, aynı döngü tekrar başlar...
Neredeyse, kendini besleyen bir “ölüm mantığı” var ve bütün bu konuşan insanlar aslında herhangi bir çare olmayacağını bile bile sadece “görevlerini” yerine getiriyorlar. “Ölüm zamanında bir şey söylemiyor” olmanın ağırlığını kaldıramayacak olduklarını düşünerek, konuşuyorlar, konuşuyorlar...
Konuşarak, mezarlığın yanından geçerken ıslık çalmaya benzer şekilde, o ânın geçmesini bekliyorlar...
Sonra susuyorlar. Kendi “normal” hayatlarına dönüyorlar.
Bir sonraki sefere kadar. Sonra gene gencecik insanlar ölüyor...
Bu arada ölüm çok olduğu zaman, televizyon haberlerinde “vatandaş” diye tabir edilen kitleler “teröre lanet okumak üzere” sokaklara iniyorlar; evlerinin pencerelerine bayraklar asıyorlar.
“Ölümlerle” döngüsel olarak tekrarlanan bir ritüeller zinciri içindeyiz adeta... Sanki bir ayin...
Hepimiz bir ayindeyiz... Din olmayan bir dinselliğin ayininde adeta... Ayini tekrarladıkça, ölüm dinine tapıyoruz. Ölümlerden “inanç” tazeliyoruz. Ve “Türk ulusunu” yeniden kuruyoruz...
“Vur gerilla vur, Kürdistan’ı kur” oyununu oynayan cenah da ölümlerden kendi dinini kuruyor.
Nasıl geldik bu ayinleşmiş ölüm oyununa?
Neden PKK çıktı? PKK neden başka bir yol bulamadı?
Uzun lafa gerek yok; bir sürü anlayabildiğimiz sebebi var ve asla anlayamayacağımız sebebi de vardır. Anlayabildiğimiz, en azından anlamak için ipuçları verebilecek sebepler arasında bu ülkenin ölüm ritüelleri var.
Öncelikle “PKK’lı terörist” adı verilen o insanların hangi okullarda yetiştiğini biliyoruz, değil mi? Hatırlayalım; “Türk” okullarında... Hani her sabah ant içtiğimiz, kendimizi kurban etmeyi, çocuk halimizle feda etmeyi öğrendiğimiz okullarda... Onlar okulda, caddelerde, dağların yamaçlarına nakşedilmiş ve kafalarına çakılan “Ne mutlu Türk’üm diyene”ye karşı kafa tutmak için, tam da o okullarda öğretilen “ulus”u, “ulusal kahramanlık” kurgularını, “ulus mitolojisini” ve “feda”, “kurban” kültürünü sermaye olarak kullandılar; ona “ezilen ulus” retoriğini eklediler.
Mesela bir devlet kurumunun önünde sergilenen, birisinin ayağına ip bağlanmış iki PKK’lı militanının ölü bedenlerini gözünüzün önüne getirin... Adına “sol” diyen, “derin” bir yayın organı, bu ölü PKK’lıların görüntülerinin üzerine “özlenen fotoğraf” gibi insan aklını donduran bir başlık koyarken, sıradan PKK militanları ve sempatizanları ne görürler o fotoğrafta? Herhalde “iki adam kaybetmişiz” demekle yetinmezler... O iki cansız beden, “ulus” retoriğinde dayanılmaz bir dinsellik üretir, ikonlaşır. Yani can verildiği zaman ölüm ikonlaşır...
Peki, 24 askeri öldüren saldırılarından sonra, üzülmüşler midir? Ne hissedeceklerini bilmem mümkün değil ama herhalde kalplerinin bir kenarından üzüntüye benzer bir şey geçmiş olsa bile, “savaşmayı çok iyi bilmekle” gurur duyan bir örgütün elemanları “kurtuluş mücadelelerinde kazandıkları bir zafer” olarak derin bir tatminle not düşmüşlerdir akıllarının bir kenarına. Yani can alındığı zaman da ölüm ikonlaşır...
Çünkü “ulus kurgusuna” inandırma tornasında büyüyen bütün Türkiye çocukları “kahramanlık” hikâyeleriyle büyüdüler. Ölümü ikonlaştıran PKK’lılar da “ant içtiler”, “alınan düşman kellelerini”, “vatan için düşen şehitleri” okudular; bir ölüm mitolojisinin formatını öğrendiler; şimdi o mitolojinin içini yeniden dolduruyorlar; ölüm ayini yapıyorlar.
Aslında uzun lafa gerek yok; bir tarafımızla, dumura uğratılmış zihinlerimizle hayata dört elle sarılacak gücümüz kalmadı. Ayin gibi tekrarlarımızla ölüme inanmaktan hayatın yaratıcı gücüne inancımız kalmadı. Sadece alıştığımızı, ezberlediğimizi yapıyoruz. Ancak ölümle harekete geçen bir ayin duygumuzu tatmin ediyoruz.
Geçenlerde o yağmurlu ve soğuk günlerde Şişli’de sokakta bir insan ölmüş... Ertesi gün adamı cansız buldukları zaman, başka bir adam “dün akşamdan beri orada yatıyordu” demiş... Yani görmüş o ölen adamın o soğukta ve yağmurda sokağın bir köşesinde kıvrılıp yatmakta olduğunu... “Görmüş”... O kadar...
Biz şefkati öğrenmedik ki... Ya da o kadar çok unuttuk ki...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Hüsran Yaşayanlar İçin Yaşasın Düşman!
9.07.2024 - “Min selamûn kalben li Filistin!”
16.04.2024 - Ayasofya’dan Ram tapınağına ihtişam ve erkeklik
5.02.2024 - Siyaset asla sadece siyaset değildir
12.07.2023 - Özgürlük mücadelesi ve devlet tapıncı…
24.01.2023 - Bağlılık savaşında duyguları yaratmak
26.11.2021 - 2021’de sivil toplumu yeniden düşünmek
2.05.2021 - İrrasyonel çağ – duygusal aidiyetler
16.04.2021 - Erkeklik ve din
10.10.2020 - On yıl sonra “yetmez ama evet”
9.09.2020
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































G.W.F. Hegel
yıldıray oğurun neyi savunduğunu söyleyecek var mı?(akpden başka).şöyle diyenin şunu yapmaya hakkı yok, 28 şubatta şunu yapanın yanında çalışan falancanın bunu demesi samimiyetsizlik...bu şablondan bir sürü laf kalabalığı.akpyi,başbakanı ve "sosyolojik gerçeklik olan" cemaate laf ettirmiyor,bu kadar.yetmez ama eveti eleştirenler akpnin yargıyı ele geçirmek için diğer maddeleri kullandığını söylediler. zaten chp dahi "3 madde hariç referanduma gerek yok, mecliste kabul ederiz" demişti.
Mehmet Tugrul
Sayın cengiz sancar, yorumunuzu okuyanlar Yıldıray Oğurun mevcut anayasayı savunduğunu sanacak :)
cengiz sancar
Yıldıray OĞUR bu yazıyı yazmakla kendini rezil konumuna düşürmüş. 12 eylülün bütün yasaları ortadayken hata bu yasaları halklara karşı kulnan bir yapı, 12 eylülü yargılıyabilirmi ? evet o iki generali yargılar doğrudur, ama 12 eylülü yargılıyamaz yargılıyabilmesi icin yasalardan başlaması gerek.
Ad Soyad Giriniz...
pişkinler dün en ön sırada Ankaradaydı