Gülay GÖKTÜRK
Özgürlüğün fikriyatı
29.12.2012
3124
Türk siyasi hayatında hem bu kadar hedef alınan hem de saygı duyulan; hem dışlanmaya çalışılan hem de asla vazgeçilemeyen; marjinalmiş gibi gösterilen ama bu kadar etkilenilen bir fikir hareketi olmamıştır herhalde...
Liberalizmden söz ediyorum; dostunun da düşmanının da dilinden düşüremediği; atıf yapmadan duramadığı; tıpkı her sağlam fikir hareketi gibi, cüssesiyle kıyas kabul etmeyecek kadar büyük bir etki gücüne sahip olan liberal hareketten...
Bu yazıyı Türkiye'de liberalizmin uzun bir aradan sonra yeniden doğuşuna analık eden bir kuruluşun; Liberal Düşünce Topluluğu'nun 20. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla yazıyorum.
Bundan tam 20 yıl önce, Aralık 1992'de özgürlüğün değerini hem yüreklerinde hem de beyinlerinde hisseden birkaç öncü adam, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan, Kazım Berzeg ve Melih Yürüşen bir araya gelerek "özgürlüğün fikriyatını" daha iyi anlamak ve anlatmak üzere bir topluluk oluşturdular. Liberal Düşünce Topluluğu böyle doğdu.
Kolektivizmin her çeşidine karşı tek başına
Liberalizm elbette büyük bir düşünce geleneğidir; Mustafa Erdoğan'ın deyişiyle "akıllı birkaç kişinin bir araya gelip kurguladıkları bir ideoloji değil, 300 küsur yıllık uzun bir düşünme serüveninin muhassalasıdır" ama o birkaç akıllı -ve gözüpek- adamın 1992 yılındaki buluşması olmasaydı, 300 yıllık o düşünme serüveninin birikiminin Türkiye'de hayat ve güç bulmasının ne kadar gecikeceğini asla bilemeyiz.
Gözü pek deyişim boşuna değil.
"Ben" demenin ayıp sayıldığı, "ben"i silmenin bir insanın gerçekleştirebileceği en ahlaklı davranış kabul edildiği bir kültürde, insanları "ben"i keşfetmeye çağırmak gibi zor bir işe kalkışmak yürek isterdi gerçekten...
Devletten fazla devletçi bir halkı, devlet babanın himayesinden kurtulmuş bir hayatın daha güzel olabileceğine inandırmak; üretmenin ve kalkınmanın devletini değil, halkın işi olduğunu anlatmak; jakoben bir yönetici eliti eğer fırsat verirlerse halkın pekala kendi başının çaresine bakabileceğine; kendisi için en iyi olanı ancak onun bilebileceğine ikna etmek zordu.
Adaletin hep devlete ilişkin bir kavram olarak kullanıldığı, devletin vatandaşına bahşettiği bir lütuf sanıldığı bir ülkede hukukun üstünlüğünü kabul ettirmek ne kadar büyük bir gayret istiyordu.
Ve nihayet, liberal çizgiyle hiç tanışmamış, zihni kolektivizmin çeşitli türlerinin yıllar süren hakimiyetiyle zehirlenmiş bir aydın sınıfını, bildiğini sandığı her şeyi yeniden sorgulamaya ikna etmek hepsinden çetindi.
İşte Liberal Düşünce Topluluğu bu hal ve koşullar altında Türkiye'nin en köklü zihni takıntılarına karşı tek başına mücadele etmek üzere kuruldu.
Bu gerçekten de büyük bir meydan okumaydı. Böylesine güçlü ideolojik tecrit koşullarında böylesi zor bir meydan okumayı fikri olarak ayaklarını çok sağlam yere basanlar yapabilirdi. LDT bunu hakkıyla yaptı.
Özellikle benim gibi totaliter eğilimlerin kol gezdiği alanlarda, üniversitelerde, basında kendi başına özgürlük mücadelesi vermeye çalışan liberaller için LDT, en zor zamanımızda kendimizi yalnız hissetmememizi sağlayan, gerektiğinde "lojistik" destek aldığımız, kendimizi test edip doğruladığımız bir adres, en yoğun saldırılarda sığındığımız bir limandı.
O limanda hep beraber hem soluklandık hem öğrendik hem de dertleşip birbirimize destek olduk.
20 yıl nasıl da geçti... İkinci 20 yılı görebilir miyim, bilmiyorum. Ama insanlığın en temel davası olan Özgürlük Davası'nın daha nice 20 yıllar süreceğinden, Liberal Düşünce Topluluğu'nun da güçlenerek devam edeceğinden kuşkum yok
.
Bu yazıyı Türkiye'de liberalizmin uzun bir aradan sonra yeniden doğuşuna analık eden bir kuruluşun; Liberal Düşünce Topluluğu'nun 20. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla yazıyorum.
Bundan tam 20 yıl önce, Aralık 1992'de özgürlüğün değerini hem yüreklerinde hem de beyinlerinde hisseden birkaç öncü adam, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan, Kazım Berzeg ve Melih Yürüşen bir araya gelerek "özgürlüğün fikriyatını" daha iyi anlamak ve anlatmak üzere bir topluluk oluşturdular. Liberal Düşünce Topluluğu böyle doğdu.
Kolektivizmin her çeşidine karşı tek başına
Liberalizm elbette büyük bir düşünce geleneğidir; Mustafa Erdoğan'ın deyişiyle "akıllı birkaç kişinin bir araya gelip kurguladıkları bir ideoloji değil, 300 küsur yıllık uzun bir düşünme serüveninin muhassalasıdır" ama o birkaç akıllı -ve gözüpek- adamın 1992 yılındaki buluşması olmasaydı, 300 yıllık o düşünme serüveninin birikiminin Türkiye'de hayat ve güç bulmasının ne kadar gecikeceğini asla bilemeyiz.
Gözü pek deyişim boşuna değil.
"Ben" demenin ayıp sayıldığı, "ben"i silmenin bir insanın gerçekleştirebileceği en ahlaklı davranış kabul edildiği bir kültürde, insanları "ben"i keşfetmeye çağırmak gibi zor bir işe kalkışmak yürek isterdi gerçekten...
Devletten fazla devletçi bir halkı, devlet babanın himayesinden kurtulmuş bir hayatın daha güzel olabileceğine inandırmak; üretmenin ve kalkınmanın devletini değil, halkın işi olduğunu anlatmak; jakoben bir yönetici eliti eğer fırsat verirlerse halkın pekala kendi başının çaresine bakabileceğine; kendisi için en iyi olanı ancak onun bilebileceğine ikna etmek zordu.
Adaletin hep devlete ilişkin bir kavram olarak kullanıldığı, devletin vatandaşına bahşettiği bir lütuf sanıldığı bir ülkede hukukun üstünlüğünü kabul ettirmek ne kadar büyük bir gayret istiyordu.
Ve nihayet, liberal çizgiyle hiç tanışmamış, zihni kolektivizmin çeşitli türlerinin yıllar süren hakimiyetiyle zehirlenmiş bir aydın sınıfını, bildiğini sandığı her şeyi yeniden sorgulamaya ikna etmek hepsinden çetindi.
İşte Liberal Düşünce Topluluğu bu hal ve koşullar altında Türkiye'nin en köklü zihni takıntılarına karşı tek başına mücadele etmek üzere kuruldu.
Bu gerçekten de büyük bir meydan okumaydı. Böylesine güçlü ideolojik tecrit koşullarında böylesi zor bir meydan okumayı fikri olarak ayaklarını çok sağlam yere basanlar yapabilirdi. LDT bunu hakkıyla yaptı.
Özellikle benim gibi totaliter eğilimlerin kol gezdiği alanlarda, üniversitelerde, basında kendi başına özgürlük mücadelesi vermeye çalışan liberaller için LDT, en zor zamanımızda kendimizi yalnız hissetmememizi sağlayan, gerektiğinde "lojistik" destek aldığımız, kendimizi test edip doğruladığımız bir adres, en yoğun saldırılarda sığındığımız bir limandı.
O limanda hep beraber hem soluklandık hem öğrendik hem de dertleşip birbirimize destek olduk.
20 yıl nasıl da geçti... İkinci 20 yılı görebilir miyim, bilmiyorum. Ama insanlığın en temel davası olan Özgürlük Davası'nın daha nice 20 yıllar süreceğinden, Liberal Düşünce Topluluğu'nun da güçlenerek devam edeceğinden kuşkum yok
.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015