Gürbüz ÖZALTINLI
Bir siyasi hareketin karakteristik özelliğini; değişim geçirip geçirmediğini, değiştiyse ne yönde evrildiğini anlayabilmenin yollarından birisi de, destekçilerine, o hareketi neden tercih ettiklerini sormak olabilir.
AKP seçmeni olduğunu bildiğimiz insanlara neden önümüzdeki seçimlerde bu partiye oy vereceklerini soralım. Ağırlıklı cevabın, “ülkenin karşı karşıya olduğu büyük sorunlar ve tehditlerle ancak Erdoğan’ın baş edebileceğine inanıyorum” olacağını sanıyorum. Cevap sahibi Erdoğan’a fanatizm derecesinde bağlı olabilir. Ya da mesafeli durmasına karşın Erdoğan dışı seçenekleri zayıf buluyordur. Bunun bizim anlamaya çalıştığımız mesele açısından bir önemi yok. Hangi bağlılık düzeyinden söylenirse söylensin cevabın özünde yer alan iki temel unsur önemli ve bunların fazla değişeceğini sanmıyorum. Bir: Ülkenin varlık yokluk düzeyinde ağır bir sıkışıklıkla karşı karşıya olduğu. İki: Bunu çözecek irade ve otoriteye sadece Erdoğan’ın sahip olduğu.
Bu cevabın, içerik analizi gerektirmeyecek kadar berrak olduğu; nasıl bir psikolojiyi anlattığı ortada. Kuşkusuz milyonlarca AKP seçmeni bugüne kadar yaptıkları ettikleriyle Erdoğan’ı başarılı bulmaktadır. Buradan devşirilmiş bir güven olmadan destek de olmaz. Fakat bugün her şeyi önceleyen yeni bir unsur öne çıkıyor artık: Beka sorunu…
Bu algının daha önemli bulduğum yanı ise seçmenin gözünde lider kültünün artık tamamen parti işlevini silikleştirmiş olduğudur. Parti, Erdoğan iradesinin bir aparatıdır; varlığının bütün anlamını “reis”ten almaktadır.
Türkiye’de siyasetin cemaatçi sosyolojik özellikler taşıdığı,” lider” unsurunun kurumsal yapıdan hep daha önemli olduğu üzerine çok söz edilmiştir. Fakat şimdi içinde bulunduğumuz ortam sadece bu gelenekle açıklanamayacak kadar özgün kanımca. Bu kültürel geleneğin de katkısıyla oluşmuş bir sonuç olarak okuyabiliriz bu durumu, ama “zaten Türkiye hep böyleydi” diyemeyiz. Çünkü Türkiye hiçbir zaman (Mustafa Kemal dönemi ayrı tartışma konusu olabilir) bu derece kişisel iktidar kullanımına maruz kalmadı.
Tarihsel süreç ve mevcut kültür, önemli bir sosyolojik kesimi “iktidarın tek kişi elinde toplanmasının en hayırlı yol olduğuna” inandırmış gözüküyor.
AKP destekçileri de muhalifleri de çok iyi biliyor ki; bu seçimlerde “Cumhur İttifakı” nın çoğunluğu kazanması ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, Türkiye’de tek bir otoritenin denetimsiz, sınırsız iktidar gücünün onaylanması anlamına gelecek. “Güçlü Meclis”, “Yargı Bağımsızlığı”, “demokratik denetim”, “hesap sorulabilirlik”… Kararlı AKP seçmeni açısından bunlar, siyasi tercihlerini etkileyen; içinde bulunduğumuz koşullarda üzerinde durup düşünmeye değer kavramlar değil.
Bugün Türkiye’de devlet pratiğine bakan her göz, yargının, ordunun, hükümetin; kısacası bütün güç alanlarının zaten tek bir irade altında iş yürüttüğünü görür.
Muhalefet ile iktidar seçmeni arasındaki fark, ilkinin bunu ülke için bir felaket görmesiyken ikincisinin bunu tek kurtuluş kabul etmesi.
İzninizle burada yazının başındaki soruya dönelim.
Eğer, kararlı AKP seçmeninin algısı ve sorumuza verdiği cevap konusundaki varsayımımız ikna ediciyse; sizce bugün AKP hareketinin karakteristik özelliği nedir? Bu hareket süreç içinde değişime uğramışsa hangi yönde olmuştur?
Benim cevabım çok açık. Bu hareket belirgin olarak otoriterleşmiştir. Merkezine reisin iradesinin oturduğu; tek adamın kurtarıcı ilan edildiği ve bunun kabul gördüğü; bu irade ile tartışan, fark koyan herkesin tehdit sayılıp uzaklaştırıldığı ve hatta düşmanlaştırıldığı, yasakçılığın ve cezalandırıcılığın ölçüsüzce tırmandırıldığı, otoriter- muhafazakâr- milliyetçi (ve en önemlisi) keyfi bir nitelik kazanmıştır.
AKP’yi 2000’li yılların başında olduğu gibi, ülkeye demokrasi ve adalet getireceği umuduyla; özgürlükleri genişleteceği, devlet baskısını gevşeteceği, ülkeyi birinci lige çıkartabileceği heyecanıyla destekleyen kaldı mı?
Şöyle kapatayım.
Otoriter zihniyet üzerine yazdıklarıma alınganlık gösteren AKP destekçisi sesler oldu. Tercihlerinin otoriterlik olmadığını söylediler.
Ben de altını çize çize diyorum ki; hayır, otoriterliği destekliyorsunuz. “Sorunlar karşısında tek seçenek Erdoğan’dır, bu Anayasa ile o yönetsin” dediğiniz anda otoriterliği tercih etmiş oluyorsunuz. Bunu “gerçekçilik ya da seçeneksizlik” adına yapıyor olmanız otoriterliği tercih etmemiş olduğunuz anlamına gelmez; sadece bunun “mecburi” bir seçim olduğuna inandığınızı gösterir.
Bugün “Reis” i tek seçenek görenlerin, kanımca ruh hallerini anlatabilecekleri en doğru cümle; “ Otoriterliği kaosa tercih ediyoruz” cümlesidir.
Türkiye’nin “kaos ile otoriterlik arasına sıkıştığı” fikri, bir algıyı yansıtıyor. Bir yandan da iktidarın söylem üretme başarısını… Bu, üzerinden atlanıp geçilecek bir tartışma değil. Başka yazıların konusu olsun.
Fakat şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Kendini demokrat sayan bir insanın, bu ülkenin Mustafa Kemal’den bu yana karşılaştığı en kesif “tek adam” otoritesine “mecburen” evet demesi de nasıl bir çaresizliktir bilemem.
“Demokratlık bu memlekette bir masal imiş” diyerek rahatlıyorlarsa tamam…
Yok diyemiyorlarsa, tanrı bu ruh halinin yardımcısı olsun.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023