Hakan Albayrak
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, evvelki gün sosyal medyada yaptığı uzun açıklamada, siyasetçi ve gazetecilere yönelik terörist saldırıların failleri yerine KARAR yazarlarını ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu hedef aldı.
Tansiyonu düşürmesi umulurken yükseltmeyi tercih etti Bahçeli.
Tam 16 tweet’lik açıklamasında saldırı mağdurları Selçuk Özdağ, Orhan Uğuroğlu ve Afşin Hatipoğlu’nun isimlerine yer bulamadı (Geçmiş olsun dilekleri zaten hak getire) ama “kiralık köşe yazarları” dediği Taha Akyol, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un isimlerine yer bulabildi.
Şimdi o yazarlara ve genel olarak KARAR ailesine ‘geçmiş olsun’ ve ‘aman kendinize dikkat edin’ mesajları yağıyor.
Yıldıray Oğur’un bu konudaki tweet’i:
“Devlet Bey, bu kadar insan bize neden geçmiş olsun ve dikkat et diyor? Benim bir cevabım yok, sizin bir cevabınız var mı? Onlara ne dememizi tavsiye edersiniz?”
***
Bahçeli’nin asıl derdine gelince…
Açıklamasında Ahmet Davutoğlu’nu tam dört kere anıyor Devlet Bahçeli.
Tabii, her zamanki gibi “Serok Ahmet” diyerek. (Ocak 2015’te AK Parti’nin il kongresi ve Nisan 2016’da terörle mücadele münasebetiyle Diyarbakır’a giden -dönemin başbakanı ve AK Parti genel başkanı- Davutoğlu’na orada “Serok Ahmet” diye tezahüratta bulunulmasına atıf.)
Serok Ahmet, Serok Ahmet, Serok Ahmet, Serok Ahmet.
Ne oluyor böyle deyince?
Belli ki Bahçeli’nin zihin dünyasında kötü bir şeye tekabül ediyor bu.
“Serok Apo” diyenlere inat “Serok Ahmet” diyen ( “Serok Tayyip” de diyen, hatta en başta onu diyen) Kürtlerin bu tavrını öpüp başının üstüne koyacağına, başkan anlamına gelen Kürtçe serok kelimesinin kullanılmasını mesele ediyor.
MHP camiasında da Kürtler yok mu?
Kürtçe bilen ve kendi aralarında Kürtçe konuşan Kürtler de yok mu?
Onların sohbetlerinde söz Devlet Bahçeli’ye gelince ondan da serok diye bahsedilmiyor mu?
Bunda ne var Allah aşkına?
Serok kelimesine ayıplı muamelesi yaptıkça Davutoğlu’nu değil Kürtçeyi tahkir ettiğini ve Kürtleri incittiğini ne zaman anlayacak Bahçeli?
Davutoğlu’nun bu konudaki tweet’i:
“’Serok Ahmet’ diye bizi bağrına basan kardeşlerimin sözünden rahatsız olanlar, bölücüdür!...Kürtçe de Türkçe gibi bu toprakların öz dilidir, ana dilidir. ‘Serok Ahmet’ sözü hakaret değil, onurumuzdur, gururumuzdur!”
***
Peki, “malum siyasetçi ve gazetecilere saldırılar” konusunda ne diyor Bahçeli?
“Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i taraf olmadığı saldırılarla ilişkilendirmeye ve yargılamaya cüret etmek terörizmin lügatinden beslenenlerin harcıdır” diyor.
Madem öyle, Selçuk Özdağ’a yönelik kanlı saldırıyla ilgili soruşturma açılması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Alparslan Tufan’a gösterilen tepki neyin nesi?
MHP ve Ülkü Ocakları’nda görevli bazı kimselerin sosyal medyada başlattığı “Cumhuriyetin Savcısı mısın? Serok Ahmet’in mi savcısısın?” kampanyası ne anlama geliyor?
Özdağ’a yönelik saldırıda taraf değilseler, bu saldırının soruşturulmasından onlara ne?
Beş kişi bir kişiye sokak ortasında -önceden hazırlanarak, yanlarına sopa filan alarak- hunharca saldırmış, onun kanını akıtmış… Sıkı bir mukavemetle karşılaşmasalardı belki onu öldüreceklerdi… Böyle korkunç bir hadisenin soruşturulmasına ne cüretle karşı çıkabiliyorlar?
Başsavcı vekilini, “erkeklik göstereceğim diye boğulacağı suda kulaç atmaması” yönünde uyaran, resmen tehdit eden bile var!
Nasıl bir suymuş o?
Kimin suyuymuş?
Başsavcı vekili niye boğulsun o suda?
Kim tarafından, nasıl boğulabilir?
Soruşturmanın derinleştirilmesini gerektiren sorular…
Alparslan Tufan aleyhindeki kampanya ve bilhassa o tehdit, yetkilileri ayağa kaldırmalıydı.
Çıt yok!
Hakimler ve Savcılar Kurulu bile açıklama yapmadı, savcısına sahip çıkmadı.
Hatipoğlu, Özdağ ve Uğuroğlu’na yönelik saldırılara tepkilerini takdir ettiğimiz AK Partili yöneticiler de bu defa sessiz.
Demokratik hukuk devletine alenen meydan okunmasına seyirci kalmakla hangi maslahata hizmet ettiklerini zannediyorlar?
Böyle maslahat mı olur?
***
Bir tarafta hukuki ve demokratik ıslahat söylemleri, öbür tarafta bu acayip manzara…
Nasıl olacak?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.12.2024
16.05.2022
7.03.2022
31.01.2022
20.01.2022
30.11.2021
25.11.2021
15.11.2021
25.10.2021
17.08.2021