Mehmet TIRAŞ

Hukuk ve demokrasi yoksa hiç bir şeyin güvencesi de yoktur
5.02.2017
1575

 Her zaman olduğu gibi geçen  haftanın kısa bir  fikri takibini  yaparak gündemi özetleyip konumuza döneceğim.

Ne kadar kaza da olsa terörün parçası olan, 31 Mayıs’ta  Şırnak’ta yüksek gerilim elektrik hattına çarparak düşen helikopter kazasında 13 tane yüksek rütbeli askerimizin şehit olması vahim bir insanlık dramıydı.

Yalnız  bunun bir kaza olmadığı üzerine sosyal medyada  haberler yayıldı PKK ve ya PYD güçlerinin düşürdüğü iddia edilse de,bu haber teyide muhtaç bir haber olmakla birlikte kuşkuları da yok sayamayız,dileriz kaza olur.

Rutine dönüşen ve  hız kesmeyen iş cinayetleri yine devam ediyor;30 Mayıs’ta  Zonguldak’ta iki işçinin göçük altından kalarak  ölmesi, haber kanallarında  alt yazıyı ile geçiştirilirken, hükümet yanlısı medya görevini yaparak  görmezlikten gelirken,sayıları bir ikiyi geçmeyen gazetelerde  ise iç sayfalarda kibrit kutusu kadar haber oldu,siyasetin de gündemine hiç girmedi.Hak-iş ve Türk-iş’i  işçi katliamları zaten hiç  ilgilendirmiyor.

Bir başka haber ise 28 Mayıs 2013  tarihinde ortaya çıkan;şiddete baş vurmadan  sivil itaatsizlik hareketi olarak tarihe geçen  Gezi Olaylarının dördüncü yıl dönümüydü. Gezi olayları bundan dört yıl önce hergün üç ay akşam saat 19’da başlayıp; gün ağarana kadar ortalama üç  milyon insanın sokaklara döküldüğü  o meşhur sloganla tekrar ”her yer taksim her yer direniş” diyerek Gezi Olaylarının fitilinin ateşlendiği Taksim  İstiklal caddesinde gösterilerle anıldı.

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hukukla tezat oluşturan 28  Mayıs Ensar Vakfında yaptığı  konuşmasını da hatırlatmadan geçemeyiz..

Pek çok kültür ve bilim alanında kendi adamlarının  bulunmadığından şikayet ediyor ve şöyle diyordu Partili Cumhurbaşkanı:

Dün hedefimiz belki sadece bir avuç inançlı,imanlı,bilgili,birikimli nesil yetiştirmekti.Bugün ise hem bulunduğumuz yer çok farklıdır,hem de hedeflerimiz çok farklıdır.Elimizde böyle bir imkan varken.” diyor..Devleti ele geçirdik sözü hukuk devleti kavramıyla ne kadar uyum sağlar bunu düşünmeliyiz.Yani kadrolaşmaya devam demeye getiriyor. Anlaşılıyor ki, AKP’e devlette kadrolaşmanın   kriteri liyakate değil de; tarikat ve  cemaatler üzerinden devlette kadrolaşmadan vazgeçecek gibi gözükmüyor.

Erdoğan devlet vatandaşına format atmamalı diyordu..Ya tek parti döneminde ve Kemalist kesimin Atatürkçü nesil yetiştirmesinden şikayet ediyordunuz,şimdi sizin ne farkınız var?

Marks tarihte ne olmuşsa olması gerektiği için olmuştur der..

 Biz konumuza dönelim.

Türkiye’nin hukuktan uzaklaştığının göstergesi olan iki gelişme üzerinde duralım..

Birisi: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AiHM) iç tüzüğünü değiştirerek;”Bundan sonra basın özgürlüğü ve gazeteciler ile ilgili başvurular,öncelikli olarak işleme konulacağı kararı aldı.”

Bugüne kadar prosedür gereği  davacıların yaşamları ve sağlıkları söz konusu olduğunda yapılan başvurular öncelikle ele alınıyordu.

Normal prosedürde ise iç hukukun tüketilmesi zorunluydu.

Türkiye ile ilgili başvurular,AİHM’n gündemindeki başvuruların yüzde 25’ni oluşturuyor.

AİHM’deki bu tüzük değişikliği Türkiye’nin  insan hakları ihlalleri ve medya özgürlüğü açısından sicilinin ne kadar bozuk olduğunu gösteriyor.

İkinci haber ise Hukuktan uzaklaşan bir ülkeden  yabancı sermayenin kaçışını özetliyor..

Demokratik yoldan siyaseten çözemediğiniz sorunlarınızı OHAL gibi bir sistemle yasaklayarak  çözmeye çalışırsanız; yasaklar yüzünden bu ülkeye gelmek isteyen gelmez ,var olan da kısa yoldan kaçmanın yollarını arar.

Turizm sektöründe iş yapan ve eğlence üzerine Türkiye’de yatırım yapmak isteyen bir iş adamının

ülkeden kaçışı ve  turizmin nasıl çöktüğünün hikayesi.

Sözü uzatmadan iş adamı Steve Wynn kulak verelim:”Türkiye’ye yatırım yapamayacağım,çünkü bu ülkede hukuk sistemi işlemiyor.Kanunların sık sık değiştiği,kanunların uygulanmadığı yerde insan namusuyla para kazanamaz” diyor.

Yalan mı?

15 Temmuz darbesiyle,OHAL ilanından  sonra çıkartılan KHK’lerle 150 bin kişin kamudan işten uzaklaştırılması, 167 gazetecinin tutuklanması;200 gazete,dergi,televizyon,ajans,yayınevi,radyonun kapatılması;6 bin derneğin kapısına kilit vurulması.13 HDP’li milletvekilini tutuklanması ve 85 Kürt il ve ilçe Belediye başkanlarının hapse atılması..KHK’lerle insanların mal varlıkların el koymalar,insanların mesleklerini yapamamaları ve kısaca kamusal haklardan mahrum edilmeleri ayyuka çıktı.

Hukukun ve demokrasinin olmadığı,demokrasinin kuvvetler ayrılığını kuvvetler birliğine dönüştürüldüğü yerde,demokratik bir düzen kuramazsınız.

OHAL, hani devlet içindeki darbecileri temizlemeye yönelik alınmış ve  üç ayda kaldırılacaktı?

OHAL’i  AKP’e artık kendine muhalif olan özgür medyaya ve muhaliflerine karşı, terör ve darbecilikle bertaraf etmenin argümanı olarak kullanıyor.

OHAL aynı zamanda 15 Temmuz darbesinin  siyasi ayağının ortaya çıkartılmamasının önünde bir barikat oldu?

OHAL’e dayandırılarak güvenlik nedeniyle hiç bir sivil demokratik hak arayışına izin verilmiyor.

Demokrasi ve hukuku askıya alarak hiçbir siyasetçi sorunu çözememiştir,tarihte bunun onlarca örneği vardır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar