Mensur Akgün
Kasım Süleymani, geniş anlamıyla Ortadoğu coğrafyasının, bizim de tarafı olduğumuz sorunların önemli aktörlerinden biriydi. Cuma sabahı Bağdat havaalanının hemen dışında bir ABD insansız hava aracı tarafından hedef alınmasaydı muhtemelen ülkesinin cumhurbaşkanlığına aday olacaktı. İran’daki popülaritesi, dünya siyasetindeki dalgalanmalar ve dini liderliğin kendisine atfettiği önem düşünüldüğünde şansı da vardı.
Ama siyaset için görünmezliğinden, bilinmezliğinden fedakarlık etmesi onu kolay hedef haline getirdi. Trump Yönetimi Irak’taki askeri varlıklarına ve büyükelçiliklerine karşı yapılan saldırıları gerekçe bilerek Kasım Süleymani’yi yanındakilerle birlikte, oldukça da pervasız bir yöntemle öldürmeyi seçti. Silahlı bir dron füzeleriyle verilen emri gerçekleştirdi. Ancak “infazın” niteliği, infaz edilen kişinin kimliği, infazın gerçekleştiği yer sayısız soruyu, endişeyi, kaygıyı da beraberinde getirdi.
* * *
Amerikalı yorumcular krizin tırmanma olasılığından, çoğu da Trump’ın yeniden seçilme şansının artacağından endişeli. Irak’ın bu operasyonla kaybedildiğinden söz edenler, 1 trilyon doların boşa harcandığından yakınanlar da var. Avrupa’dan gelen tepkilerden Temmuz 2015’de İran ile P5+1 arasında nükleer yakıt üretimini yavaşlatmak, belli bir düzeyde tutmak için varılan mutabakatın tamamen çökeceğinden korktukları anlaşılıyor. Irak egemenliğinin ihlal edildiğini, dahası aşağılandığını düşünüyor, ülkesindeki ABD askeri varlığını tartışıyor.
Taraflara itidal tavsiye eden açıklamalardan anlaşılacağı üzere resmi Türkiye de kaygılı. Sivil ve siyasi Türkiye’de nedeni üzüntüymüş gibi görünen açıklamalar, yorumlar olsa da aslında verilen tepkiler Süleymani’nin kimliğinden çok infazına ilişkin. Ne de olsa söz konusu olan hedef seçerek insan öldürme, hukuki açıdan bakıldığında -tartışmalı olmakla birlikte- bir tür cinayet. Üstelik bu pek de sempati duymadığımız bir ülke tarafından gerçekleştirilen bir “eylem”.
Yazının odak noktasında hukuk olmadığı için “infaz” konusuna girmiyorum. Fakat bu tür “önlemlerin” uluslararası hukuk açısından da, ABD hukuku açısından da tartışmalı olduğunu vurgulamam gerek. Bazı hukukçuların ve devletlerin böylesi “önleyici müdahaleleri” gayri-meşru kabul ettiğini, bazılarının da meşru-müdafaa sınırları içinde gördüğünü belirtmekte yarar var. İlgilenenler için Nils Melzer’in Oxford Üniversitesi Yayınevi tarafından 2009’da basılan (Targeted Killing in International Law) kitabı önemli bir referans kaynağı olabilir diyerek bu bahsi şimdilik kapatıyorum.
Zaten Kasım Süleymani Türkiye’nin kaybından üzüntü duyacağı, karşı çıkışına hukukta meşruiyet zemini arayacağı biri değil. Suriye’deki katliamlarda katkısının olmadığını söylemek en iyi niyetli yorumcular için dahi imkansız. Irak, Lübnan ve bölgenin daha pek çok ülkesinde kurduğu ve kurguladığı örgütler ağının Türkiye’nin çıkarlarına ve güvenlik gereksinimlerine hizmet ettiğini ya da edebileceğini düşünmek zor. Biraz geçmişi tararsak PKK’yı kullanmak ve yönlendirmek amacıyla teşebbüslerde bulunduğunu da görüyoruz.
Kaldı ki uluslararası hukukun, Cenevre Sözleşmelerinin, jus ad bellum ve jus in bello normlarının ihlali ötesinde kaygılı olmak için çok daha ciddi ve acil nedenlerimiz var. Her şeyden önce böylesi bir infaza İran sessiz kalamayacağı (ve kalmayacağını da açıkladığı) için sorunun tırmanma, bölgesel bir savaşa dönüşme riski yüksek. ABD en yetkili temsilcileri vasıtasıyla savaş istemiyoruz dese, amaçlarının caydırıcılık ve cezalandırma olduğunu ima etse de, İran’ın vereceği tepkilerin tırmanmaya yol açmaması imkansıza yakın.
Ayrıca Amerika’nın savaş istemediği de ispata muhtaç. Unutmayalım ki seçim yılındayız ve Başkan Trump’ın başı azil süreciyle dertte. Hedef aldıkları insan da herhangi biri değil. Chris Murphy gibi Amerikalı Senatörler bile bunun bir savaş ilanı anlamına geldiğini, ABD’nin Süleymani’yi öldürmesinin İran’ın ABD Savunma Bakanı’nı öldürmesine eşdeğer olduğunu söylüyor.
İran cevabı nerede ve ne şekilde verirse versin ya da hatta vermesin, bu krizin sonuçlarından bir şekilde etkilenmemiz kaçınılmaz görünüyor. Nihayetinde bölgenin parçası, İran’ın komşusu ve NATO’nun üyesiyiz. En iyi ihtimalle sadece petrol ve gaz fiyatlarındaki artıştan zarar görürüz. En kötü olasılıkla da istemediğimiz bir savaşın içine sürükleniriz. Ama her şart altında doğacak bölgesel istikrarsızlıktan mağdur oluruz.
* * *
Bu yüzden Türkiye’nin statükoyu korumaya önem vermesinde yarar var. Bana kalırsa Ankara elinden geldiğince ABD-İran gerginliğinin dışında kalmaya özen göstermeli, gelişmeleri yakından takip etmeye, arabuluculuk rolü oynamaya çalışmalı. Irak’ın parçalanma olasılığını, Kürt bölgesinin ABD’ye yakınlaşma potansiyelini, Suriye’de kalıcı olmak adına PYD’ye verilen desteğin arttırılması ihtimalini, İran’ın çok yakında nükleer silah sahibi olabileceği gerçeğini dikkate almalı.
Yine de her krizin olduğu gibi bu krizin de külfetler kadar fırsatlar yaratabileceğini göz ardı etmemek gerek. ABD-İran gerilimi Türkiye’nin Amerika’nın stratejik aklındaki coğrafi değerini arttırabilir, İncirlik ve Kürecik üslerinin önemini daha fazla idrak etmelerini sağlayabilir. Yönetimin ve Senato’nun Türkiye’nin çıkar ve beklentilerine karşı hassasiyet göstermesine yardımcı olabilir. Benzeri bölgenin diğer ülkeleri için de geçerli olabilir. Bazılarıyla diplomatik ve siyasi ilişkilerin normalleşmesine yol açabilir…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024