Mithat SANCAR
HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararı, siyasal gündemin merkezine iyice yerleşti. Seçimlerle ilgili tartışmaların koordinatlarını değiştiren bu karar, çeşitli çevrelerde huzursuzluk yarattı. Bu çevrelerin başında AKP geliyor. AKP’nin bu karardan neden tedirgin olduğunu geçen haftaki yazımda açıklamaya çalıştım.
HDP’nin kararından huzuru kaçan diğer çevre ise, farklı kesimleri kapsayan geniş bir yelpaze oluşturuyor. Bu çevrenin argümanı özetle şudur: HDP’nin yüzde on barajını geçmesi imkansız veya çok zordur. HDP baraja takılırsa, AKP anayasayı değiştirecek çoğunluğa erişir ve başkanlık sistemini getirir.
HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararının altında, Kürt siyasi hareketiyle AKP arasında bir pazarlığın ve uzlaşmanın yattığını iddia edenler de var bu çevrenin içinde. Bu iddianın ciddiye alınır bir tarafı olmadığını görmek için, sadece AKP’nin bu karardan ne kadar tedirgin olduğuna bakmak yeterlidir.
HDP’ye seçimlere parti olarak değil de bağımsız adaylarla girmeyi öneren çevrenin belirleyici özelliği, siyaseti tek eksene oturtmasıdır. Bu eksen de, AKP’yi durdurmak ve mümkünse geriletmektir. Cumhurbaşkanlığı seçimi, bu yaklaşımın varabileceği uç noktalardan birinin hazin bir örneğiydi.
Bu yaklaşımın siyaset anlayışı, birbirini sürekli yeniden üreten iki damardan besleniyor: Negatiflik ve korku. Daha açık söylersek, negatif siyaset ve korku siyaseti, bu çevrenin dayandığı ana sütunları oluşturuyor.
Negatif siyaseti, kısaca ve basitçe, alternatif üretmeyen, oyun kurmaktan ziyade rakibinin oyununu bozmaya odaklanan, bütün enerjisini bu hedefe tahsis eden siyaset tarzını anlatır. Muhalefeti katı defans olarak kavrayan bu tarz-ı siyaseti, en başta ve en fazla CHP yürütüyor. Kendini solda tanımlayan çeşitli parti ve örgütler de, bu tarzın hegemonya alanında hareket ediyorlar. Bu tarz üzerine inşa edilen stratejiler, son sekiz yıldaki tüm seçimlerde değişen biçim ve yoğunluklarda denendi ve apaçık başarısız oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bu konudaki başarısızlığın bir hezimetle perçinlenmesi anlamına geliyor.
HDP’nin ortaya çıkışı, negatif siyaset sahasını terk etme, demokratik dönüşümün, özgürlükçü ve çoğulcu gelişimin kurucu öznesi olma felsefesine ve hedefine dayanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bu ruhun ilk ciddi imtihanıydı ve HDP bundan başarıyla çıktı. Bu başarı, kurucu özne ruhuna ve pozitif siyaset anlayışına olan inancın güçlenmesini sağladı. 7 Haziran seçimlerine parti olarak girme kararı, bu yürüyüşün doğal adımıdır, olması gereken hamlesidir. HDP’nin bağımsız adaylarla girmeyi tercih etmesi, kurucu özne olma iddiasına, dolaysıyla kuruluş felsefesine bizatihi kendisinin yeterince inanmadığı anlamına gelecekti.
Negatif siyasetin tamamlayıcı, neredeyse vazgeçilmez bileşeni, korku siyasetidir. Korku siyaseti, insanların kendilerini yaklaşmakta olan bir felaketin potansiyel kurbanı olarak gördükleri bir psikososyal zeminde yeşerir ve yürür. Felaketi savuşturmak, bu siyaset tarzının tek hedefidir. Bunun en önemli sonucu ise, siyasetin içini boşaltmaktır. Öte yandan, korkunun yayılması ve derinleşmesi, onun hakimiyetine girenlerin özgüvenlerini, dolayısıyla özne olma kapasitelerini ciddi biçimde tahrip eder. Bu durumun trajik yansıması ise, korkunun kaynağını oluşturan tehlikeyle baş etme yeteneğinin sürekli azalması ve nihayet tükenmesidir.
AKP’nin önümüzdeki seçimlerde temel hedefinin başkanlık sistemini hayata geçirmeyi sağlayacak çoğunluğa ulaşmak olduğu ortada. Bunun otoriterleşmenin derinleşmesi gibi bir tehlike içerdiği görüşüne ben de katılıyorum. Ancak bu tehlikeyi önleyecek yaklaşım, korkuya dayalı negatif siyaset değil, demokratik özgürlükçü dönüşüm hedefini toplumsallaştıracak umuda dayalı pozitif siyasettir. HDP’nin seçimlere parti olarak girmesi, sonuç ne olursa olsun, böyle bir etki yaratma konusunda çok güçlü bir seçenek sunuyor. Korkudan kurtulmanın yolu, bu seçeneği bastırmaktan değil, sahiplenmekten geçiyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Newroz 2015: Yeni başlangıç, yeniden inşa
24.03.2015 - Çözümde deneyimler ve modeller meselesi
22.03.2015 - HDP’nin kararı ve korku siyasetinin acizliği
12.02.2015 - HDP’nin kararı, AKP’nin tedirginliği
5.02.2015 - Devletçi zihniyet ve yargı
27.01.2015 - Hrant’ın vasiyeti
20.01.2015 - Bir katliam, gerçeklik ve hakikat
13.01.2015 - 2015: Büyük yüzleşme randevusu
6.01.2015 - Roboski Katliamı: Yüz yıllık bir yara
29.12.2014 - Yollar ve sonlar
23.12.2014
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































hayri irdal
"Bizler" diye bahsettiğin kim, isim ver. Kim Hadi Uluenginle aynı grupta anılmak isteyebilir acaba merak ettim. Hem kendini hangi grupta zannediyorsan o grup kendince dalga geçtiğin bayram kutlayan insanlar kadar kalabalık toplayabilir mi? O da olmasın dörtte biri kadar olsun hadi..