Günümüzün hızla küreselleşen dünyasında ekonomiden, siyasete ve kültüre kadar yaşamın her alanında hâkim olan güçlü eğilim artık merkezileşmeden merkez-dışılığa kayıştır. Bunun anlamı bir yandan ulus-devletlerin çözülüyor ve yerel yönetimlerin öneminin ve gücünün artıyor olması diğer yandan toplumun da homojen bütün olmaktan çıkıp etnik ve kültürel olarak farklılaşarak çoğulculaşmasıdır.
Farklılaşıp çoğulculaşan toplumu artık merkezi basın eski ölçeklerde kucaklayamaz, tatmin edemez hale geliyor. Farklı çıkarlara ve farklı beklentilere sahip olan yerel topluluklar seslerini daha güçlü biçimde iktidarlara duyurmak istiyorlar. Sorunlarının çözümlerini eskiden olduğu gibi iktidarların keyfine bırakmak da istemiyor, çözüm için kendi güç ve potansiyellerini harekete geçirmek istiyorlar.
Diğer yandan bugünün dünyasında hızla gelişen enformasyon teknolojilerinin yardımıyla bilgi de küreselleşiyor. Bilgiye ulaşmak ve bilgiyi kullanmak üzerinde tekeller de kırılıyor. Böylece daha açık ve daha saydam topluma doğru yol alıyoruz.
İnsanların bilgi ve enformasyona kolay ulaşımı halkı kandırma üstüne iktidarlarını oturtan diktatörlüklerin de artık yaşama şanslarını çok azalttı. Bunu Tunus, Mısır, Libya ve Suriye'de demokrasi ve özgürlükler için halkların ayağa kalkışında, direnişinde gördük.
Kısacası dünyamızın köklü demokratik değişimi hem yerelin, küçük toplulukların, bireyin rolünü öne çıkardığı gibi hem de bu değişimin insanlık için olumlu sonuçlara evirilebilmesi küçük toplulukların, çevrelerin, bireyin inisiyatif kullanmasına bağlı hale geldi.
Bu inisiyatif kullanımının günümüzde en çarpıcı örneği bir avuç insanın Wikileaks sanal ağını oluşturarak dünyayı sarsan gizli bilgilere ulaşmayı başarıp bu bilgileri halka açıklamasıydı. Gördük ki, internet devrimi gerçektir ve artık halktan gizlenen bilgiler uzun süre gizli kalamazlar.
Bütün bunlar demokrasi anlayışımızın da hem değişmekte olduğunu hem de değişmesi gerektiğini gösteriyor. Artık katılımcı demokrasiden söz ediyoruz. Yalnız siyasi partiler aracılığıyla değil sivil toplum ve tek bireyler ülkemizin sorunlarının çözümüne kendi düşünceleriyle aracısız katılması gerekiyor.
Yerel basın bir bakıma bu ağ toplumunun bir parçasıdır. Değişen dünyanın kendisine tanıdığı olanakları fark edebilirse yerel basın değişime ve katılımcı demokrasinin inşasına muazzam katkı yapabilir. Halkın sesini ve taleplerini etkili biçimde yansıtmakla kalmayıp kendini bir kültür çevresi olarak organize edebilir ve değişim sürecinin güçlü aktörlerinden biri olabilir.
Düzce Yerel Haber Gazetesi’nin birinci yılını doldurmuş olması sevindiricidir. Gelişen olanaklara rağmen ülkemizde henüz yerel basının güçlendiğini söylemek pek olanaklı değil. Bu tür yerel gazetelerin yaşaması maalesef üç beş insanın özverili çabalarına bağlı kalıyor. Bu yüzden de pek çoğu çıktıktan bir süre sonra batıyor veya ticari reklam gazetesinden ibaret bir yayın halini alıyor.
Çıktığından buyana izlemeye gayret ettiğim Düzce Yerel Haber Gazetesi'nin değişen dünyanın farkında olarak yerel basın sorumluluğunu taşıyan bir çizgide sürdürdüğü yayın hayatıyla bir yılını doldurmuş olmasını önemli bir başarı olarak görüyorum.
Daha nice yıllara diyerek Düzce Yerel Haber Gazetesi’ne başarılar diliyorum.