Yalçın AKDOĞAN
İslami oluşumlar, hareketler, akımlar içinde zaman zaman ana düşünce akımına aykırı inanç ve kabuller ortaya çıkmış, bu kabuller üzerine açılan yollar dindar kitlenin zararına sonuçlar doğurmuştur. Özellikle kapalı gruplar umumun kabullenmeyeceği yol ve yöntemlere savrulmuştur.Kendisini hakikatin merkezi gibi konumlandıran gruplar kendi amaç ve hedeflerini İslam’ın ve ümmetin yegane seçeneği gibi görmüş ve hatta dayatmaya kalkmışlardır. Kendi istişarelerini ümmetin istişaresi, kendi menfaatlerini ümmetin menfaati, kendi taktik ve stratejilerini ümmetin taktik ve stratejisi olarak algılamışlardır. Bunun sonucu olarak ortaya ana akımdan farklı hareket eden, öncelikle diğer İslami grup ve oluşumları ayak bağı olarak gören, her yaptığına kutsiyet atfeden ve her yolu mübah gören anlayışlar çıkmıştır.
Hatırlanırsa bir dönemler Türkiye’de kendisini ‘İslamcı’ diye adlandıran bir örgüt, öncelikle Müslüman cemaatlere ve din adamlara zarar veren eylemlere girişmişti.
Amaca ulaşmak için her yolu mübah gören, kendi ajandasını mutlak, kendi eylemlerini kutsal gören anlayışlar öncelikle içinden çıktıkları kitleye ve bir şekilde destek aldıkları iyi niyetli insanlara haksızlık etmektedir. Takiyyenin bir yöntem olarak kabulü yalan başta olmak üzere türlü günahları sıradanlaştırmakta, ekip çıkarları için her şeyin kurban edileceği mantığı ise kirli yol ve yöntemlere kapı açmaktadır. Rakipleri sindirmek, muhalifleri bastırmak, alternatifleri karalamak ahlakı,adaleti ve vicdanı hiçe sayan eylemlere sebep olmaktadır.
Bilindiği gibi “Takiyye”, saklamak, gizlemek anlamına geliyor ve kafirlerin arasında kalan Müslüman bireyin yaşadığı zulümler karşısında inancını gizlemesi anlamında kullanılıyor. Hayati bir risk altında belli sebeplerle mazur görülecek bir durumun dünyevi makam, mevki, güç, iktidar, istikbal, ekip çıkarı gibi sebeplerle kullanılması vahim istismarlara zemin hazırlar. Yalanla başlayan yolculuk iftiraya ulaşır, savunma düşüncesiyle atılan adımlar saldırıya dönüşür.
Yurtdışında yaşayan bir hoca bir zamanlar yaptığı bir konuşmada zaruretle meşruiyetin bir arada gitmesi gerektiğini şöyle vurguluyor, Allah Resulü’nün ‘aldatan bizden değildir’ sözünü hatırlatıyordu: “Yoksa zaruret adına gayri meşru bir fiil yapılmış olur ki bu çok yanlış olur. Meşruiyet, İslam’ın en önemli meselesidir. İslam dini asla gayrı meşru bir çizgiye müsaade etmez. Faydalı bir iş yapacağınıza inansanız da, meşru alanın dışına çıkamazsınız. Zarurette meşruiyeti aramaktır zaten mesele. Yani hep meşruiyet çerçevesi içinde kalınmalı.”
Taha Akyol ise bir söyleşisinde kapalı grupların “Bizden olanlar iyidir”, ama “karşıdakiler düşmandır” gibi bir tür asabiye duygusu taşıdıklarını, bu asabiye duygusunun bazen ırkçı milliyetçilik, bazen dar bir dini cemaatin diğer Müslümanları ‘kafir’ olarak suçlaması biçiminde ortaya çıktığını söyler.
Haricilerde de görülen hoşgörüsüzlük, fanatiklik, kendinden olmayanlara kapıları kapatmak,kaba kuvvete, şiddete başvurarak politik değişmeyi etkilemek ve dar kafalılık gibi özellikler zamanla kapalı yapıların temel karakteristiği halini almıştır. Çok şükür İslam toplumunun umumi efkarı bu sapmaları zamanında tespit edebilmiş ve zararlı etkilerinden korunabilmiştir.
Atasoy Müftüoğlu kapalı yapıların yanlış yollara sapmasını sorgulama yetisinin kaybolmasına bağlar: “Hiçbir sorgulamaya ihtiyaç duymaksızın kayıtsız şartsız itaat geleneği, Müslüman toplulukları kişiliksizleştiriyor, düşünsel sorgulamalar yapma ihtiyacı duymayan kalabalıklar köleleştiriliyor. .. Karşı karşıya bulunduğumuz düşüncesizlikler sebebiyle, ideolojik, hizipçi, cemaatçi, mezhepçi günahlar işlemekten hiç çekinmiyoruz. Eleştirel düşünme geleneğimiz olmadığı için, günümüzde dini hayat efsanevileştirilmiş/putlaştırılmış kişilerin tahakkümü altındadır.”
Bugün eleştiri konusu olan kimi paralel yapıların kendisini hakikatin merkezine yerleştirmekten dolayı her yolu mübah gördüğü ve sayısız haksızlığa imza attığı görülüyor. Kendi ilahiyatını üreten bu tür yapıların teorik zeminde ciddi şekilde analiz edilmesi ve sorgulanması gerekir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- ‘Yüzyılın anlaşması’ barış değil savaş mı getirecek?
22.05.2019 - Gerilim, savaşa dönüşür mü?
17.05.2019 - YSK bir mağduriyeti önledi
8.05.2019 - Yeni bir ittifak arayışı mı var?
2.05.2019 - Erdoğan’ın ustalığı ve kurbanlık siyasetçi arayanlar
1.05.2019 - ABD’nin anlaması gereken…
19.04.2019 - ABD ile ilişkiler nereye evrilir?
17.04.2019 - ABD, İsrail ve İstanbul seçimleri…
12.04.2019 - Kimin perdesi kapanacak göreceğiz!
11.04.2019 - İmamoğlu yanlış üstüne yanlış yapıyor
4.02.2019
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
cevat
Bana göre karşılılı kartlar oynanıyor. Hepimiz Hrantız diyenlere karşı da hepimiz ogünüz diyenlerin oynadığı bir kart yeni omdudsmanımız. hayırlı olsun...