Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Yüzyılların sorunu yeniden ısınıyor (3)
27.03.2012
2583

Birleşik Krallık’la Arjantin’i otuz yıl kadar önce (2 Nisan 1982) bölgesel bir savaşa sürüklemiş olanMalvina Adaları sorunu hâlâ çözümlenebilmiş değil. Önceki yazılarımda aktardığım gibi, Arjantin başından beri adalar üzerindeki egemenlik hakkını, bağımsızlığını kazandığında İspanya’dan “uti possidetis juris” ilkesi uyarınca devraldığını savunuyor. 1833’te adaları işgal etmiş ve halkını kovup yerine kolonisini yerleştirmiş olan Büyük Britanya’nın tutumuysa sorunun çözümünde egemenlik hakkının kime ait olduğunun değil, adalar halkının kendi kaderini belirleme hakkı çerçevesinde ne istediğinin esas alınması gerektiği yönünde. Ancak BM Genel Kurulu, 1960’dan bu yana aldığı kararlarda sürekli olarak adalar halkının sömürgeci ülke kökeninden geldiği gerekçesiyle kendi kaderini belirleme hakkı olamayacağını vurguluyor.

Ne var ki Birleşik Krallık bu tutumundan vazgeçmek bir yana, 1983’te yürürlüğe giren Britanya Vatandaşlığı Yasası ile adalılara bir de vatandaşlık hakkı veriyor. Hâl böyle olunca, sömürgeci ülkenin, sömürgesinde yaşayan vatandaşlarına “oto-determinasyon” hakkı tanınmasını istediği tuhaf bir durum ortaya çıkıyor. Büyük Britanya bir bakıma Malvina Adaları’nın geleceği hakkında karar verme yetkisini dolaylı yoldan eline geçirmiş oluyor. Sorunun, adaların egemenlik hakkına sahip olduğu uluslararası platformlarda kabul gören Arjantin’in talebi çerçevesinde çözümlenmesi imkânı da böylelikle ortadan kalkıyor.

Büyük Britanya, BM Genel Kurulu’nun Ekim 1982’den itibaren her yıl aldığı kararlarla tarafları sorunun çözümü için müzakerelere başlamaya çağırmasına kulak asmıyor. 1985’te alınan aynı doğrultudaki kararın giriş bölümü ve işlem paragrafında yine halkların kendi kaderlerini belirleme hakkını vurgulayan değişiklikler yapmaya kalkışıyor ama bu girişimi ezici bir çoğunluk (dörde karşı 107 oy) tarafından reddolunuyor. Genel Kurul’un izleyen yıllarda aldığı benzer kararlara karşın Büyük Britanya’nın savaşla birlikte diplomatik ilişkilerini askıya aldığı Arjantin’le müzakere masasına oturmaya yanaşmaması 1989’a kadar bu konuda tam bir sağırlar diyalogu yaşanmasına yol açıyor.

İki ülke 1989’da konsolosluk, 1990’ da diplomatik ilişkilerini yeniden tesis ediyor ama ilişkilerde bir tür normalleşme getiren bu süreçte sorunun çözümü üzerinde değil, bu konudaki farklı görüşlerini koruduklarına dair bir formül üzerinde anlaşabiliyor. Büyük Britanya, adalar sorununu bu formül sayesinde ikili ilişkilerin kapsamından çıkarıyor. Böylece sorunun çözümünde statükoyu korumayı ve bir bakıma çözümsüzlüğü esas alan tutumunu dayatmayı başardığını söylemek mümkün.

Sorunun çözümünü güçleştiren bir başka gelişme de Arjantin’de meydana geliyor. 1994’te yapılan bir değişiklikle Arjantin Anayasası’na geçici bir madde ekleniyor. Bu maddeyle Malvina ve benzer şekilde tartışmalı Güney Georgia ve Sandwich Adaları ile karasularının ülke topraklarının ayrılmaz parçası olduğu hükme bağlanıyor. Maddede ayrıca sakinlerinin yaşam biçimi ve haklarına saygı çerçevesinde bu adalar üzerindeki egemenlik hakkının devletler hukukuna uygun şekilde tesisi ve kullanılmasının Arjantin halkı için vazgeçilmez olduğu vurgulanıyor.


Malvina Adaları
 sorunu 2004 yılından beri BM Genel Kurulu’nun daimi gündeminde yer alırken 29 üye ülkeden oluşan Dekolonizasyon Özel Komitesi de her yıl tarafları sorunu en kısa zamanda çözümlemek üzere müzakereleri canlandırmaya çağıran bir kararı benimsiyor. Konuyla ilgili olarak BM Genel Sekreteri’ne bağlı bir iyi niyet heyeti de görev yapıyor. Sorun ayrıca başta Amerika Devletleri Örgütü (OEA) olmak üzere bölgesel kuruluşların gündeminde bulunuyor.

Ne var ki İngiltere çağrılara yıllardır kulaklarını tıkayıp bu konuyu müzakere etmeye yanaşmadığı gibi, Başbakan David Cameron geçen Ocakta Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada Arjantin’i “sömürgecilik” ile suçluyor. Cameron Arjantin basınında “Şaka gibi” başlığı altında yayımlanan konuşmasında diyor ki “Biz Falkland Adaları’nın kendi kaderini belirleme hakkını savunuyoruz, onların yaptığı bence çok daha sömürgecilik; çünkü halk Britanya vatandaşı olmaya devam etmek istiyor, Arjantin ise başka şey yapmalarını arzu ediyor.”

Bu sözlerle birlikte iki ülke arasında gerginliği arttıran bir tür söz düellosu başlıyor. Cameron’un konuşmasını “argümanları zayıf olanların saçmalaması” olarak niteleyen Arjantin Devlet BaşkanıCristina Fernández de Kirchner ayrıca İngiltere’yi adaları militarize etmekle suçluyor. Arjantin’e göre Büyük Britanya adaları Güney Atlantik’i kontrol etmek amacıyla adeta deniz üssüne çeviriyor. Dışişleri Bakanı Héctor Timerman 9 şubatta İngiltere’yi hem adaları militarize ettiği iddiasıyla, hem de 40 kadar Genel Kurul kararını yerine getirmediği gerekçesiyle BM’ye şikâyet ediyor.

İki ülke arasında tırmanan gerginlik, adaların karasularında petrol arayan İngiliz şirketlerinden Rockhopper’in kayda değer rezervler bulduğunu ve üretime geçmek için ortak aradığını açıklaması ile yeni bir boyuta ulaşıyor. Timerman BM kararları bilindiği halde adaların karasularında petrol çıkaran şirketlere karşı idarî tedbir alınacağını ve mahkemelere başvurulacağını açıklıyor. Buna Foreign Office’in yanıtı gecikmiyor: “Bu (petrol arama) hak, BM’nin Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde yer alan kendi kaderini belirleme hakkının ayrılmaz parçasıdır.”

Bu şaka gibi açıklamaya bakılırsa sorunun çözümü yok gibi görünüyor.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar