Aydın ENGİN
Bu haftanın "mavra"sı siyasal göçmenliğimin ilk yıllarından. İki buçuk yıl boyunca ayda iki, bazen üç kez gidip geldiğim Frankfurt – Berlin yolculuklarımdan…
12 Eylül faşizminin en azgın günleriydi. Avrupa'daki Türkiyeli göçmen işçilere Türkiye'de olup biteni anlatmak amacıyla on beş günlük bir gazete çıkardık: Türkiye Postası. Merkezi Berlin'de. Biz ise aile tam takım Frankfurt'a yerleşmişiz. Bana da ister istemez Frankfurt – Berlin arasında git-gel düştü. Berlin'de eli kalem tutan arkadaşlar var ama bir gazetenin teknik işlerinden (mizanpaj, triyaj, pikaj, montaj, baskı) anlayan epey kıt. Hepsinden birden anlayan ise galiba bir ben varım.
Sonuç 550 kilometrelik yolda ayda iki, üç bazan dört kez direksiyon sallıyorum. O yolda dört araba eskittim. Tabii ikinci, hatta üçüncü el arabalar…
Almanya'nın ikiye bölünmüşlüğünün sürdüğü yıllardı. Bir tarafta "kapitalist" Batı Almanya, öteki tarafta… Hayır "komünist" Doğu Almanya değil. Bizim mahallede öyle demek siyasal ve ideolojik bir kusurdu. O ülkenin adı "Deutsche Demokratische Republik" yani "Demokratik Alman Cumhuriyeti"ydi. Söylemesi uzun o yüzden -Almanlar dahil- herkes DDR der geçerdik. Bir de DDR'in tam ortasında Berlin vardı. Ünlü "Duvar"la ikiye bölünmüş Berlin. Kentin doğu yakası DDR'in başkentiydi. Batı yakası ise resmen Batı Almanya'ya filan bağlı olmayan bir kent-devlet, ama fiilen bağlı olan "Batı Berlin".
Bu ayrıntılar bugün anlamlı da değil gerekli de. Ama bu mavra için gerekli. Çünkü Frankfurt – Berlin arası git-gel demek, önce epey uzun bir yolu Batı Almanya otoyollarında (Autobahn) aşıp DDR sınırına gelmek; epey tatsız pasaport kontrollerinden geçip DDR toprağına girmek; bu sefer de DDR otoyollarında direksiyon sallayıp DDR ile Batı Berlin'i ayıran sınır kapısına varmak; orada da önce DDR sınır kontrolünden çıkıp, Batı Berlin pasaport kontrolüne gelmek, oradaki geçiş işlemlerini de tamamlayıp Batı Berlin'e ulaşmak ve gazete için kolları sıvamak.
İki üç gün süren işi bitirince aynı yolu, aynı tatsız kontrolleri aşıp tersine geçmek ve Frankfurt'ta, eve ulaşmak.

* * *
Bu git-gellerde ikinci elden aldığım ikinci arabam (bir Ford Taunus'tu) son nefesini verince, acele bir araba bulmam gerekti. Tanıdıklara haber saldım. Bir göçmen işçi arkadaşım "Abi terhisi gelmiş memleketine dönen bir Amerikalı er harika bir arabayı çok ucuza elden çıkarıyor. Yalnız müzik seti 1.000 Mark eder. Bütün hepsi 1.500 Mark. Alıyorum. Sen istemezsen ben kullanacağım…" dedi.
Almış da. Getirdi, bizim evin önüne park etti.
Vay be!..
Bu bir Renault 25. Fransızların Mercedes'e rakip olsun diye çıkardığı, rekabette başarısız kaldığı için artık üretilmeyen lüks bir araba.
Ertesi gün Berlin yoluna düzüldüm. Batı Almanya otoyollarında arabamın 150 beygirlik motoruyla uçar gibi geçtim. Batı Almanya'nın sınır çıkışında polis, her zaman "olağan şüpheli" saydığı mülteci pasaportuma şöyle bir göz atıp arabaya odaklandı.
- Senin mi ? ("Siz" değil, "sen" dedi.)
- Benim.
- Banka mı soydun?
- Hayır babamın kendi bankası var…
Karşılıklı kahkahayı bastık. Bariyer kalktı, DDR toprağına girdim. Bir iki kilometre kadar süren tampon bölgeden sonra DDR sınır kontrolüne geldim.
İki yıldır gidip geliyorum. Artık DDR sınır polisleri ile de göz aşinalığım var. Uzatmadan pasaport damgalanacak ve ben geçeceğim.
Öyle olmadı ama. Pasaporta şöyle bir göz attıktan sonra DDR polisi de gözlerini arabaya dikti. Sonra gözlerini bana dikti. Sonra yeniden arabaya. Eliyle az yandaki barakaları gösterdi:
- Arabayı şuraya çek ve inmeden içinde bekle…
Haydaaaaa!.. Bir şey oluyor, ama ne oluyor?
Dediğini yaptım. Birazdan beş altı üniformalı polis geldi. Amirleri olduğu belli nuhuset suratlı bir herif emretti:
- İnme. Anteni çalıştır.
Anlamadım ama adamın suratı tartışma, sorma imkanı vermiyor. Lüks araba ya anten düğme ile çalışıyor. Düğmeye bastım. Anten çıktı.
- Şimdi anteni indir.
Düğmeye bastım anten indi.
- Çık arabadan.
Çıktım.
Yanındakilere bir şeyler söyledi. Herifler koluma girip üç beş adım ötedeki barakalardan birine tıktılar. Kapı üstüme kapandı ve kilitlendi. Demir parmaklıklı camdan polisleri ve "lüks arabamı" görüyorum. Herifler arabanın içine doluştu. Koltukları söküyorlar. Bir polis köpeği geldi. Arabanın her yanını koklatıyorlar.
Demir parmaklıklı pencereye üst üste vurdum. Biri geldi. "N'apıyorsunuz siz kuzum" gibi bir şeyler söyledim. Cevap harikaydı. İçeri girdi. Pencerenin storunu indirdi. Kapıyı kapatıp çekip gitti. Odada tek başıma kalmıştım.
Biraz bekledim. Gelen giden yok, soran soruşturan da yok. Dışarıda olup biteni ise artık göremiyorum. Biraz daha bekledim. Sonra biraz daha…
Sonunda bir karar verdim. Riskli bir karar. Ama verdim.
Kapıyı tekmeleyip sıkı bir gürültü çıkardım. Beni oraya tıkan rütbeli polis geldi. Çok ciddi bir suratla. Bağırmadan. Fısıltı tonunda ama çok sert, -bence- ürkütücü bir sesle konuştum:
- Buranın en yüksek amiri her kimse hemen onu bana, buraya çağır. Hemen şimdi…
(Siz değil sen diye konuştum. Önemliydi.)
Galiba etkili olmayı başarmışım. Herif hazır ola geçmedi ama etkilendi, hatta ürktü.
- Lütfen (Evet lütfen dedi) biraz bekleyin.
Çok geçmedi, apoletlerinden bile epey yüksek biri olduğu anlaşılan bir adam koşarak değilse bile hızla geldi. Onu bile önemsemeyen, çok tepeden bakan bir tavırla konuştum:
- Bana bakın. Ben Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesiyim. Derhal şu kapıyı açın. Arabamı eski haline getirin ve pasaportumu iade edin. Yoluma devam etmem lazım. Hem de gecikmeden…
Vay be koçum Aydın Engin sen neymişsin böyle!..
Komünist partisinin iktidarda olduğu bir ülkede bir kardeş partinin merkez komitesi üyesi ne demektir bilen bilir. Benimki de biliyormuş. "Çok kısa bekleteceğim" deyip gitti. Sahiden "çok kısa" bekletti.
- Bu yanlışlıktan dolayı ekibim adına özür dilerim. Bir yanlış anlama olmuş.
Sonra anlattı: Motor anteni konusunda sıkı talimat varmış. Motor anten ile kısa dalga radyo yayını yapılabilirmiş ve bunu deneyen, yol boyu anti-komünizm propagandası yapan birkaç ajan-provokatör yüzünden sorun çok sıkı tutuluyormuş. Sonra "Tabii bu sizin gibi bir Genosse (yoldaş) için söz konusu olamaz" diye ekledi…
Pasaportum damgalanmış olarak iade edildi. Arabamın her şeyi yerine konmuştu, anahtar da iade edildi.
Uzatacak kadar enayi değilim. Zaten uzasa bir iki telefonla foyam meydana çıkar. Gaza basıp Batı Berlin yolunu tuttum.
On dakika kadar süren TKP Merkez Komitesi üyeliğim de böylece sona erdi.
Motor anteni yukarı çıkarıp radyoyu açtım, bir de cigara yaktım…
Ayrıntıları atlamadan aktardığım bu olayı da ilk kez bugün, bu "mavra"da anlattım.
Bence uzun, ama iyi bir "mavra" oldu….
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021