Berrin Sönmez
MHP’nin stratejik aklı giderek zayıflamış olmalı. Belki taktiksel hamlelere ve sembolik göndermelere harcanan zihinsel emek nedeniyle strateji kurmaya takat yetmez olmuştur da denilebilir. Neden böyle düşündüğüme dair birkaç örnek vereyim, asıl konuya girmeden önce. Misal Malazgirt törenindeki el öpme sahnesi. Fotoğrafta Bahçeli Erdoğan’ın elini öpmeye doğru hamle yapmış gibi görünüyordu ve hayli gündem olmuştu. İktidar kanadından basına servis edilen bu tür fotoğraflar, bilindiği üzere özel seçilmiş kareler olur. Saray erkanı ve Dezenformasyon Başkanlığınca yapılmış titiz bir çalışmanın ürünü olmalı bu kare. Ve mesaj Polis Özel Harekat Komutanlığına idi şüphesiz. “Bakın ve görün” dedi, AKP. “Siz Bahçeli’nin elini öptünüz, Bahçeli de Erdoğan’ın elini öpmeye davranıyor.” Kime bağlı olmaları gerektiğine dair görüntülü ihtardı. İktidar ortakları, ittifak içi çekişmelerini herkese açık ama genele sır olan göndermeler üzerinden yürütüyor. Şantaj siyaseti yapıyorlar birbirlerine. Ancak fotoğraf meselesi MHP’den bir cevap almadı sanılmasın.
Kara Harp Okulu resmi mezuniyet töreni sonrası teğmenlerin, kendi aralarında ve 2016’dan sonra iptal edildiği anlaşılan, subay yemini etmesi, kılıç çatması giderek büyütülen bir olaya dönüştü. 22 yıldır, özellikle son altı yılında modern öncesi hükümranlık anlayışıyla ülkeyi yöneten AKP ve tabanı hala güvensizlik bunalımından çıkamadı. Dilruba Kayserilioğlu’nun sokak röportajı bile AKP tabanının güvende olmadığını düşünmesine yetmişti. Üstüne bir de teğmenlerin kılıçlı yemini gelince feryadı bastılar. MHP’nin fotoğrafa cevabı da bu aşamada geldi ve teğmenlerin yanında duran bir sosyal medya mesajı yayınlamakla, fotoğraf mesajına cevap vermiş oldular. İktidar ilişkileri tabii ki bu kadar basit değil. Muhtemelen arka kapı diplomasisi işletilip Bahçeli’nin teşkilatını ve Erdoğan’ın Parti sözcüsünü açığa düşürmesiyle kamuoyu nezdindeki birlikteliklerini kurtaran denge politikası yeniden ikame edildi. Erdoğan’ın sessiz kaldığı günler boyunca iki parti arasında pazarlıkların sürdüğü, sonuçta her iki partinin tabanında da kekremsi bir tat bıraksa bile yöneticileri arasında işin tatlıya bağlandığı görüntüsü verildi. Ancak Erdoğan bu kadarla yetinmiyor. Sadece ülkemiz değil dünya tarihinde de bir ilk olarak üç kadın teğmen, alanlarında okullarını birincilikle bitirmiş, gururumuz olmuşlardı. Fakat işte bu toplumda hiçbir kadın başarısı cezasız kalmaz.
Bu çağda kadınların çalışkanlığını ve başarılı olma azmini temsil eden pek çok kadın geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Mezun teğmenlerimiz Kara Harp Okulu birincisi Ebru Eroğlu, Deniz Harp Okulu birincisi Şeyda Yıldırım ve Hava Harp Okulu birincisi İkra Kuyumcu başarıları nedeniyle kutlanmak yerine bugün inceleme, soruşturma tehdidi altında. Ve yeni mezun tüm teğmenlerimiz meslek hayatına geçiş için sınıf eğitimi almaya giderken, sırf iktidarın geçmiş travma hatıraları tetiklendiği için zan altında bırakılıyor. Peki şimdi hangi al-ver ilişkisiyle teşkilatına ters düşen Bahçeli ve diğer MHP yöneticileri nasıl bir tutum takınacak. Gencecik subaylarımızın “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganına, cumhuriyet değerlerini koruyacaklarına dair subay andı içmeleri nedeniyle töhmet altında bırakılmalarına sessiz mi kalacaklar? Ne uğruna?
AKP 15 Temmuz kalkışmasından sonra orduda güçlenmiş olan Fethullahçı çeteyi tasfiye girişimi başlattı. Yargı da aynı girişimin odağındaydı, diğer kamu kurumları da. AKP başta olmak üzere siyaset ise tasfiye girişiminin dışında tutuldu. Hatta bu konudaki meclis araştırma komisyonunun raporunu bile yayınlatmadı iktidar partisi. Hal böyle olunca iktidar ve tabanı açısından korku dağları giderek yükseliyor. Fethullah Gülen cemaati bağlılarının hala etkin olduğu ve hatta ‘vesayet’ mekanizmasıyla iş birliği yaptıkları kaygısına esir oldular. Çünkü Fethullahçıların karar vericilerini tasfiye etmediklerini, sadece alt düzey bağlılarını hem de pek çoğu açısından hak ihlali aracılığıyla, kanunsuz bir şekilde cezalandırdıklarını en iyi kendileri biliyor. Sevdikleri ve sık kullandıkları sözle belirtelim abdestlerinden emin olmadıkları için namazlarından şüphe ediyorlar. Eski vesayet sistemiyle iş birliği iddiasına gelince Erdoğan ucube sistemde bütün vesayet odaklarını tekeline aldığını elbette biliyor. Bu nedenle vesayet ithamını muhalefeti baskılamak, sindirmek, hareketsiz bırakmak için kullanıyor. Hem muhalefete karşı hem de ittifak ortaklarına karşı ve tabii ki iktidar ortakları da ona karşı ayak oyunları ile Erdoğan iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor. Kurnaz taktiklerle kendisini ve tabanını sarmış olan, hiçbir zaman aşamadıkları özgüven eksikliğini kapatmaya çalışıyor. Ortakları da uygun adım ilerliyor.
Genç teğmenler hakkında günlerce sustuktan sonra kararının en net ve somut şekilde dile getirildiği yerin 21’inci ÖNDER imam Hatipliler Derneği Kurultayı olması ayrıca dikkat çekiciydi. Kutuplaştırma siyasetinin odağına bu kez üniversiteler yerine -yok ettiğini bilmenin rahatlığıyla- tekrar Harp Okulunu koyduğu görülüyor. Bu ülkenin insanlarını birbirine düşmanlaştırarak iktidarda kalma çabası bildiği tek siyaset yöntemi. Ve bahane olarak Mustafa Kemal’in askerleri sloganı ile Fethullahçı tasfiye bahanesiyle iptal edilmiş subay yemini. İkincisinden başlayayım. Harp Okulu mezunu olmak subay olmak demektir ki en alt subaylık rütbesi olarak teğmen rütbesi takılır. Resmi mezuniyet töreninde 2016 sonrası yaptırılan yemin ise askerlik yemini idi. Bu yemini harp okulu öğrencileri eğitimlerine başlarken ederler. Ve bir de zorunlu askerlik görevini yapacak olanlar eğitimlerini tamamladıkları zaman yapar ve asker olarak göreve başlarlar. Harp okulu öğrencileri subaylık eğitimine başlarken ettikleri yemini, zorlu eğitim sürecini başarıyla tamamladıkları halde mezuniyetlerinde tekrar etmeleri dayatmasına sessiz kalmamış. Emeklerini görünür kılmışlar. Bundan iktidar ve emri altındaki bakanlığın, okul yönetiminin yani Milli Savunma Üniversitesinin çıkaracağı ders, subaylık eğitimini tamamlayan vatan evlatlarına layık yemini resmi törenlere ikame etmek olmalıydı.
Mustafa Kemal’in askerleriyiz sloganına gelince söyler misiniz Atatürk’ün değilse kimin askerleri olacaklardı? Kurtuluş Savaşının en büyük zaferinin yıl dönümünde utanmadan Gaziantep meydanına posterini astığınız Haniye’nin mi? Filistin özgürlük mücadelesini Haniye ve Hamas’a indirgemekle Filistinlilere en büyük kötülük yapılıyor. Ve Türk Kurtuluş Savaşını Hamas-Hizbullah çizgisinde verildiği iddia edilen Filistin mücadelesiyle özdeşleştirmekle de büyük bir tarihi yanılgıya düşülüyor. Her biri kendi değerini taşıyan bağımsızlık hareketleridir bunlar birisi diğerinin yerine ikame edilemez, her biri kendi özgünlüğüne sahiptir. Ama Haniye, Mustafa Kemal ile kıyaslanamaz. Mustafa Kemal bağımsızlığı için vatanın bağrında her türlü riski ve tehlikeyi göze alarak hem mecliste hem savaş meydanlarında bilfiil mücadele eden bir lider. Haniye ise kurtarmak istediği vatan toprağının dışından eylem talimatları vererek halkını ateş altında yalnız bırakan bir örgüt yöneticisiydi. Topraklarının dışında yaşadı. Topraklarının dışında öldürüldü. Filistin halkı kendi içinden ve kendileriyle birlikte hem siyasi hem askeri mücadele yürüten bir lider çıkardıklarında inanıyorum ki bağımsızlıklarına kavuşacaklardır. Başka ülkelerin taşeron örgütleriyle yapılan savaş Filistin’in değil örgütlerin sahibi olan devletlerin çıkarına hizmet eder, ediyor. Haniye posteri asılması iktidarın böyle bir karşılaştırma kurduğu yönünde izlenimlere yol açtığı için bir kere daha üzerinde durmak istedim.
Teğmenleri Mustafa Kemal’in askeri olmakla suçlayamazsınız. Vazgeçin. Kılıç çatmakla suçlayamazsınız o törenlerde, düğünlerde bile uygulanan bir ordu geleneğidir. Hani muhafazakarsınız ya ordunun bu motivasyon geleneğini muhafaza edin. Korkmayın. Bırakın sadece Cumhuriyet düşmanları korksun, siz değil. Komşularımızda bunca çatışma savaş varken orduya siyaseti bulaştıran bir iktidar olarak, ordu içinde iktidarın askeri, muhalefetin askeri karşıtlığı yaratmaktan vazgeçin. Hatırlayın Balkan bozgununu. İktidar olarak kendinizi güvende hissetmiyorsanız da ona yapacak bir şey yok. Özgüveni olmayana kimse dışarıdan güven aşılayamaz. İktidar ortağı MHP’ye gelince partici misiniz, milliyetçi misiniz, karar verin. Hangi ülkünün peşinden gittiğinize iyi bakın.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024