Cihan AKTAŞ
Doğduğun yer ve aileye ne kadar yabancılaşabilir, “Lâ”yı terennümü nereye kadar sürdürebilirsin...
Geçen hafta vefat eden 1934 doğumlu, Musevi asıllı Meryem Cemile, New York’u terk etmiş, ailesini, dinini; Pakistan’da yaşıyordu, 1962’den beri.
New York Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Margaret Marcus, geçirdiği hastalık yüzünden eğitimine iki yıl kadar ara verdiğinde, sürdürdüğü okumalarla İslam’ı tanıdı ve Müslümanlarla tanışmaya başladı. Aklıma her şeye yeni baştan başlama azminin yanı sıra bulunduğu adresten dünyanın dört bir tarafına uzanmayı başarmasıyla da Ayşe Şasa’yı getiren bir enerjisi var. Oysa onun yeni bir hayata açıldığı 1960’larda ne internet mevcut ne de cep telefonu. İslam’la ilgili araştırmalarının önüne getirdiği isimlerle yazışarak zihninde biriken sorulara cevap aramaya çalıştı; Müslüman olduğu için tamama ermedi soruları. Kahire’de tutuklu bulunan Seyyid Kutup’a mektuplar yazdı, Mevdudi ile yazışmaları ise üç yıl sürdü.
Bazen derin bir sıkıntı, bazen de zengin bir iç dünyası yüzünden kabuğuna sığmaz olabilir kişi. New York olumlu yanlarına karşılık genç Margaret’e iyi gelmedi. Yaygın mutluluk mitlerine ilişkin kuşku, geçerli başarı hedeflerine ulaşma konusunda duyulan isteksizlik, iyiliği ve güzelliği kabukta anlamaya zorlayan telakkiler konusunda sorular...
Belli ki insanın sadece insan olması hasebiyle değerli olduğu, el üstünde tutulduğu bir beldeye hicret etmekte olduğunu düşünüyordu. Ve belli ki kalabalıklar içinde yalnız olmak nedir, iyi biliyordu.
Büyük bir uçurumu aşarak mı Müslüman oldu, yoksa değişen sadece isimler miydi... Aslında o her zaman eksik kelimenin peşinde giden bir seyyah olarak yaşadı sanki, nihayet Lahor’da evlenip çoluk çocuğa karışsa da...
Önceki sene mayıs ayında Brooklyn civarında gezinirken aklıma düşmüştü adı. Bu semtin camisinde Müslüman olmuş. Caddede ilerlerken atkuyruklu saçları, etekleri ayak bileklerine kadar uzanan formaları, siyah kalın çoraplarıyla önümden geçen liseli Musevi genç kızlarda genç Margaret’ten çizgiler gördüm sanki. Manhattan’daki 5. Cadde nasıl Salinger’se, Brooklyn de başından geçen kentsel dönüşüme rağmen (Selby’den ziyade) zihninde ağırlaşan sorularla yalnızlaşmaya devam edenMeryem Cemile.
Bu nasıl bir kopma ve yeniden doğmaydı ki Pakistan’ın Lahor şehrine giden Meryem, bir daha hiç dönmedi doğup yetiştiği, ailesinin yaşadığı ülkeye...
Kendisiyle yapılan bir söyleşide 1962’den bu yana Pakistan’dan bir kez bile çıkmamış olmasının sebeplerini şöyle açıkladı: “Pakistan’a iki yıl boyunca mektuplaştığım Mevlana Mevdudi’nin davetiyle yerleştim. Bana yeni İslam’ı seçmiş biri olarak manevi desteğin yanı sıra Pakistan’da kalıcı bir ev verdi ve iyi bir eş bulmamda yardımcı oldu. Eşimin ailesiyle çok iyi ilişkilerimiz var. Başka bir yere gitmek istemedim, Amerika’da benim için hiçbir şey olmadığına ikna oldum. Pakistan hakkında ilk izlenimim çok iyi bir Müslüman ülke olmasıydı. Hayal kırıklığı ile birçok eksiklikler daha sonra geldi.” (Timetürk sitesi, 1 Kasım 2012)
Kendi kendini yeniden doğuracak kadar özgür bir ruhu olan Meryem Cemile’nin İslami tasavvurlarıyla Müslüman toplum arasındaki çelişkileri tesbit ettikçe hayal kırıklığına uğramasına rağmen Pakistan’da yaşamayı sürdürmesinin başlıca açıklaması, ideallerine uygun olarak kurduğu “aile” olarak görünüyor. Bu arada New York’ta tanıdığı iyilikler güzellikler, kişiliğini var eden nitelikler hiç mi kalmadı Meryem Cemile’nin içinde... Söhrab Sepehri şiirinin anlattığı gibi: Nereye giderse gitsin, bir iç zenginliğiyle gökyüzünü yanında taşıyabilir insan.
Aynı söyleşide Meryem Cemile’nin İsviçre kökenli Müslüman düşünür Frithjof Schuon’u eleştirirken dile getirdiği benim de kitaplarını yararlanarak okuyor olmam nedeniyle dikkatimden kaçmayan , düşünürün kadınlarla ilişkilerine (ve İslami kurallarla hiç ilgisi kurulamayacak şekilde alıp başını giden harem kurma örneklerine) dair şok edici eleştiriler, yazar ve okuyucu arasındaki bazen bir kâğıt inceliğinde azalan mesafenin zaman zaman nasıl uçuruma dönüşebileceğinin de bir açıklamasını sunuyor.
Bir düşünür büyün hayatı boyunca yekpare değil ve sizde bırakmış olduğun derin izle dünyanızda yer almaya devam ediyor.
Doğduğumuz topraklar ve kendimizi içinde bulduğumuz toplum bizi bir yandan beslerken bir yandan da asıl peşinde olmamız gereken sözü kavrama açısından bazen sevgisi bazen de kurallarıyla baskılayan bir engele dönüşüyor. Arayışımıza denk düşen cümleleriyle hayatımıza giren yazar da bir sonraki cümlesinde aynı şeyi yapamaz mı...
Kimisi boşluğa savrulmamak için ailesine tutunur, kimisine de tek kelime yeter. Sahip olduğu başlıca azık “Lâ”ydı rahmetli Meryem Cemile’nin, Lahor’a doğru yola çıkarken, Mevdudi isminin sunduğu güvenin yanında ve elbette elinden tutan, cümleler kurmayı sürdüreceğine inandıran öteki sağlam kelimeler. Doğduğu topraklara bir kez bile dönmeyen, buna ihtiyaç duymadığını söyleyen Meryem Hanım, beslendiği bir yazarı bütün eleştirilerine karşılık kütüphanesinden atmıyor, yararlandığı cümlelerinin hatırına... Bir olguya bir o taraftan bir de bu taraftan bakabilmeyi sağlayan zihinsel çeviklikle de kazanılıyor ruh özgürlüğü.
twitter.com/chn_aktas
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016